M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

Diller ve Allah’ın Mesajı

Diller ve Allah’ın Mesajı

Atamız Adem, konuşan ilk insandır.

Hangi dil ile konuştuğu hiç önemli değil!

Önemli olan, konuşması ve konuştuğunu anlamasıdır.

Çünkü diller, anlaşılmak için vardır.

Bu yüzden, topluma gönderilen peygamberler de, o toplumun diliyle konuşurlar.

Amaçları; onların anlayacağı dilden Allah’ın mesajını ulaştırmaktır.

***

“Biz her peygamberi, onlara Allah’ın mesajını apaçık bir şekilde net olarak iletebilsin diye mutlaka kendi toplumunun diliyle gönderdik.”(İbrahim,4).

Peygamberler kanalıyla Allah’tan gelen mesajların o toplumun diliyle gönderilmesinin gerekçesine dikkat ettiniz mi?

“Mesajın açık ve net olarak anlaşılması…”

Vahyin, insanların konuştuğu dille indirilmesinin amacı bellidir:

“Anlaşılmak!”

Anlaşılmayan vahyin indirilmesinin ne faydası olabilir ki?!

İnsan olan her fert, okuduğu zaman mutlaka bu kitabı anlayacaktır, anlamalıdır.

Ama bu anlayışlar derece derece olabilir.

Kiminin anlayış derecesi yüksek, kiminin orta, kimin zayıftır.

Her ferdin; aklî seviyesi, anlayış kapasitesi, bilgi birikimi, kültürü, tecrübesi, feraseti vs. müktesebatı farklı farklıdır.

Allah Rasulü îrad buyurdukları hadislerden sonra bazen ashabına dönerek şöyle derdi:

“Sizler bu söylediklerimi burada olmayanlara aynen aktarın. Olabilir ki, onlar bunu daha iyi hıfzedip daha iyi anlayabilirler!”

***

Şurası inkar edilemez:

Allah’ın vahyine muhatap olan herkes mademki sorumludur, o halde herkesin okuduğu bu vahyi, yani Kur’an-ı Kerim’i anlaması gerekir.

“Ben bu Kitab’ı okuyorum ama anlamıyorum” demek, sorumluluktan kaçmak demektir.

İnsan sorumluluktan kaçmakla, sorumluluktan kurtulmuyor ki!

Hele, “bu Kur’an’ı ancak âlimler anlar” sözü, câhil özrüdür.

Lakin özrü kabahatinden büyük olan bir özür!

Zira, böyle bir anlayış; hem kulluğa ters, hem ayetlere aykırıdır.

Çünkü, Kur’an herkese hitap eder, herkesi muhatap alır.

Ne var ki, yukarıda da söylediğimiz gibi, her insanın anlayış derecesi farklıdır.

Önemli olan, Kur’an’ı okurken iyi niyet beslemek ve anlamak için okumaktır.

Kim yolunu Kur’an’la bulmak için okursa, Kur’an ona yol gösterir.

Kim de Kur’an’da çelişkiler aramak, eksiğini yakalamak için okursa, Kur’an’ın ona vereceği bir şey de yoktur.

Çünkü Kur’an, “hidayet arayanlara” yol gösterir.

Diğerlerinin ise, ancak ”sapıklığını” artırır.

***

Yukarıdaki ayetin devamını okursak mesele daha iyi anlaşılacaktır.

Kur’an’la yol bulanlarla, yolunu Kur’an’la çatıştıranlar, bu ayette ne güzel anlatılıyor!

Bu Kitab’ı insanlar okusunlar, anlasınlar ve yol bulsunlar diye gönderen Allah, ayet sonunda şöyle buyuruyor:

“Ancak Allah, bundan sonra sapmayı isteyeni sapıklık içinde bırakır, doğru yolu tutmak isteyeni de doğru yola iletir. Çünkü O, her şeyi yerli yerinde yapan, eşi benzeri olmayan çok yüce biridir.”

Demek ki insan, Allah’ın vahyini hangi niyetle okursa, o niyeti mutlaka tahakkuk edecektir.




Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Emin Parlaktürk Arşivi