Ahmet Türk

Ahmet Türk

Film Provokasyonu ve Müslümanların Hâl-i Pürmelâli

Film Provokasyonu ve Müslümanların Hâl-i Pürmelâli

Küresel haydutlar, Ortadoğu’yu global bir hedef yapma gayretlerine hız vererek yeni yeni cepheler açıyorlar. Bu çabalar onları kesmiyor, İslam dünyasına karşı ABD halkı ve Avrupa halklarının kafalarında ve gönüllerinde de “yeni cepheler” açma senaryosunu başarı ile sahneliyorlar. Geçmişte yaşanan sevgili Peygamberimize yönelik Danimarka orijinli karikatürize saldırılar ve Libya’da ABD Büyükelçisi’nin de öldürüldüğü olayları tetikleyen ‘Müslümanların Masumiyeti’ adlı iğrenç filmi bu bağlamda değerlendirmek lazım…

Avrupa ülkeleri ve ABD kamuoyları, dünyaya dinsel perspektif ile bakanlarla seküler perspektif ile bakanlar arasındaki fanatizmden çok, yabancılara karşı “ırkçı yönelişler” ile boğuşuyor. Bu bağlamda, bu film krizi neticeleriyle birlikte Müslümanlara ve İslam’a yönelik “terörist ve barbar” yaftalama gayretlerini iyice artırdı. Hatta bu amaç doğrultusunda İslam yaftalı bir terör olayının, herhangi bir Avrupa ülkesinde sahne almasının senaryosu bile bu krizin ardından sahnelenmek üzere yazılmışsa şaşırmam. Ayrıca olan bitenin, ‘Müslümanların hoşgörülerinin sınandığı bir denemeyle sınırlı olduğu’ fikri ile yakından dahi alakası yoktur.

Bu konuda derin analizler yapmaya lüzum yok. Bu iğrenç film kışkırtmasını sahneleyenlerin ne olduğu ve ne amaç güttükleri ile alakalı yüzlerce tespit yapılabilir. Bu yazının konusu bununla alakalı değil…

Bu yazının konusu; hedef kitle olan Müslümanların “Doğrudan doğruya Kur’ân’dan alarak ilhamı/Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâm’ı” oryantasyonuna ihanet edecek ve ‘elde var: sıfır’ hesabını yapmaktan usanmayan tavır ve davranışları…

Soru şu: Müslümanları sokağa dökmek neden bu kadar kolay?

Maalesef İslam dünyası, bu tür provakatif eylemler için mümbit bir mekân olma özelliğini yüzyıllardır koruyor. Zarar vererek, yakarak yıkarak, tehdit ederek ve kontrolden çıkarak tepki vermek, birilerinin ekmeğine yağ sürmekten öteye gidemiyor. Bu vaziyet tespiti, ajitasyon ve provokasyonlara sessiz kalınsın anlamına gelmiyor. Lakin Müslümanlar bu tür sonu kestirilebilen olaylar karşısında provokasyona uğramadan, başkalarının ekmeğine yağ sürmeden “hikmetli” bir çıkış yapmanın yöntemini bir türlü hayata geçiremedi.

Nehirlerin önüne dikilmekle ya da oturmakla suların akışı engellenemez. Güneş balçıkla sıvanmaz. Allah’ın nuru üflenmekle sönmez. Müslümanlar dik ve hikmetli tepki koyma hakkını dininin asaleti paralelinde kullanmalı. "Yeri ve zamanı geldiğinde" şiddet kullanırken bile bu ölçüyü aklından çıkartmamalı.


Üzerinde yaşadıkları ama bir türlü kullanamadıkları zenginliklerine ve demografik avantajlarına rağmen, sefalet ve cehalet ile kucak kucağa yaşayan ve uğradıkları yenilgilere ve haksızlıklara karşı değer üretemeyen Müslümanlar titremeli ve kendine gelmeli. Yaşadıkları ortamın yarattığı baskın güdülerle beslenen maceraperestliğe itilmemeli, şiddeti "tek yol" olarak görmemeli ve oyuna gelmemeli…

Bir ateistin bile iki dakika dayanamayacağı cinsten; gerçekten iğrenç, ucuz ve kötü bir film için bu kadar kalori harcayan Müslüman dünyası, daha önemli gündemleri ve öncelikli tehditler için niye aynı çaba ve duyarlılığı göstermiyor?

'Beyaz Saray', Ortadoğu'ya Bush'un mezhebi Evangelizm'i yayarak, yeni bir ABD hegemonyası kurmak peşindeyken ve bu proje ile İsrail'de egemenlik bölgeleri oluşturarak, Ortadoğu’nun göbeğinde yeni yeni ABD eyaletleri oluşturmayı çabalarına direnmeyenlerin... Küresel caniler arkalarında; milyonlarca ölüm, yaralama, sakat bırakma, tecavüz, politik spekülasyon, ekonomik spekülasyon, açlık, gelişememeye mahkum bırakılmış ülkeler ve tahrip edilmiş bir tabiat bırakırken bu denli nümayiş sergilemeyenlerin… Ülkelerinin enerji ve kıymetli zenginlikleri başka ülkeleri ve kendi yöneticilerini zenginleştirirken kendilerinin daima fakirleşmesine isyan etmeyenlerin… Batı Müslüman toplumları inim inim inletirken, tepelerine F16’larla demokrasi yağdırılırken uyuşukluk gösterenlerin…

“Dinime söven bari müselmân olsa” hikmetli sözünü göz ardı ederek, tek gram tepki gösterilmese kimsenin umurunda dahi olmayacağı dandik bir film için galeyana gelip, büyükelçi katledecek derecede ölçüsüz tepkilere teslim olmaları gerçekten düşündürücü!

Müslümanların göstermesi gereken fakat göstermediği tavra bakıp da “Müslümanlar için sövgü dolu bir filme ya da bir karikatüre tepki göstermek ‘daha az riskli’ galiba” yorumunu yapanlar pek de haksız değil hani… Bu tip kitle psikolojisiyle, güya kutsalının hukukunu koruyup hem dünyasını hem de ahiretini kurtarmanın! rahatlığı ile içine düştüğü perişanlığın farkındalığını ötelemek Müslümanların daha kolayına geliyor galiba!

Aziz Nesin’in "insanoğlu naziktir, ağır sözü kaldırmaz/ eşek dersin kızar da, bin sırtına aldırmaz" lafı bu durum cuk oturuyor!

Gerçekten şaşılacak bir şey…

Kan ve dehşet içinde bırakılmış toplumları tahrik edip sonra çıkan ve büyük ihtimalle körüklenen yangını izlemek ifade özgürlüğü falan değildir. İslamafobik Amerikalıların, bizi, güzide peygamberimizi ve dinimizi aşağılamaya programlanmış çabalarını bırakın tartışmayı, tek kelime etmeye layık değil aslında.

Ama yalancı baharlarla çalkalanan kalabalıkların, aynı kayıtsızlığı ve farkındalığı göstermelerini beklemekte hata olur!

Hülasa;

Birileri medeniyetler savaşı kavramını alenen kanlı bir savaşa çevirmek istiyor. Aklı başında Müslümanlar, aklı başında Hıristiyanlar, aklı başında Museviler, hatta ve hatta aklı başında ateistler yazık ki buna engel olabilecek noktalarda değiller.

Sivil itaatsizliğin babası H.Thoreau: “Keklik nohuttan hoşlanır, ama kendisiyle beraber tencereye atılan nohuttan değil.”demiş… Küresel bir iktidar için yaşanan küresel savaşta hedef seçilen Müslümanlar kuklalara değil kuklacılara karşı birliğini ve dirliğini korumalı. Sahnelenmek istenen her oyunu bozmalı.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
Ahmet Türk Arşivi