Kıvanç Tığlı

Kıvanç Tığlı

Travma ve depresyon

Travma ve depresyon

Depresyon, insanın yaşama istek ve zevkinin kaybolduğu, kişinin kendisini derin bir keder içinde hissettiği, geleceğe ilişkin karamsar düşünceler, geçmişe ilişkin yoğun pişmanlık, suçluluk duyguları taşıdığı; bazen ölüm düşüncesi, uyku, iştah vb. ilgili fizyolojik bozuklukların olduğu bir hastalıktır.
Depresyonun temelinde daha önceden isteyerek yaptığı aktivitelere karşı isteksizlik ve hayattan zevk alamama durumu vardır.
Sevgi Hanım on yıllık evliydi ve bir çocuk annesiydi. İlk evlendiği yıllarda kocası kendisini aşırı kıskanmıştı. Evden tek başına çıkması yasaktı. Kendi ailesiyle görüşmesi engelleniyordu. Kocası aşırı sevgi adına ona yaşam hakkı tanımıyordu. Sevgi Hanım da ‘yuvam bozulmasın’ diye bunlara katlanmıştı. Bana geldiğinde kocasının artık kendini kısıtlamadığını anlattı. Ama geçmişte kendine yapılanları unutamıyordu. Kocası ne zaman kendisine yaklaşsa aklına hemen o kötü günler geliyordu. Şu an eşiyle gezmeye gitmiyor, öğleye doğru kalkıyor, evde yemek bile yapmıyordu. Kendini mutlu hissetmiyordu, hayattan zevk almıyordu.
Sevgi hanıma geçmişteki anıları ile ilgili EMDR psikoterapi tekniği uygulandı. Sevgi hanım iki-üç seans sonrasında eşiyle ilgili olumsuz anılarını unutabildi. Daha sonraki seanslarda Sevgi hanım ve eşine çift terapisi uygulandı. Danışanım ve eşi sorunlarını halledip, tekrar eski huzurlu günlerine geri döndüler.
Depresyondaki kişilerde; öfke ve nefret, çevresindeki kişilerin kaybına yol açacağı düşüncesiyle onlara yönlendirilmeyip kişi bunları kendine yöneltir. Bu yapıdaki kişilik, hayatının 1-2 yıllık döneminde düzenli ve yeterli bir anne-çocuk ilişkisi yaşamamıştır. Kişinin yaşadığı depresyon, gerçek ya da farz edilen kayıpla bağlantılıdır. Kişinin kendisi, çevresi ve gelecekten beklentileri, idealleri ile kendi durumu o kadar farklı ve gerçek dışıdır ki, bu yüksek standartlara ulaşamamak kişide güçsüzlük ve yalnızlık düşünceleri ile depresyona yol açar. Veya kişinin süper egosu o kadar kuvvetli ve baskındır ki, sürekli kişiyi kısıtlayıp suçlar. Bir başka neden de; kişinin çevresindekiler, ondan o kadar çok şey bekler ki, kişinin bu beklentileri karşılaması olanaksızdır. Bu da onu çaresizliğe iter. Kişinin küçüklüğünden beri sevgi-saygı duyacağı, ondan da destek ve sıcaklık göreceği, benzemek istediği düzeyde bir kişi yoktur. Bu da kişinin kendine güvenini kaybettirir. Çocuklukta anne-baba ayrılığı ya da kaybı, stresli koşullar altında destek bulamama, yani çocuklukta yaşanan travmalar da depresyona neden olur.
Travma yaşantısı sonucunda en çok kişide güvenlik duygusu kaybolur. Kişi “kontrol benim dışımda” düşüncesindedir. Travma yaşantısı sonucunda ayrıca kişilerde uyku bozukluğu görülür, travmatik anı uykuya dalacağı anda aklına gelir. Travmatik yaşantı geçiren kişi daha sinirlidir, daha tahammülsüzdür. Kendisini diğer kişilerden ayrı ve yabancı hisseder. Travma yaşayan kişi sevinç mutluluk gibi duyguları yeterince yaşayamaz, sevinilecek bir durum olduğunda sevinemez. Dikkatini toplayamaz, kendini yaptığı işe veremez. Eski eğlenceleri, hobileri kendisini mutlu etmez. Yani travma ve depresyon arasında ayrılmaz bir ilişki vardır.
Bir danışanım, 8 ay önce kaza yapmıştı, arabası parçalanmış, arkadaşı hafif yaralanmıştı. Üzerinden 8 ay geçmesine rağmen, her araba gördüğünde kalbi hızlı atıyor, büyük sıkıntı duyuyordu. Dolmuşa binemiyor, işe bile zor gidiyordu. Bu yüzden uzun zamandır depresyon ilacı kullanıyordu.
Bir başka danışanım da, annesi o henüz 6 yaşındayken kendini cezalandırmak için kapalı bir odaya kapatmıştı. Bu yüzden halen evde tek başına kalamıyor, yalnız asansöre binemiyordu. Değerli okuyucular, depresyondan kurtulmanın en etkili yolu ilaç tedavisi ve bireysel, grup terapilerinin kişiye aynı anda uygulanmasıdır. Maalesef, bana terapiye gelenler genelde şöyle söylüyorlar: “Kıvanç Hanım, şimdiye kadar şu doktora gittim, şu ilaçları kullandım, şu doktorlara gittim ama tam olarak iyileşemedim.” Ben de onlara terapilerin yararını anlatıyorum ve şöyle ekliyorum: “Çocuklar havale geçirir, bu bir semptomdur. Bu havalenin altında yatan sebepler kulak ağrısı, boğaz iltihabı v.s olabilir. İşte depresyon da havale gibi bir semptomdur. Bunun altında yatan sebeplerin ortaya çıkarılması gerekir ki iyileşme olsun. Tedavide bütün bunların yanında kişinin imanlı olması, dua etmesi, Allah’a sığınması, şükretmesi iyileştirici etkenlerdendir.” Şu nokta hiçbir zaman unutulmamalı; Allah bir şerden hayır meydana getirir. Bu hayırları görmeli ve bunlardan kendimize ders çıkarmalıyız. Unutmayın: “Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen hayatından lezzet alır.”
PSİKOTERAPİST KIVANÇ TIĞLI
DNŞ TEL: 0 506 401 79 91- 0 212 503 79 95
[email protected]
Not: Anlatılan vaka örneğinde gizlilik ilkesi gereği isimler, olaylar değiştirilerek aktarılmıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kıvanç Tığlı Arşivi