Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

13 Aralık’ta neden Silivri?

13 Aralık’ta neden Silivri?

Her 10 yılda bir darbeciliğin Silivri bağlarında nasıl çiçekler açtığına milletçe şahit oluyoruz. İstanbul gibi bir ilimizin bu güzel semtini mesken tutanların çevreye yaydıkları Atatürkçülüğün radyasyon dalgalarında yine çekişme, yine inançlı ile inançsızı karşı karşıya getirme provokasyonları yatıyor. CHP’nin tarihi misyonunda oynadığı en yaman oyunlardan birisi de sözde darbeye karşı görünüp darbeciliği otağında beslemesidir... Sade o değil, Kemalizm sözde batıcılığa karşı kürek sallasa da aslında cumhuriyetin kuruluşundan beri bu zihniyet en yaman ve de amansız Batı hayranı ve de kurbanıdır...


Darbecilik de sömürü ideolojisinden kaynaklanıyor.

Cümle alem biliyor ki bu darbeler ülkeyi hem yağmaladı, hem de 50 yıl geri götürdü...

28 Şubat’ı düşünün, bir gecede 35 milyar dolar kayıp...

Bu soğuk şubatın ülkeye faturası 300 milyar dolar ile açıklanıyor...

Bu kadar para, 30 yıldır harcadığımız terör giderlerine eş...

Hazinenin kasaturalarla delinmesiyle halkın fakir düşmesi, vergilerin gün geçtikçe azgınlaşarak dar gelirliyi yutması hep bu darbelerin yüzünden değil mi?

Darbeci zengin, halk fakir...

Derler ya, tatlı yemenin acı hikayesi(!) olurmuş... Omzunda onca kalabalığı taşıyanlar yaptıklarının hesabını bir gün vereceklerini akıllarından geçirmediler.

Devletin malı deniz, yemeyen domuz...

Daha doğrusu halkın gücünü bu adamların beyni basmadı.

Kayırdılar, kolladılar, ama iyi kolladılar!..

Sıra hesap vermeye geldi... Yarın cumhuriyet savcısı esas hakkında mütalaasını okuyacak diye tüm yandaş ulusalcı darbeciler alarmda.

Özellikle başını Kılıçdaroğlu namındaki genel başkanın çektiği CHP saflarında telaş var...

Gümrükten mal kaçıracaklar.

Şöyle soralım...

Bir savcının takip ettiği dava hakkında mütalaasını vermekten daha tabii ne olabilir?

Savcı mütalaa vermesin mi yani?..

O zaman mütalaayı savcı yerine Atatürkçü Derneği Başkanı bayan Çölaşan versin...

Kılıçdaroğlu da mahkeme başkanı olsa fena olmaz.

Değilse, neden yollara düşüyorlar?

Hani yargı bağımsızdı?..

Bu bağımsızlık, herhalde darbeci kadrolar işbaşında olduğunda geçerli.

Şayet iktidarda halkın seçtikleri varsa, o zaman tüm hakim ve savcılar Başbakanın emrinde!..

Nasıl oldu bu iş?

Eski CHP her işini mahkemelere yükleyerek köprüyü geçerken, yeni CHP mahkemelere taktı.

Cumhuriyet savcısı Ergenekon davasında mütalaa verecek diye CHP bedavadan otobüsleri kaldırarak Ergenekon davasına bakan hakim ve savcılar üzerinde baskı kurmaya çalışıyor...

Siteleriyle, gazeteleriyle Silivri’ye adam çağırıyorlar.

Mahkemenin kapısına ne kadar adam toplanırsa o kadar bağırıp çağıracaklar.

Uğur Mumcu cinayetinde de aynı armoniden gittiler ama gerçek ortaya çıkınca dikişler tutmadı. Sivas davasında aynı havayı estirdiler...

O yüzden bir sürü mazlum insan cezaevlerinde ömür tüketiyor.

Şimdi de aynı suçlamalar ama hiçbirisi tutmuyor...

Hangisi tuttu ki?

Kılıçdaroğlu hakkında açılan tazminatlar yüzünden Kayseri halkı sucuktan doydu.

Kayseri Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, Kılıçdaroğlu’ndan alıyor halka dağıtıyor...

Ne bolluk değil mi?

Öylesi muhalefete can kurban... Çamur atmalar fos çıkınca bu kez de “aydınlara baskı” edebiyatından öttürüyorlar... Sözde iktidar tüm aydınlara(!) baskı yapıyormuş.

Bu kaçıncı baskı?!.

27 Mayıs’ın ürünleri... Aynı ortamı oluşturmak için ya cumhuriyet mitingleri veya mahkeme salonlarını doldurarak ülkede gerginlik oluşturmak...

CHP’nin tarihi gıdası gerginlik... Reçeli de bu, pekmezi de bu...

Silivri’yi ağlama duvarı haline getirenlerin sızlanışlarını görünce ben de şaşırıyorum, bu kadar hakim ve savcı bir anda hepten mi siyasallaştı?..

CHP haklı mahkemeler hepten haksız, git gidebildiğin kadar, önümüzde mahalli seçimler var, kimin yüzü ak, kimin yüzü kara göreceğiz...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Nusret Çiçek Arşivi