Yener Dönmez

Yener Dönmez

Alman’a güvenilir mi?

Alman’a güvenilir mi?

Almanya’dan önceki gün henüz yeni dönmüştük ki; Stuttgart’ın Becknang kasabasında yaşayan Afyonlu Özkan ailesinin dramatik sonunu öğrendik.

Bütün Türkiye’yi yasa boğan olayı biliyorsunuz…
Bir anne ile henüz altı aylık Murat bebek ve en büyüğü 17 yaşında olan Hatice ile diğer 5 kardeşin yanarak can vermesi.

Dün cenazeleri Stuttgart’tan Türkiye’ye getirmek üzere Almanya’ya giden Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’a eşlik ettik.

Rutin gelişmeleri ayrıntılı biçimde haber sütunlarımızdan takip etme imkânınız olacak, ben dikkatimi çeken bazı izlenimleri sizlerle paylaşmak istiyorum.

Öncelikle şunu belirteyim ki; bu acı olayla birlikte bir kez daha Türkiye’nin büyük devlet olma yolunda ciddi mesafeler kat ettiğini gözlemliyoruz.

Olay daha duyulur duyulmaz devlet yöneticilerimiz adeta seferber oluyor.
Başbakan Yardımcısı Bozdağ’ın verdiği bilgilere göre;

Bakanlar Kurulu toplantısında Başbakan Erdoğan talimat vermiş, anında özel uçak tahsis edilmiş. Bizzat Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ başkanlığında aynı zamanda Afyon Milletvekili olan Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Dış İlişkilerden Sorumlu AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mevlüt Çavuşoğlu ve AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Sait Açba, Diyanet İşleri Başkan Yardımcı Prof. Mehmet Emin Özavşar’dan oluşan bir heyet oluşturulmuş.  Aileye her türlü maddi ve manevi destek sağlanmış.

Son görevleri de yapmak üzere dün sabah 06:30’da Ankara’dan hareket ettik.
Uçakta Başbakan Yardımcısı Bozdağ’ın bize özel bazı açıklamaları oldu. Bu açıklamaların bir kısmını yarın bir kısmını da ertesi gün haber sütunlarımızdan ayrıntılı biçimde takip etme imkânınız olacak.

Stuttgart’a indiğimizde sisli, soğuk ve yağışlı bir havayla karşılaştık.

Vakit kaybetmeden havaalanına 30 km. uzaklıktaki Becknang kasabasına ulaştık.
Aileye ve kasabada yaşayan kardeşlerimize başsağlığı diledikten sonra bölgede incelemelerde bulunduk.

Kısa bir gezintinin ardından yanan veyahut yakılan eve 50-60 metre uzaklıktaki cenazelerin bulunduğu camiye geldik.

Acıları paylaşmak için caminin avlusunu dolduran yüzlerce insanın hüznü, gurbetin de etkisiyle öylesine yakıcıydı ki; sıfırın altındaki soğuğun tesiri hiç hissedilmiyordu.
Hissedilen ise sadece acı ve hıçkırıklara karışan gözyaşıydı.

Bakan Bozdağ orada bulunanlara yalnız olmadıklarını, 76 milyonluk Türkiye’nin desteğinin yanlarında olduğunu ve acılarına ortak olduklarını söyledi, Başbakan’ın selamını iletti. Konuşurken ifadeler boğazında düğümlendi.

Orada bulunanlar da, Bozdağ’a acılarına ortak olduğu için teşekkür edip “Bizi gurbette yalnız bırakmadınız. Allah razı olsun. Başbakanımıza selam söyleyin, acımızı hafiflettiniz” dediler.

Annenin tabutunun üzerine başörtüsü, henüz 17 yaşındaki kızı Hatice’nin tabutunun üzerine de beyaz gelinlik ile Türk Bayrağı örtülmüştü.

Minnacık tabutlar aynı aileden 8 can…
Yürek parçalayan bir durum.

Cenaze namazı öncesi düzenlenen törende konuşmalar yapıldı.

Kelimelerle ifade edilemeyecek duygusal anlar yaşandı. Cami avlusunu dolduran ailenin komşuları, çocukların arkadaşları gözyaşlarına boğuldu, soğuk ve sisli havada çiseleyen yağmur ve gözyaşları birbirine karıştı.

Öyle duygusal bir ortamdı ki, Almanya Büyükelçimiz Hüseyin Avni Karslıoğlu, Veysel Eroğlu, Bekir Bozdağ, milletvekilleri, görev yapan gazeteciler gözyaşlarına hâkim olamadılar.

Hatta Baden-Wüttemberg Eyalet Başkan Yardımcısı Nils Schmid bile gözyaşlarını tutamadı.

Schmid’in bir kısmı Türkçe olan şu ifadeleri orada bulunan herkesi duygulandırdı:
“Artık bu çocuklar bu sokaklarda cıvıl cıvıl oyun oynayamayacak, anneleri onlara yemek yapıp ‘haydi yemekleriniz hazır sofraya oturalım’ diyemeyecek, yavrularını öpüp koklayamayacak. Ancak bizim Hıristiyan ve sizin İslâm inancına göre öldükten sonra yeniden dirilecekler. Acınızı paylaşıyoruz. Başınız sağolsun.”

Dönüşte uçağımızda cenazelerle birlikte aile yakınlarından 25 kişi vardı.
Duygu, düşünce ve acılarını bizimle paylaştılar.

Yangında hayatını kaybeden 40 yaşındaki Nazlı Özkan’ın “Acıların Kadını” şeklinde nitelendirilebilecek ilginç bir hayat hikâyesi var.

Becknang kasabasında deri fabrikasından bozma eski bir binada yokluk ve imkânsızlıklar içerisinde yaşamlarını sürdüren tipik bir Anadolu ailesi.

İmkânsızlıklardan dolayı kalorifer ve sıcak su sistemleri yok.

O gün aynı evde olan Nazlı Hanım’ın annesinin anlattıklarına göre son iki gün sobayı hiç yakmamışlar.

Buradan yangının sobadan çıkmadığı anlaşılıyor.

Sobayı çıkarsak geriye iki neden kalıyor:

1- Elektrik kontağı, 2-Kundaklama…

Bakan Bozdağ’ın bizimle paylaştığı bilgilere göre bölgede ırkçı Neo-Naziler ile aşırı nasyonalist radikal Alman gruplar yaşıyorlarmış.

Ayrıca yanan evin alt katında da Adıyaman Menzil Cemaati üyeleri tarafından kurulan Türk Alman Kültür Merkezi bulunuyormuş.

Türkiye olayın üzerinde üst düzey hassasiyetle duruyor.
Henüz araştırma sonuçlanmadı.

Ancak bana göre en az kaza ihtimali kadar kasıt da, kundaklama da olabilir.
Becknang’daki camide düzenlenen tören ve kılınan cenaze namazının ardından otopsi için cenazeler İstanbul Adli Tıp’a götürüldü.

Almanlar İstanbul’da otopsi yapılmasını şaşkınlıkla karşıladıklarını açıklamışlar.
Fakat bu konuda geçmiş örneklere bakıldığında Alman tarafının sicili kabarık. Türkiye o kadar haklı ki!

Ne suistimallerle, ne çifte standartlarla karşılaştık. Anlatmakla bitmez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum
Yener Dönmez Arşivi