Mehmet Koçak

Mehmet Koçak

Berlin-Ankara gerilimi ve Batının korkuları

Berlin-Ankara gerilimi ve Batının korkuları

Yarım asrı aşkın zamandır AB’ye tam üyelik konusunda oyalanıp kapı önünde bekletiliyoruz. Maceraya dönüşen bu uzun süreçte bazen umut, bazen zorlayıcı ve de bazen tehditlerle dolu inişli çıkışlı bir yolu aşarak bugünlere geldik.

Son on yılda Türk hükümetinin İnsan hakları, demokratikleşme reformları ile özgürlük alanlarının genişletilmesi başarısının yanında ekonomik alandaki yükselişi AB sürecini hızlandırmıştı.
Görünür yönüyle Türkiye’nin ekonomik büyümesi ve demokratikleşmede aldığı mesabeler AB için memnunluk verici olmuştur. Ancak gerçekte ise Türkiye’nin beklenmedik yükselişinden AB’nin rahatsızlık duyduğu gizlense de kendini dışa vurmaktadır.
AB içinde “Terör belasından kurtulmuş, güçlü ve etkin politikalar üreten ve ekonomisi büyüyen bir Türkiye” tüm AB üyesi ülkeleri tarafından hoş karşılanmaz. Siyasi olduğu kadar ekonomide de AB’nin lokomotifi olan Almanya ve Fransa ise ciddi anlamda rahatsızlık duydukları açıkça görülmektedir.

AVRUPALI SİYASİLERİN İKİYÜZLÜLÜĞÜ

AB’ye üye ülkelerin büyükelçilerini bir araya getiren AB daimi temsilciler komitesi (COREPER) toplantısında Almanya, Avusturya ve Hollanda’nın temsilcilerinin yeni faslın açılmasıyla ilgili çekinceleri nedeniyle ertelenmesi son diplomatik girişimlerle aşıldı. Türkiye ile müzakerelerde “Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu” başlıklı 22’nci fasıl açılmasına karar verildi. açılacak. Ancak fasıl konusundaki resmi çalışmalar için, yani hükümetler arası konferansın toplanması için “AB İlerleme raporu” beklenecek.  
Her zaman olduğu gibi “iyi polis, kötü polis” rolleri oynandı. Bir kısım siyasiler Türkiye karşıtı politikaları öne sürerken bir diğer kesim ise üyelik müzakerelerinin devam etmesi gerektiği görüşünde ısrarlı. Elli yıllık AB maceramızda Türkiye bu iki yüzlü politikalar arasından gidip geliyor.
Türkiye’nin AB müktesebatı ile uyumluluğu 35 fasıl üzerinden değerlendiriliyor. Bugüne kadar bu 35 fasıldan 13’ü müzakereye açıldı ve bunlardan sadece biri kapatılabildi. AB 50 yıldır oyalamakla yetinmeyip 35 fasıl şartı koşarak zaman kazanmaya çalışıyor. Yeni başlıkların açılması yine onları elinde ve o fasılların ne zaman açılıp ne zaman kapatılacağı yine AB’nin elinde. Türkiye’nin elinde sadece verilen şartları kabullenip insafından medet ummak kalıyor.

TÜRKİYE AB ÜYESİ OLAMADI OLAMAZ…

Avrupa’daki Türk karşıtlığı yeni değil. Tarihin derinliklerinde yatan önemli sebepleri söz konusudur. Şansölye Merkel, başta olmak üzere Avrupalı siyasilerin tavrı o geçmişten gelen kin, korku ve endişelerin etkisi vardır. Türkiye karşıtlığı ve Türkiye’nin içişlerine müdahaleye varan politikalarındaki gizli tutulan nefret ve korkuları şu şekilde sıralamak mümkündür.

Üreten bir Türkiye AB pazarını etkiler

AB’ye tam üye olan Türkiye AP içinde 100 milletvekiliyle önemli bir güç olur. Müslüman bir ülke olan Türkiye’nin rızası alınmadan Avrupa Parlamentosundan bir karar çıkmaz
Türkiye’ye AB üzerinden yol verilirse İslam dünyasında ve bölgesi ile dünya siyasetinden çok daha etkili olur. Bu durum da Türkiye, AB’nin önüne geçer.
Türkiye’deki devrimler ne olursa olsun hâlâ bir Osmanlı ruhunun dirilişi AK Parti iktidarıyla güçlenmeye devam etmektedir. Bu durum Batı’nın dünya ve Doğu politikalarını engeller
Türkiye bulunduğu jeostratejik ve jeopolitik konumu itibarıyla önemli bir coğrafya merkezinde bulunmaktadır.
Terörden kurtulmuş ve ekonomik kalkınma için hamleler gerçekleştiren Türkiye; dünya enerji kaynaklarının taşındığı güzergah olma yolunda ilerliyor. Bu hızlı ilerleme engellenemez ise Türkiye’nin Batıya ihtiyacı kalmayacak. İşte o zaman Türkler; Avrupa için tarihin bir tekrarı olarak tehdit olmaya başlayacak ve İslam dünya’sına yeniden öncülük eden konuma yükselecektir.
Türkiye olarak 50 yılı aşkın bir süredir neden AB kapısında bekletildiğimiz ve hiçbir üye ülkeye reva görülmeyen engellerin getirilmesi bu ve benzeri  korkulardan kaynaklandığı bugün daha rahat anlaşılmaktadır.
Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerinde yapılan  kamuoyu araştırmasına göre Avrupa halklarının ve siyasilerinin üçte ikisi Türkiye’nin Avrupa Birliği’nde yeri olmadığı yönündeki görüşü desteklediği görülmüştür.
Tüm korku ve endişelerine rağmen Türkiye’nin AB’ye tam üyelik müzakerelerinin hâlâ devam ettirilmesinin tek sebebi Türkiye’yi oyalamak, kontrolde tutmaktır.  
AB yolunda ne bu korkular ne de ileri sürülen engeller biter.  
Kısacası; AB maceramız daha çok sürer…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Mehmet Koçak Arşivi