Yaşar Değirmenci

Yaşar Değirmenci

Unuttuğumuz iki haslet: Dil ve Nezaket (1)

Unuttuğumuz iki haslet: Dil ve Nezaket (1)

Dil, bir milletin kültürel değerlerinin başında gelir. Bundan dolayı dilimize büyük önem vermek gerekir. Aynı dili konuşan insanlar “millet” denilen sosyal varlığın temelini teşkil ederler. Dil, duygu ve düşünceyi insana aktaran bir vasıta olduğu için, insan topluluklarını bir yığın veya kitle olmaktan kurtararak, aralarında “duygu ve düşünce birliği” olan “millet” haline getirir. Dilini bilmediğimiz bir ülkede, etrafımızda milyonlarca insan kaynaşsa da kendimizi yalnız hissederiz. “Dil, insanın evidir. Dil hikmetin yoludur” denilmiş.

Ezop, Sisam Adasının Kralı Ladmon’un kölesi olmadan önce, çağın tanınmış bilginlerinden Ksantus’un kölesi imiş. Ksantus, bir gün Ezop’a demiş ki: “Çarşıya git, bu akşamki misafirlerime en iyi, en lezzetli yemekleri yapman için ne gerekiyorsa satın al.” Fakat Ezop’un, Ksantus’un misafirleri şerefine verdiği ziyafet için pişirdiği bütün yemekler, yaptığı tatlılar hep “dil”den yapılmıştı. Ksantus, Ezop’a misafirleri önünde bağırmış: “Nedir bu kepazelik? Ben sana en lezzetli, en nefis, en tatlı yemekleri yap, dedim. Sen hepsini dilden yapmışsın.”  Ezop şu cevabı vermiş: “Evet efendim, en lezzetli yemekleri, en nefis tatlıları, hep dilden yaptım. Dünyadaki en güzel, en tatlı şey dildir. İnsanlar dilleriyle anlaşırlar, dilleriyle dua ederler, diğerlerine karşı sevgilerini dille anlatırlar. Dünyadaki en iyi, en tatlı, en güzel şey dildir. Dil olmasaydı, insanların hâli ne olurdu?”  Aradan zaman geçmiş, Ksantus, dostlarına yine bir ziyafet vermek istemiş. Ama bu defa Ezop’tan, en kötü yiyecekleri hazırlamasını istemiş. Ezop, bir önceki ziyafet gibi, çorbadan tatlılara kadar bütün yiyecekleri dilden yapmış ve sebebini şöyle anlatmış: “Gerçi dünyadaki en iyi, en tatlı, en güzel şey dil ise de, zaman zaman en acı, en çirkin, en kötü şey de dildir. İnsanları, birbirlerine gücendiren, kızdırtan, aralarını açan da dildir. İnsanların başına gelen felâketlerin sebebi, bir çok defa onların dilidir.” Dilden bahsederken en fazla ihtiyacımız olan nezaketle alakasını nasıl ihmal edebiliriz? İnsanları hassasiyete, duygusallığa, kibarlığa zarafete götüren yolun ilk adımı da dil değil mi?

İnsani münasebetlerimizde her geçen gün kabalık, sığlık, muhatabımızı kale almama, sevgi ve saygı mahrumiyeti her tarafımızdan dökülüyor. Peki panzehir ne? Nezaket!

Ruhun, gönlün hal ve hareketlere, sese, tavra yansımasının adı nezaket. İletişimlerimize baktığımızda otobüste, çarşıda, pazarda, işyerinde, orda burada, her yerde. Dillendirilmeyen, ama eksikliği çokça yaşanan, yokluğu hissedilen: Nezaket…

İletişim sorunlarının kökü: Nezaketsizliğe dayanıyor. Hatalardaki ısrar, yapmacıklığı aşikâr eden tavırlar hep nezaketten nasipsizlik. Kelime manası; terbiye, edep, kibarlık, incelik, naziklik, zarafet. Karşıtı kabalık.

Trafik keşmekeşi gibi, insanların birbirine davranışı noktasında tam bir keşmekeş yaşıyoruz. Aramızda geçmişin nezaketi ve kibarlığı ile yetişmiş yaşlılarımızı gördükçe çağımız insanının davranışlarındaki kabalık, derbederlik, perişanlık içler acısı. Giyimimizde, şakalarımızda, konuşmalarımızda, hal ve hareketlerimizde, sosyal hayatımızda nezaket var mı? Günlük konuşmalarımızda “efendim, affedersiniz, teşekkür ederim, özür dilerim, müsaade eder misiniz?”li kaç cümle kuruyoruz acaba? Yememiz-içmememiz, aile içi sohbetlerimiz, birbirimize karşı davranışlarımızda nezaket, zarafet, incelik, hassasiyet var mı? Sırf cep telefonu konuşmaları bile size bir fikir verebilir durumumuzu ortaya koyma bakımından. Nezaketli ve olgun bir karaktere sahip olmak, müminin bütün güzel ahlak özelliklerini daha değerli hale getirir.

Nezaket, kibarlık, ince düşünce; bir kaç aşama sonrasını, olayların gidişatını, insanlar üzerinde oluşturabileceği olumlu ya da olumsuz etkileri hesaplamak, hoşgörülü, sevecen, bağışlayıcı, şefkatli, merhametli olabilmek, gerektiğinde karşı tarafın iyiliği, rahatlığı için nefsi ezebilmek çok önemlidir. Olgunlukla davranmayan insanlara olgunlukla; nezaketsiz, münasebetsiz davranışlara nezaketle karşılık vermek Kuran ahlakına en uygun tavırdır. Cahilce ya da yanlış tavırlarla karşılaşıldığında nezaketsizliği hak görmek; münasebetsiz davranışlara münasebetsizlikle karşılık vermek, ne kadar güzel özellikleri olursa olsun, yine de müminin ahlakında tamamlaması gereken önemli boşluklar olduğunu gösterir.

Müslümanın özelliği, lafını sözünü bilmesi, karşı tarafı mahcup etmeden olayları halletmesidir. Gerilmeden, karşı tarafı gerginliğe sürüklemeden, gerilimli bir ortam oluşturmadan, insanları kırmadan, onlara tedirginlik vermeden, sevgiyle, şefkatle ve nezaketle olayları çözümlemektir. Yatıştırıcı olmak, sözün en güzelini, tavrın en akılcısını, en nezaketlisini seçebilmek, her zaman önce karşı tarafı kırmamayı amaçlamak Allah'ın rızasına uygun olan ahlaktır. Nefsin çirkin istekleri uğruna, nezaketten uzaklaşmak mümine yakışmayan bir tavırdır.

Dünkü insanımız; kendisini ibadullah “Allah’ın kulları” olarak görüyordu. Küffara karşı şiddetli, celalli; kendi arasında şefkatli ve merhametliydi. Aklı selim, kalbi selim, zevki selim sahibiydi. “Hikmet müminin yitiğidir. Nerede bulursa alsın” düsturunca, dışarıdan gelen faydalı hususlara açıktı. Cemiyetin menfaatini, şahsi menfaatinden üstün tutuyordu. Dün ineğini komşusunun çayırında, “izinsiz otlattı” diye, akşam sağdığı sütü komşusuna gönderen, alacaklısı bulunduğu kimsenin ev veya ağacının gölgesi altında gölgelenmeyi fâiz sayan, izinsiz girdiği bağdan kopardığı üzüm salkımının parasını üzüm dalına asan insan, bizim insanımızdı. Nalsız beygire yük vurana, hayvana zulmettiğini hatırlatan, buzağılı ineği sonuna kadar sağmayı yasaklayarak buzağıya yeterli süt payı bırakma mecburiyeti getiren de bizim insanımızdı. Saksıdaki çiçekleri dahi konuşturuyorduk. Mesela camın önüne konmuş saksıda sarı bir çiçek varsa, bunun manası “Ey yolcu! Bu evde hasta var. Yüksek sesle konuşup onu rahatsız etmeyiniz. Şayet saksıda kırmızı çiçek varsa “Ey yolcu; bu evde gelinlik kızımız var. Kullandığın kelimelere dikkat et. Ağzından galiz bir kelime çıkmasın” mesajı yüklüydü. ‘Dilim etti beni dilim dilim.’ İkazını yapan bizim insanımızdı.

(Devamı yarın)

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yaşar Değirmenci Arşivi