Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

Maraş'ın İki Cuması Ve Sahibini Arayan Madalya

Maraş'ın İki Cuması Ve Sahibini Arayan Madalya

20. yüzyılın ilk çeyreğinin son yıllarında, Maraş Vilayeti'nin tarihinde iki Cuma namazı pek mühimdir. Birisi, 1919 yılında Fransız işgali altında, Kasım ayının son Cuma namazı; diğeri Cumhuriyet'in ilanından sonra, 1925 yılındaki Kasım ayının son Cuma namazı. Bir gün arayla, 28 Kasım ve 27 Kasım günleri..

Önce, 28 Kasım'ı hatırlayalım. Bir önceki akşam, Agop Hırlakyan'ın evinde düzenlenen dans partisinde, Fransız komutanının dans etmek istediği Ermeni kızı, komutanı reddeder.

Sebebini de şöyle açıklar:

"Kalede Türk Bayrağı dalgalandığı sürece sizinle dans edemem."

Bunun üzerine kaledeki bayrak iner.

Ertesi gün halk Cuma namazı için Ulu Cami'de toplanır. İmam Rıdvan Hoca,
"Kalesinde bayrağı dalgalanmayan ülkede Cuma namazı kılınmaz "der.

Halk kaleye hücum ederek Fransız bayrağını indirir ve Türk Bayrağı'nı asar. Sonra Cuma kılınır. Neticede, 11 Şubat 1920'de Fransızların şehri terk etmesine kadar süren Maraş destanı yazılır.

Şimdi gelelim 1925 yılına. Yazdığı destana binaen Maraş halkı, o sene, İstiklal Madalyası alır. Kasım ayının 25'inde Şapka Kanunu çıkar. İki gün sonra, Maraşlılar yine Ulu Cami'de Cuma namazı için toplanır. Cuma kılınır. Bu sefer  şapkaya karşı çıkmaya karar verirler.
Neticede, imam ve müezzin dahil, altı kişinin idam edildiği süreç başlar. Yazık ki bu sefer halkın karşısında, kaleden Fransız bayrağını indirdikleri için madalya veren devlet vardır.

Halk, korkudan susar. Üstelik, gerek korkudan gerekse ikiyüzlülükden, müdafaa günlerinde omuz omuza çarpıştıkları insanlardan bazılarını karşılarında bulurlar. Şapkaya itiraz eden altı kişi idama giderken Maraş Kalesi'nde Türk Bayrağı dalgalanmaktadır. Cuma namazı da serbestdir.

Bu arada ne olur da Fransızlar ile savaşan insanlar bu kadar kolay idama gider.

"Bayrak olmadan Cuma kılınmaz." diyen Rıdvan Hoca,Vurun Kahpe'ye romanı ile yobaz bir caniye dönüşür. Artık, her görüldükleri yerde ve her ağız açışında, Aliye Öğretmen'in intikamı bu yobaz tipinden alınmalıdır. İstiklal Harbi'nde asla ve kat'a böyle bir hadise olmadığı halde, memleketin her tarafında kalbi vatan aşkı ile çarpan öğretmenlerin dindar insanlar tarafından taşlandığı dayatması, inkılablara haklı zemin oluşturmaya çalışanların en büyük iftirasıdır. Bu iftira, o dönemde ne kadar itibarlıdır bilemiyorum ama bugün hala böyle olduğunu zannedenler olduğu hepimizin malumu.

Rahmetli Yücel Çakmaklı' nın "Sahibini Arayan Madalya" filmi, bu manada bir kilometre taşıdır. Halide Edib'in atdığı fitne tohumu, bilahare Yeşilçam'da, sabataist sinemacılar tarafından  sulandı ve yeşerdi. Üç kere boy verdi. Yücel Çakmaklı bir film ile bu fitne ağacını yerin dibine gömdü. Fettah Hoca iftirası biterken İstiklal Harbi'nin imamları aklandı.

Bu filmi seyredin ve çocuklarınıza seyretdirin. Film diyerek geçmeyin. ben her defasında ağlıyorum. Hadiseleri yaşayanlara, yazanlara ve filme çekenlere Allah rahmet eylesin. Bir film ile tarihin yeniden yazıldığını göreceksiniz.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kerime Yıldız Arşivi