Ahmet Varol

Ahmet Varol

İsrail Sırtını Dayayacağı Değil Sırtına Bineceği Güç İster

İsrail Sırtını Dayayacağı Değil Sırtına Bineceği Güç İster

Dünyada güç dengelerinin değiştiğinin ve yeni dengeler oluştuğunun siyonist işgalciler de farkında. Bu merhalede Türkiye’yle ilişkilerinin büyük önem taşıdığını da biliyorlardı. Fakat siyonistlerin tarih boyunca alışık oldukları bir metot var. Sırtlarını dayayacakları bir güç arıyormuş gibi görünür ama gerçekte sırtına binecekleri bir güç isterler. Türkiye’yle ileriye dönük planlarını da bu anlayışa göre kurma niyeti taşıyorlardı. Ama önce Türkiye’de değişen siyasetin onlara biraz mesafe koymaya başlaması, Gazze katliamı sonrasında gerçekleşen Davos çıkışı ve devamındaki gelişmeler onların bu planlarının biraz önünü kesti. Sonrasında da Mavi Marmara katliamı onlar için tam anlamıyla bir duvara toslama hadisesi oldu. Bu açıdan Mavi Marmara katliamı işgalci siyonistler açısından tam bir aptallıktı. Bu olay onların uzun vadeli hesaplar yaptıkları, planlı çalıştıkları, nereden ne geleceğini iyi hesapladıkları iddialarının realiteyi yansıtmadığını göstermiştir.

Sonrasında siyonist işgalcilerin önünün açılması için Türkiye’yle arasındaki sorunların giderilmesi amacıyla çeşitli girişimlerde bulundular. Fakat bu girişimlerde siyonistlere baskı yapılmadan Türkiye’nin hizaya sokulması isteniyordu. Bu da işgal devletinin başkalarını hizaya sokup kendi atını yürütmekte ısrar etmesinden ileri geliyordu. Fakat gerek siyonistlere ve gerekse kendi kriz döneminde bile siyonist işgal devletinin istikbalini sağlama almaya çalışan ABD’ye pabuç kaptırmamanın, işgalci saldırganların akıttığı kanların hesabını onlardan sorma konusunda diplomatik boyutta da olsa bir ısrarlılık gösterilmesinin işgalci siyonistleri ciddi şekilde rahatsız ettiği, onların ve onlarla işbirliği içinde hareket edenlerin huzurunu kaçırdığı anlaşılıyordu. 

Son dönemde özellikle Müslüman toplumlar nazarında Türkiye’nin bayağı yıldızının parladığı dikkatlerden kaçmıyor. Bunda ekonomik yükselişinin yanı sıra İslâm coğrafyasında halk hareketlerine arka çıkmasının, destekçi olmasının da önemli bir rolü olduğu söylenebilir. Fakat siyonist işgalcinin baskın çıkma oyunları karşısında kararlı bir tavır sergilemesinin popüler destek kazanmasındaki payı da inkâr edilemez. Çünkü siyonist işgal İslâm coğrafyasının içinde kanayan bir yaranın müsebbibidir ve ona karşı samimi duruş insanî değerlere ve insan haklarına saygılı herkesin takdirine mazhar olmaktadır. Gazze’de kuşatma ve ambargo altında tutulan mazlumlara yardım götürürken siyonist katillerin saldırısına uğrayan Mavi Marmara’da gerçekleştirilen katliamla başlayan süreç de İslâm dünyasının genelinde Türkiye’ye ilgi ve desteğin artmasına vesile oldu. 

Bugün aslında tüm İslâm coğrafyasında zor bir değişim döneminden geçiliyor. Bu dönemde bir yandan halkların siyasi özgürlüklerine kavuşmaları, sahip oldukları inanç ve değerleri yönetime de taşıyabilmeleri için mücadele edilirken bir yandan da uluslararası emperyalizmin uzaktan kumandalı siyasi mekanizmaları gibi hareket eden saltanatların korunması için çalışılıyor. Ama bu süreçte halkların hak ve özgürlüklerine kavuşma, emperyalist güçlerin dayatmalarına karşı bağımsız politikalar geliştirme mücadelelerinde ısrarlı olacaklarına inanıyoruz. 

Bunun farkında olan emperyalist güçler ve onlarla işbirliği içindeki şebekeler ise yeni taktikler geliştirmeye çalışarak, yerine göre tamamen uyduruk, yalan, saçma iddialardan yararlanarak, montaj videolar üreterek, internetten derledikleri görüntüleri hiç ilgisi olmayan kişilerle irtibatlandırmak suretiyle kara propaganda malzemeleri üreterek psikolojik savaş yürütmeye çalışacaklardır. Ama bunu yapanların uluslararası siyonizmin sırtını dayayacağı değil sırtına bineceği güç isteme konusundaki ısrarlılığının kendileri için de geçerli olduğunu bilmeleri gerekir. 

Bazen kirli işler, bu işlerin hedef aldığı insanların haksızlıklara uğratılmasına neden olmakla birlikte o işleri çeviren, yönlendiren kirli ellerin ve kirli yüzlerin ortaya çıkmasına neden olmakla faydalı sonuçlar da doğurabilir. Kur’an-ı Kerim’de de ifade edildiği üzere: “Bir şeyden hoşlanmadığınız halde o sizin iyiliğinize olabilir. Bir şeyi de sevdiğiniz halde o sizin için kötü olabilir. Allah bilir, siz bilemezsiniz.” (Bakara, 2/216)

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Ahmet Varol Arşivi