Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Silah Askerin Namusudur

Silah Askerin Namusudur

Askerdeyken öyle öğrettiler...
Silah askerin namusudur... Asker silahını namusu gibi korur, canını verir silahını vermez...
Biz de öyle yaptık... Görev gereği elimize verilen silahları namusumuz gibi koruduk, askerlik bitince de geri teslim ettik. Hep öyle olur...
Kural bu ise...
Ortalıkta dolaşan ordu malı silahlar neyin nesi?..
İmraniye’de... Hizbullah örgütünde yakalananlar...
Açık araziye terk edilenler...
Ya ordu malı, ya Makine Kimya yapımı, ya da İsrail menşeli...
Şimdi de çavuşbaşı köyü... Medyadaki haberlere göre cephanelik... 280 adet taarruz el bombası, 3 adet kaleşnikof, 1 adet suikast silahı ile çok sayıda mermi, askeri dokümanlar...
Demek ki emanetler iyice korunamıyor. Alınanlar yerine konulmuyor.
Kim yapıyor bu ihaneti?
Kim bunlar?
Askerin silahı teröristin eline nasıl geçer? Orada burada nasıl bulunur?
Askeri dokümanlar da öyle... Dosyalarından bu belgeler dışarı nasıl çıkabildiler? Bunların kayıtları ne diye kapatıldı, düşümleri nasıl yapıldı?
Bana göre, asıl kurcalanması gereken yer burası...
Burasını kurcalamakta çok geç kalındı. Hatta kurcalanmak bile istenmedi...
Vatanseverlik, ergenekonculuk, cumhuriyetçilik, Kemalizm dediler, uyuttular hepimizi... Yoksa, bu tip bir aymazlığın adı ihmal olamaz... Göremedik, bilemedik diyemez kimse...
Elindeki gümüş yüzüğe bakarak o askerin ideolojik yapısını disiplinleştiren zihniyet, bütün bu olanlara kayıtsız kalmamalıydı...
YAŞ günlerinde bu gibiler de gündeme gelmeliydi...
Gelmediler... Getirilmediler....
Bir irtica diye tutturuldu... İçeriği boş ithamlar... Maksat gündem oluşturmak, kafaları karıştırmak...
Bakarsınız ki bu irticacı subayların(!) ya eşleri kapalı, ya da namazlı, abdestli...
Başka da kayda değer bir şeyleri yok...
öyle iken, yargısız infaz edilirler... Atılırlar görevlerinden...
O kadarla da kalınmaz. Sivil hayatları adım adım takibe alınır. İşe alınmamaları için kurumlar ciddi bir şekilde uyarılır...
çocuklarıyla birlikte açlığa mahkum edilirler...
Ya diğerleri?..
Diğer yaka öyle değil...
Orada ne yargılı, ne de yargısız infaza bugüne kadar rastlamadık.
Ergenekon soruşturması bütün delilleriyle ortalığa dökülünce tehlikenin hangi boyutlarda olduğunu ancak anlamış bulunuyoruz.
Türkçe deyimiyle, atı alan üsküdar’ı çoktan geçmiş... Siperler çoktan kazılmış, hedefler belirlenmiş... Sıra tetiğe basmaya gelmişken uyandık...
Sonuç hayırlı olacak mı?
Acabalar?!! Yoksa, geçmişte olanlar gibi, hasır altı mı?...
Adamlar komutanlarına bile suikast düzenleyecek kadar pervasız. Gündemlerinde takipler, fişlemeler...
Devlet içerisinde devlet olayı.
Buna rağmen, geçmişte her bir zanlı ya alay komutanı, ya da üst rütbeli subay olarak çıkıyor karşımıza. Bundan da anlaşılıyor ki, bu gibiler laikçilik şemsiyesi altında taltif edilmişler, korunmuşlar...
O yüzden hükümetler kolayca düşürüldü... Darbeler kolayca yapıldı...
Orduevlerine devletin hakim ve savcılarını izinsiz sokmayanlar, milletin aleyhinde karanlık işleri çevirenlere açtılar kapılarını. Babalarının evi gibi rahatça girip çıkmışlar. Görüşmeleri en üst düzeyde.
Her birisi de akredite... Sakıncasız!..
Asıl soruyu burada sormalıyız.
Genel Kurmay Başkanı’na tertipler düzenleyenleri bu asker hiç mi fark etmedi? Hiç mi yaşantıları, davranışları dikkat çekmedi?.. Hiç mi şüphelenen olmadı?
Günler geldi geçti... Bütün planlar laikçilik üzerine... Halkın inancı üzerine... Din et gibi kemikten ayrılacak... Laikleşelim de gerisi önemli değil...
En azından ortalıkta çok ciddi iddialar, suçlamalar var...
Her birisi diğerinden önemli... Giderek daha da hırçınlaşıyorlar.
Olayların mutlaka aklanmaları gerekiyor... Ya da suçluların cezalandırılmaları. Yoksa, bu kadar kan kaybı ile hasta çok fazla uzağa gidemez...
Yıkılırız, dökülürüz...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi