Serdar Arseven

Serdar Arseven

Evangelist/Kalvinist taktikler!..

Evangelist/Kalvinist taktikler!..

Siyonist Fişleme Merkezi Simon Wiesenthal Center’in Recep Tayyip Erdoğan’ı “Mutlaka ortadan kaldırılması gereken bir Siyonizm düşmanı” ilan etmesinin hemen ardından yapılanlar malûm…

Berbat ki ne berbat!..

*

 “Rüya” kullanımına ya da “istismarına” kadar tam mânâsıyla Evangelist işi.

Evangelistlere göre iyi ile kötü arasındaki büyük savaş olan Armageddon’dan sonra “Bir kurtarıcı” gelecek ve sonra da kıyamet kopacak.

“Malûm yapı”nın bir “zât”ı alenen “kurtarıcı” olarak gördüğünü ortaya koyan kayıtlar, işin nerelere gittiğini gözler önüne seriyor. Amaca giden her yol “câiz”dir, her türlü tezgâh kurulabilir, işleri “meşrulaştıran” sayısız kavram vardır, bunlardan biri de “ilm-i siyaset”tir, teferruat vardır füruat vardır, vardır oğlu vardır…

“Savaş hiledir!” hükmünü de alabildiğine kullanabilirsin, ruhsat alanının sınırlarını belirleyecek olan bir “kurtarıcı” vardır nasılsa…

“Abi”lerin her türlü “sınav kazandırtma” ameliyesi de, “Kul hakkı” kavramında ufak “revizyonlar” yapmak suretiyle temize havale edilir. Kul hakkı da “icabında bağışlanabilen” fiiller arasına yerleştirilir.

*

Bir yerde faaliyet gösterirken deşifre mi oldunuz?..

Mesela, “Bu adam hiç içki kullanmıyor, durumu gayet şüpheli” mi dediler?..

Onun da kolayı vardır; “ilm-i kimya”nın bunca geliştiği bir çağda, alkollü içeceği aldıktan bir süre sonra uygun sıvıyı gövdeye indirdim mi alkolün etkisi zâyi olur!..

Ayet’teki kavram “Hamr”dır, sarhoşluk verici etki ortadan kalktığında içilenin “Hamr” özelliği de yok olur…

Füruattan fetvalar!..

*

Din’in hükümleri “her türlü iftirayı, tezgâhı” mübah hale getirecek şekilde esnetilirse ortaya “Protestan ahlâkı” çıkar ki, bu Siyonizm’in “faiz”i haramlıktan çıkarmak için sahneye koyduğu “muhteşem” kurgusudur!

“Zaman”ın da bir devlet büyüğümüz, bir şehrimizin müteşebbislerini biraz da övgü yüklü ifadelerle “Kalvinist” olarak tanıtınca bayağı endişelenmiştim.

Gayet reformcu bir yaklaşımdı o ve “büyüğümüz” o yaklaşımın Türkiye’deki temsilcilerine hayli yakın dururdu o günlerde!..

Şer gibi görünende hayır; kendisinin de “din”lendiği ortaya çıktı da, kurtarmış oldu biraz!..

*

Tefekkür, tefekkür, tefekkür…

Öyle güzel bir süreçten geçmekteyiz ki o kadar olur. Ne güzel, bütün bir toplum düşünüyor bugünlerde…

*

Türkiye para kaybetmeye alışık,  “köprü” pozisyonundaki güzelim Anadolu’da kurulan hiçbir devlet rahat etmemiş ki şimdiki etsin.

Medeniyetler beşiğinde, beşik gibi sallanmak mukadderattan.

Paralar gelir, paralar gider…

Önemli olan tefekkürün elden gitmemesidir, fikir varsa kayıplar telafi edilir, fikir varsa kayıplar kazanca tahvil edilir…

*

Bugünlerde, “malûm yapı”nın savruluşundan ibret alarak…

“Niyet-âkıbet” arasındaki mesafenin ne denli açılabildiğini göz önünde bulundurarak, kendi duruşlarımızı da kontrol edebiliriz.

“Müesseseler” birer “araç” mıdır, “amaç” mıdır?

 “Araçlar” zamanla “amaç” haline gelirse ne olur?..

Nasıl yaşıyoruz, nasıl tüketiyoruz ve üretim - tüketim dengemiz ne durumda?..

Pakistan gibi üretip İsviçre gibi tükettiğinizde haliniz nice olur?..

Sadece “mal” tüketilmez ya, “duygu”lar da tükenmesin!..

“Güven”i zâyi etmeyelim, “Delikanlılık”tan ödün vermeyelim…

İlle de “güzel ahlâk”, ille de!..

*

Sevelim…

Önce kendimizi;

Aynadaki aksimiz bize gülümsesin!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi