İbrahim Bektaş

İbrahim Bektaş

Mevlâ Görelim Neyler, Neylerse Güzel Eyler

Mevlâ Görelim Neyler, Neylerse Güzel Eyler

Dünya’daki gelişmeler baş döndürücü hızla devam ederken, takip etmekte zorlananlar pek çoktur. Çoğu kere daha ne olduğunu anlayamadan ya da bir anlam çıkarmak üzere iken, bir anda her şeyin ters yüz olduğuna şahit olanımız hayli fazladır. Bir de olaylar kendi ümmetimiz ve milletimiz ile ilgiliyse, istediğimiz şekilde oluşmayan sonuçlar hepimizi derinden yaralar, bağrımızda bir kor olur, vicdanımızı yakar durur. Müdahale etmeye gücümüz yetmediği gibi, yanlış müdahaleleri engellemek isteriz, ona da gücümüz yetmez.

Bu gibi durumlarda, çoğunlukla çıkmaz sokaklarda çaresizce ve ümitsizce dolanıp dururuz. Bir kâbus olsa da uyansak diye bekleriz ama nafile, kâbus bitmediği gibi sonu da bir türlü gelmez. Son yaşanan olaylar birçoğumuzda yukarıdaki duyguları uyandırdı. İçimiz acıyor, yüreğimiz parçalanıyor, ciğerimiz yanıyor, ama çaresiziz. Ne olur bir sabah uyanalım ve yine eski kardeşlikleri görelim, ama nafile. Başımıza gelen bunca musibet karşısında, seherlerde ellerimizi açıp “Bizi Duyan”a yakarmaktan başka elimizden bir şey gelmiyorsa aşağıdaki hikâyecik tam bize göre...

Bir zamanlar Afrika’da bir ülkede hüküm süren bir kral vardı. Kralın, çocukluğundan itibaren arkadaş olduğu, birlikte büyüdüğü ve yanından hiç ayırmadığı bir dostu vardı. Nereye gitse onu da beraberinde götürürdü. Kralın bu arkadaşının ise değişik bir huyu vardı. İster kendi başına gelsin ister başkasının, ister iyi olsun ister kötü, her olay karşısında hep aynı şeyi söylerdi: “Bunda da bir hayır vardır!” Bir gün kralla arkadaşı birlikte ava çıktılar. Kralın arkadaşı tüfekleri dolduruyor, krala veriyor, kral da ateş ediyordu. Arkadaşı muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlışlık yaptı. Kral ateş ederken tüfeği geriye doğru patladı ve kralın başparmağı koptu. Durumu gören arkadaşı her zamanki gibi “Bunda da bir hayır vardır” dedi. Kral acı ve öfkeyle “Bunda hayır filan yok! Görmüyor musun, parmağım koptu” diye bağırdı. Ve sonra da o kızgınlıkla arkadaşını zindana attırdı. Bir yıl kadar sonra, kral insan yiyen kabilelerin yaşadığı ve aslında uzak durması gereken bir bölgede birkaç adamıyla birlikte avlanıyordu. Yamyamlar onları ele geçirdi ve köylerine götürdüler.

Ellerini, ayaklarını bağladılar ve köyün meydanına odun yığdılar. Sonra da odunların ortasına diktikleri direklere kral ve adamlarını bağladılar. Tam odunları tutuşturuyorlardı ki, kralın başparmağının olmadığını fark ettiler. Bu kabile, batıl inançları nedeniyle uzuvlarından biri eksik olan insanları yemiyordu. Böyle bir insanı yedikleri takdirde başlarına kötü şeylerin geleceğine inanıyordu. Bu korkuyla, kralı çözdüler ve salıverdiler. Kralın diğer adamlarını ise pişirip yediler. Sarayına döndüğünde, kurtuluşunun kopuk parmağı sayesinde olduğunu anlayan kral, onca yıllık arkadaşını zindana attırdığı için pişman oldu. Hemen zindana koştu ve zindandan çıkardığı arkadaşına başından geçenleri bir bir anlatarak “Haklıymışsın! dedi. Parmağımın kopmasında gerçekten de bir hayır varmış. İşte bu yüzden, seni bu kadar uzun süre zindanda tuttuğum için özür diliyorum. Yaptığım çok haksız ve kötü bir şeydi” diyerek üzüntüsünü belirtti. Zindandan çıkan arkadaşı ise “Hayır, üzülmen gereksiz” diye karşılık verdi. Ve “Bunda da bir hayır vardır” diye ekledi.

Bu tavıra şaşıran kral “Ne diyorsun Allah aşkına” diye hayretle bağırdı. -Can dostumu haksız şekilde bir yıl boyunca zindanda tutmamın neresinde hayır olabilir? Arkadaşı sakince “Bunda da bir hayır vardır” dedi. Bir düşünsenize, ben zindanda değil de sizinle birlikte avda olsaydım, sonum ne olurdu? Evet, kıymetli okuyucular, yaşadığınız olaylar ne denli karmaşık ve içinden çıkılmaz olursa olsun, bir de bu hikâyecikte verilmek istenen mesajın penceresinden ve “Ola ki sizin hayır bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde hayır vardır. Allah bilir, siz bilemezsiniz (Bakara 216)” ayet-i kerimesinin rehberliğinde bakın! Ne göreceksiniz? Yazımıza hemşehrim ve meşhur âlimlerimizden İbrahim Hakkı Hazretlerinin bir beyiti ile son verelim: Hak şerleri hayr eyler, zan etme ki gayreyler, Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
İbrahim Bektaş Arşivi