İbrahim Bektaş

İbrahim Bektaş

Benim için, kurban kesmek IŞİD’e benzetilse de büyük bir onurdur

Benim için, kurban kesmek IŞİD’e benzetilse de büyük bir onurdur

Yıllardır İslam’a ve Müslümanlara hakaret etmek bu ülkede bir yükselme ve şöhret yapma vasıtası olarak kullanıldı.

Batının ağzı salyalı yalakaları, oradan her dönüşte Müslümanlara ve onların inandıkları değerlere saldırmayı vazgeçilmez bir hak olarak gördüler.

Tabii ki bu yalamaları üzerimize salan efendileri onları çağırıp, Paris’te, Londra’da, Moskova’da ödüllendirmeyi de ihmal etmediler.

Biz zavallı Müslümanlar da onların bu tecavüzlerini “huylu huyundan vazgeçmez” diyerek her defasında bir şekilde sindirerek sineye çekmek zorunda kaldık.

Sözgelimi, Cuma Namazı için öğlen mesaisini az kıpırdatalım dedik, “laiklik” tepemize indi, çömeldik.

İftara rahat yetişebilmek için akşam çıkışlarına azıcık dokunalım dedik, “irtica” hortladı, çekildik.

Hiç olmazsa kızlarımız Mukaddes Kitabımız Kur’an’ı okurken, başlarını örtsünler dedik, “gericilik” patladı, yıkıldık.

Müsaade edin şu yavrucaklar maymundan gelmediklerini, Allah (cc) tarafından yaratıldıklarını öğrensinler dedik, “şeriat” elden gitti, şıp diye oturduk.

El hâsıl, her ne zaman her ne ki iyi işe niyet ettik, Batı’nın azgın devşirmeleri üzerimize çullandılar, sesimiz kesildi, ciğerimiz söküldü. 

Biz aciz kullar, bu kiralık azmışlar karşısında hep kaybede kaybede son çeyrek yüz yıla ulaştık.

Bu yıllarda, Batı’nın kendinden başka herkese layık gördüğü “laik demokrasi”, biraz gevşer gibi oldu.

Örneğin artık çocuklar güne eksi 20 derecede dişleri birbirine vura vura “ Ey bu günümüzü sağlayan” diye başlamayacaktı.

Artık başını örten kim olursa olsun, örtmeyen tarafından itilip kakılmayacaktı.

Artık isteyen seccadesinde, isteyen de meyhanesinde sabahlayacaktı.

Öyle ya hepimiz O’nun kulu idik ve hesabı yalnızca O’na verecektik.

Her şey yoluna girmiş görünüyordu, lakin birilerinin bi yerleri de durmadan kaşınıyordu.

Mecalleri de, ümitleri de tükenmiş bu zavallılar, kaşınmak istiyor ama kaşımaya talipli kimse çıkmıyordu.

Baktılar olmayacak, en iyisi “Caminin duvarına pislemek” diyerek bir de o yolu deneyelim dediler.

Dendiler, karşı taraftan “tıs” yok.

Ezan-ı Muhammedi’yi yarım yamalak Türkçe’ye çevirdiler, yutturamadılar.

“Ezan kaldırılsın” dediler, tutturamadılar.

“Bu yıl hac Kurban Bayramı’na denk geldiği için trafik sıkıştı” dediler, gülünç oldular.

 “Hac Araplara para yedirmektir” dediler, alaya alındılar.

Hızlarını alamadılar bu defa da “Mübarek kurbana” dil uzattılar.

“Bismillahi Allahü Ekber” diyerek kurban vecibesini yerine getiren Müslüman’la, kelle avcısı IŞİD militanını aynı kefeye koydular. 

Kurban vecibesini onurla yerine getirmiş birisi olarak, kalemimin izzetini korumak için bu “dengesiz”in ismini anmayacağım.

Ancak, bu cahil yaratıklara merhum Ziya Paşa’nın diliyle bir nasihatte bulunacağım;

“Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir; tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir”.

Umarım bu azmışlar uslanır da hiçbir şeye gerek kalmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Bektaş Arşivi