Mustafa Çelik

Mustafa Çelik

“Sadatlarımıza ve büyüklerimize uyduk” mazereti

“Sadatlarımıza ve büyüklerimize uyduk” mazereti

İnsanlığın dünya ve ahiret saadetini sona erdiren üç kadim hastalığı vardır. Putperestlik, Şahısperestlik ve Mazeretperestlik. Bu üç hastalığa yakalanmış olanların müştereki, “Sadatlarımıza ve Büyüklerimize Uyduk” mazeretidir. Bu mazeretin dinullah’ta yeri yoktur. Yeryüzünde küfür ahkâmı ile hükmetme hakkını kendilerinde görenler, kendi ilahlıklarını ilan edenlerdir. Kendi hocalarını, şeyhlerini, üstadlarını, politik parti liderlerini “la yuhti ve la yüsel/hata etmez hesap sorulmaz” kabul etmekle beraber; Allah’tan başka ilah olmadığına and içenler bilerek veya bilmeyerek yeni ilahlar üretmiş ve üretmektedirler. Bazı İslâm alimleri, “İnsanları dünyevi ve uhrevi saadete ulaştırmak, onları fesaddan kurtarabilmek için takip edilmesi gereken en güzel yola siyaset denilir” (İbn-i Kayyım El Cezviyye- Et Turuku’l Hükmiyye Fi Siyaseti’ş-Şer’iyye- Kahire: ty (Thk. Muhammed C. Gazi) Sh: 16) tarifini esas almışlardır. İbn-i Abidin (Rh.a.), “Siyaset ağır bir şeriat olup, iki nevidir. Siyaset-i zalime: Halkın haklarına zıt olan siyasettir ki, şeriat bunu haram kılmıştır. Siyaset-i adile: Halkın haklarını zalimlerin elinden kurtaran, zulüm ve fenalıkları defeden, fitne ve fesad ehlini men eden siyasettir ki, şeriattan sayılır” (İbn-i Abidin- Reddü’l Muhtar Ale’d Dürri’l Muhtar- İst.: 1983 C: 8, Sh: 186) diyerek, siyaseti tasnif etmiştir. Adil siyasetin gerçekleşmesi için gayret sarf eden kimselerin; velayet hukukuna riayet etmeleri ve fütüvvet ahlâkına sahip olmaları zaruridir. Türkiye’de politikacıların değişik vesilelerle, dini istismar ettikleri sabittir. Bunu şu veya bu parti ile sınırlandırmak doğru değildir. Altını çizerek diyoruz ki; Demokratik laik ülkelerde politik partiler masonsuz olmazlar. Az veya çok her partide mason bulunur. Ancak tarihin hiçbir döneminde bugünkü kadar masonlar Türkiye’de etkili ve yetkili olamadılar. Günümüz itibariyle Türkiye siyasetine masonlar vaziyet etmeye çalışıyorlar. Memleketimiz bir masonlar memleketine dönüştü. Masonlar; neseben Yahudi olmayanların, hayatlarını, servetlerini Yahudiliğe armağan etmeleridir. Masonlar; bukalemun gibi, bulundukları yerin rengini alırlar. Rusya’da bolşevik bir ihtilalci, Amerika’da zengin bir bankerdir. Diğer ülkelerde kapitalistinden komünistine kadar her renge girer. Yerine göre dindar da görünürler. Masonlar, İsrail’in, Yahudi lobilerinin hesabına dünyayı, iktisadi, ticari ablukaya almak, ihracat ve ithalatı elinde tutmak için çalışırlar.

Şahısperestlik hastalığı ve zalim politika, bütün ahlaki değerleri tahrip etmektedir. İktidar sahiplerinin, insanların hidayetine vesile olmaları mümkün olduğu gibi, kitleleri dalalete sürüklemeleri de mümkündür. Bu siyasi bir tez değil, Allahu Teala (cc)’nın kitabında yer alan bir hakikattir. Kur’an-ı Kerim’de, kıyamet gününde ortaya çıkacak manzara şöyle tasvir edilmiştir: “(Tuğyan eden siyasi liderler) O gün yüzleri ateşte evrilip-çevrilirken, ‘Eyvah bize!.. Keşke Allah’a itaat etseydik, Peygamber’e itaat etseydik’ diyeceklerdir. (Onlara tabi olanlar da) ‘Ey Rabbimiz!.. Hakikat biz Biz sadatlarımıza/efendilerimize, hocalarımıza, şeyhlerimize, liderlerimize, reislerimize ve büyüklerimize uyduk. Onlar da bizi yoldan saptırdılar’ diyeceklerdir. Ey Rabbimiz!.. Onlara (liderlerimize) azaptan iki katını ver. Onları büyük bir lanetle rahmetinden kov!..”(El Ahzab Suresi, 66-68) Hesap gününde; tuğyan eden ve insanları hidayetten uzaklaştıran siyasi liderler ile onlara tabi olan kimselerin, birbirlerinin düşmanı haline gelecekleri haber verilmiştir. Müslümanların fesadın, yalanın ve zulmün ön plana çıktığı dönemlerde, nasıl hareket edecekleri, önemli bir meseledir. Resul-i Ekrem (sav)’in, “Benden sonra birtakım emirler olacaktır. Kim onların yalanlarını tasdik eder ve yaptıkları zulümde kendilerine yardımcı olursa benden değildir, ben de onlardan değilim. O kimse benim havzımın etrafına yaklaşamayacaktır. Kim onların yalanlarını tasdik etmez ve zulümlerinde kendilerine yardımcı olmazsa, bendendir. Ben de onunla beraberim. Ve o kimse havzımın kenarında bana ulaşacaktır” (Mansur Ali Nasıf- Tac Tercemesi- İst.: 1973 C: 3, S: 100 Mad. No: 168 ) buyurduğu ve mü’minleri uyardığı malumdur. Buradaki “Benden değildir, ben de onlardan değilim” ifadesi; yalan söyleyen ve zulmeden politikacıları desteklemenin, nelere sebep olacağını haber vermektedir.

Genelde İslâm coğrafyasında özelde ise ülkemizde Müslümanlar uzun yıllar Batıyı kıble edinmiş münkir ve müşrikler tarafından hep sorgulandılar. Oysa ki Müslümanlar sorgunlanmakla  değil, sorgulamakla emrolunmuşlardır. Rasûlüllah (sav) buyuruyor: “Siz nasıl iseniz öyle idare olunursunuz.” (Feyzu’l Kadir/Allame Münavî, C:5, Sh: 47, Beyrut/ty.) Bu hadis-i şerif idare sistemleri ve idareciler hususunda Müslümanları sorgulamaya, hesap sormaya teşvik ediyor. Yani Müslümanlar dinleriyle idare olunup olunmadıklarını sorgulayacaklardır. Müslüman olarak biz ehl-i Kur’ân’ız, biz ehl-i Şeriat’ız. Bizi idare edenler bizi neyle idare ediyorlar? İslâm’a, Kur’ân’a, Şeriat’a dayanmayan idare sistemi bizim idare sistemimiz değildir. Bizi dinimiz İslâm’la, Kur’ân’la, Şeriat’la idare etmeyenler, bizim idarecilerimiz değildir. Şayet biz Müslüman olarak dinimiz İslâm’a, Kur’ân’a, Şeriat’a dayanmayan idare sistemlerini sahiplenip savunuyorsak, bizi İslâm’la, Kur’ân’la, Şeriat’la idare etmeyenleri idarecilerimiz sayıyorsak, bu durumda dinimiz İslâm’a, kitabımız Kur’ân’a ihanet ediyoruz demektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
11 Yorum
Mustafa Çelik Arşivi