Serdar Demirel

Serdar Demirel

İslâm’ı çağa kurban vermeden idrak edebilmek

İslâm’ı çağa kurban vermeden idrak edebilmek

Her insan, gözlerini bir sosyal gerçeklik içinde dünyaya açar; bir ailede, akraba ve komşular ağında, bir okulda.. Kültür ve mekânın yoğrulduğu, tarihle harmanlandığı havf ve reca denkleminde günün ve geleceğin peşinde koşarak kimliğini bulur insan.

Hayat macerasına küçük bir sosyal çevreyle başlasa da zamanla genişler bu çevre. İçinde bulunduğu çevresiyle interaktif ilişki içinde devinip durur; hem alır hem verir...

Sosyal çevre de insan gibi tarihin kendisini kuşatan kıyılarına çarpar durur. Yani insan gibi çevre de zamanla ve mekânla sınırlıdır. Onun tasavvurunu önemli ölçüde kendisini kuşatan bu çevresi şekillendirir nihayetinde.

Bir de içinde doğup yaşadığı zaman dilimi insanı şekillendirir. Her dönemin kendine has önkabülleri ve bilgi birikimi var ya, onlar yani... Bunlar mutlak değildir elbette. Sâbit hakikatleri barındırdığı gibi subjektif ve değişken yargıları da barındırmaktadır.

Akıl ve özellikle de sıradan akıl, çoğu zaman, çevre ve zaman parantezine sıkıştığından sâbitelerle değişkenler arasında sağlıklı bir ilişki kuramaz. Dolayısıyla da değişkenlere bir daha değişmeyecek olgular muamelesi yapma  hatasına düşer. Vehimlerini hakikatlerle değiştirebilir, hayatını vehimlerine kurban verebilir.

300 yıl önce Yeni Delhi şehrinin refah düzeyi Paris şehrinin 17 katı idi. Paris için Yeni Delhi bir model şehirdi o zaman.

Bugün Batı üniversitelerinde mezuniyet törenlerinde giyilen ve bizim de onlardan aldığımız cübbe kıyafeti, aslında Endülüs İslâm Medeniyeti’nin medreselerdeki ulgulamasından alınmış bir modeldir. Bir dönem Batı, kıyafette, müzikte, mimaride, ilimde Müslümanları taklit ediyordu..

Ne o zaman Müslümanların kurduğu medeniyet tarihin sonuydu ne de bugün Batılıların dominant medeniyeti tarihin sonu olabilir. Tarihin bir merhalesini mutlaklaştırmak onu putlaştırmaktır. Hele de profan (kutsaldan arındırılmış) bir merhaleyi..

Will Durant; “Müslümanların kölelerinin hayatı XIX. yüzyıl Avrupası’ndaki bir fabrika işçisinden daha emin ve daha iyiydi” der. (İslâm Medeniyeti, s.29) Batı’da ise kölelik inanılmaz kötüydü. Kölelik artık yok! ‘Kölelik kaldırıldı mı yoksa hâlâ modern formlarda devam mı ediyor?’ bahsi diğer bir konu. Ama ‘kölelik bugün kötü de dün niye değildi?’ sorusunun cevabı iyi anlaşılmak zorundadır.

“Her insan kendi asrının çocuğudur” sözü tam da bunu anlatır. İnsan çağının hâkim değerleri ve önyargılarıyla hareket eder. Çağının değer yargılarının esiri olmak, onları mutlaklaştırmak insanın kendisine icat ettiği bir zindandır. Çağının farkında olmak ayrı, onun kölesi olmak ayrı.

Çağı mutlak alıp, çağın hâkim yargılarını evrensel ve insanlığın ulaşabildiği son nokta görmek modern insanın fena bir yanılgısıdır.  Bu yanılgı onu tarihle barışık olmak yerine modernite adına tarihi dövmeye sürükler.

Beşer cinsi zamanının çocuğu olduğuna göre onun perspektifi de zamanının etkisinde olacaktır, bu doğal. O hâlde bize zamanla ve mekânla sınırlı olmayan, zamanı ve mekânı aşan ve tüm zamanlarda ve mekânlarda geçerli sâbit değerleri kim gösterecek? Modern insanın cevabını bulması gereken soru budur.

Kur’an; “O günleri biz insanlar arasında döndürür dururuz” (Ali İmran: 3/140) der. Yani üstünlüğü bazen bir topluma bazen öteki topluma nasip ederiz manasında.

Kur’an’a ve tabiî olarak bu âyete inandığını söyleyen kimi okumuşlar, âyetin anlattığı hakikati nasıl ıskalayabiliyorlar, doğrusu izah etmekte zorlanıyorum. Bu âyetin hükmüne rağmen Batı değer sistemini tarihin sonu gibi algılamak ve sonra da İslâm’ı buna göre yorumlamak tedaviye muhtaç bir akıl tutulmasıdır..

Hâlbuki bu âyet gücün temerküz ettiği iktidar coğrafyalarının, bunu elinde tutan etnik yapıların, onların değer yargılarının mündemiç olduğu hâkim sistemlerinin nasıl değiştiğini ve değişeceğini söyler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Serdar Demirel Arşivi