Mustafa Çelik

Mustafa Çelik

İman hürriyetin garantisidir

İman hürriyetin garantisidir

İman tevhide bir intisaptır; insanı Tağutlardan, Firavunlardan, Zorbalardan koparıp Allah’a bağlar. Bundan ötürüdür ki Said Nursî (Rh.a.); “iman, insanı insan eder; belki, insanı sultan eder” demiştir. İnsanoğlu bir nizam ve intizama binaen dünyaya gönderilmiş ve bu intizam doğrultusunda imtihana tabi tutulmuştur. Bu nizamın ve intizamın adı İslâm’dır. İslâm, nizamı âlemdir.  Cihan culhu onunla gerçekleşir. Kendi nefislerini, ailelerini, cemiyet ve devletlerini İslâm ile idare etmeyenler, bir bütün olarak cihanı ifsad edenlerdir.

Kişinin hürriyeti, imanı miktarıncadır. Kendi hayatlarını İslâm’ın imanıyla mukayyed kılmayanların hürriyeti olmaz.  “Hürriyet Allah’ın insanlığa ihsanıdır. Çünkü o imanın bir özelliğidir” (Münazarat/Said Nursî, Sh: 59) İmanın çerçevesi, hürriyet çerçevesidir. İmanın çerçevesi dışına çıkanlar, kölelerden sayılırlar.

İman, hürriyeti sevdaya dönüştürür. Davası iman olanın hürriyetsiz yaşaması mümkün değildir. Davası iman olan kişi ekmeksiz, susuz kalmaya razı olur ama hürriyetsiz yaşamaya razı olmaz. “İnsanın hür olması Allah’tan başkasına minnet duymaması demektir. İman bağı ile Allah’a hizmetkâr olan bir adamın başkasına tezellül ile tenezzül etmeğe ve başkasının tahakküm ve istibdadı altına girmeye o adamın izzet ve şehamet-i imaniyesi bırakmadığı gibi, başkasının hürriyet ve hukukuna tecavüz etmeye dahi o adamın şefkat-i imaniyesi bırakmaz. Evet, bir padişahın doğru bir hizmetkârı bir çobanın tahakkümüne tenezzül etmez; bir biçareye tahakküme de o hizmetkâr tenezzül etmez” (Münazarat/Said Nursî, Sh: 59) Sizin imanınız size iyiye engel olanı ve kötülük yapanı cezalandırmayı emretmiyorsa, sizin imanınızda bir problem var demektir. Yani bu durumda siz yanlış bir iman edinmişsiniz demektir.

Hürriyeti yanlış adreste aramak, ömür boyu hürriyetsiz kalmaktır. “Hürriyetin şeriatın adabı ile süslenmesi gerekir. Yoksa sefahat ve rezaletteki hürriyet, hürriyet değildir; belki hayvanlıktır, şeytanın istibdadıdır. Nefs-i emareye esir olmaktır.” (Münazarat/Said Nursî, Sh: 54) İmanın dairesi dışına çıkıldığı andan itibaren insanoğlu için esaret başlar. Küfür ve kâfirlik, hakiki kölelik ve esirliktir.

Mü’minin imanı, onun hürriyetidir. İmanı olmayanın hürriyeti de olmaz. İnsan, imanı ile, kendi iç benliğine dalarak Allah’a doğru yönelme, hayatın bütün zahmet ve çileleri karşısında Hakk’a yükselme sırrını yakalamış olur. İman, bedeni rûhun emrine râm etme işleminde en etkili yoldur. Ruh dâima hürriyete kavuşmayı özler. Bu anlamda iman, şahsî istekleri sınırlayan bir boyunduruk ve bir pranga değil, aksine insanı nefsinin esâretinden kurtarma yolunda yapılan yüce bir hürriyet mücâdelesidir. Mü’min insan, her yerde ve her zaman hürriyet savaşçısıdır. Mü’min nerede bulunuyorsa imanı ile bulunacak. İmanı ile bulununca hürriyeti ile bulunacak. İman hürriyet, hürriyet de iman olduğuna göre mü’min olarak ben nerede bulunuyorsam imanım  da orada bulunacak demektir. Rabbimiz buyuruyor: “Aralarında hüküm vermesi için Allah’a ve Resûlüne çağırıldıkları zaman, mü’minlerin sözü ancak: ‘İşittik ve itâat ettik!’ demeleridir. İşte bunlar, gerçekten kurtuluşa erenlerdir.” (Nur Sûresi/ 51) Bu ayet-i kerimenin bize öğrettiği iman; bizim Allah’tan, Allah’ın da bizden emin olmasıdır. Şayet biz Firavunlardan ve Firavunlar da bizden emin oluyorlarsa biz mü’minlerden değiliz demektir. Yani hürriyeti kaybetmiş köleleriz demektir. Hürriyet, Allah’a kul olmanın şerefidir. Zalimlerin, zorbaların dayatmaları karşısında sessiz ve tepkisiz kalanlar bu şerefi kaybedenlerdir.  

Hürriyet katillerinin en büyük sermayeleri, mü’minlerin zalimler, Firavunlar karşısında tepkisiz ve sessiz kalmalarıdır.  Bundan ötürüdür ki; Müslümanlara iman ile hürriyetin ilişkisini unutturmak, tarih boyunca zalim ve zorbaların en önemli uğraşları olmuştur. Sezai Karakoç der ki;

“Onlar sanıyorlar ki / biz sussak mesele kalmayacak / halbuki biz sussak tarih susmayacak / tarih sussa, hakikat susmayacak / Onlar sanıyorlar ki / Bizden kurtulsalar mesele kalmayacak / Halbuki / Bizden kurtulsalar / Vicdan azabından kurtulamayacaklar / Vicdan azabından kurtulsalar / Allah’ın gazabından kurtulamayacaklar.”

İman ile hürriyet ilişkisi, ruh ile cesed ilişkisi gibidir. Zulüm ve zalimler karşısında sessizliği ve tepkisizliği ibadet telakki edenler, imandaki hürriyeti kaybedenlerdir. İman gitti mi hürriyet de gider. Hürriyet, imanın kılıcı ve kuvvetidir. O korunduğu müddetçe iman da korunmuş olur. Kılıç da, kuvvet de imanın korunması ve yaşanması içindir. Zalimler karşısında kuvvetsiz ve kılıçsız kalmaya razı olanlar, hürriyetleriyle birlikte imanlarını da kaybetmeye mahkûm olanlardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Çelik Arşivi