İbrahim Bektaş

İbrahim Bektaş

Ekmeleddin Bey, “El Elin Eşeğini Türkü Çağırarak Ararmış”

Ekmeleddin Bey, “El Elin Eşeğini Türkü Çağırarak Ararmış”

Cumhurbaşkanlığı seçim yarışında son düzlüğe girildi. 

Adaylar da seçilebilmek için var güçlerini ortaya koyuyor. 

Ancak adayların çabaları tek başına yeterli değil. Adaylar siyasi partiler adına yarıştıkları için onların da ipin göğüslenmesinde en az adaylar kadar rolü var. Yani başarılı bir sonuç için adaylar kadar onları destekleyen siyasi partilerin de ter dökmesi gerekiyor.

Seçime üç gün kala üç Cumhurbaşkanı adayını kısaca kritik etmek istiyorum.

BAŞBAKAN ERDOĞAN;

Sayın Başbakan’nın adaylığı açıklanır açıklanmaz, Ak Parti “topyekûn” cepheye koştu.

Adeta “dişlerini tırnaklarına takarak” çalışıyorlar. Başaracaklarından emin olmalarına rağmen, sanki hiç şansları yokmuşçasına Ramazan’a ve hava sıcaklarına aldırmadan hummalı bir şekilde alana indiler. Amaçları, prestij için ilk turda ipi göğüslemek.

Başbakan Erdoğan’ın desteği şu an itibari ile % 49-54 bandında. Son üç günde ortaya konacak gayretler bu rakamları daha da belirgin hale getirecek.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ;

HDP’liler de Ak Partililer kadar olmasa da ellerinden geleni yapma gayret ve azmi içerisindeler. Adaylarının seçilme şansı olmamasına rağmen, seçimi ikinci tura taşıyabilmek için “canla başla” çalışıyorlar. Seçimin ikinci tura taşınması durumunda Ak Parti ile pazarlık etme fırsatını yakalayacaklarının bilincindeler. Demirtaş’ın konuşmaları beklenenden daha fazla etkili. 

Demirtaş’ın oy oranı son üç güne girerken % 4-6 seviyelerinde seyrediyor. Bu oranın artması seçimin ikinci tura kalma ihtimalini de yükseltecek.

EKMELEDDİN İHSANOĞLU;

Gelelim bizim Ekmeleddin Bey’in ya da “Ekmek içi Ekmeleddin”nin durumuna.

Kampanya için belirlenen bu slogan, göze ve kulağa hoş gelse de, sonuca çok olumlu katkısının olmayacağı kanaatindeyim. Çünkü, sloganın amacının aşılamak olduğu halk tarafından algılanamadı. Hâlâ burada ekmekle kast edilenin aş ve iş olduğunu düşünenler var. Ayrıca Ekmeleddin Bey de geçenlerde yaptığı bir açıklamasında, “Yolyapmak yok, yol göstermek var” diyerek açıkça vurgulamışken, halkın anladığı anlamı ile ekmekle iştigal etmesi biraz garip bir durum gibi görünüyor.

 Açıkça söylemek gerekirse, Ben Ekmeleddin Bey’in durumuna biraz üzülüyorum. Ancak, “kendi düşen ağlamaz” diyerek de teselli buluyorum.

Ekmeleddin Bey, yabancı olduğu bir arenada, rakipleri ile başa çıkmaya çalışacak. Ancak işinin hiç de kolay olmadığını söylemeliyim. 

Bir kere, Ekmeleddin Bey, diğer iki adaya göre politikada daha tecrübesiz ve Türkiye meydanlarına yabancı. Isınması zaman alacak.

İkincisi, Ekmeleddin Bey ile aday gösterildiği partiler arasında doku uyuşmazlığı var. Ayrıca bu uyuşmazlık, iki parti tabanında da kolayca hissedilebiliyor. Bu farklılıklar mutlaka sonuca olumsuz olarak tesir edecektir. 

Seçime yaklaşıldıkça yapılacak anketlerde sonuç üç aşağı beş yukarı ortaya çıkacaktır. Eğer, sonuç Ekmeleddin Bey’in lehine çıkmazsa ve daha da kötüsü Başbakan Erdoğan’ın ilk turda seçileceği anlaşılırsa, işte o zaman Ekmeleddin Bey hiç ummadığı “hazin son”la karşılaşabilir. Diğer bir ifade ile, Ekmeleddin Bey, ayrık otu gibi ortada bir başına kalabilir.

MHP ve CHP ise önceki ittifaklarda olduğu gibi suçlu bulma yarışına gireceklerdir. Muhtemelen aranan suçlu da Kılıçdaroğlu’ndan başkası olmayacaktır. Yani CHP’de 10 Ağustos sonrası curcuna kopabilir.

Öte yandan, Erzurumlu hemşerilerimin tabiriyle muhalefet partileri, “El için yanma nara, yak çubuğun, keyfin ara” demeyerek, yaz sıcaklarında sokaklarda ve meydanlarda olacaklar mıdır? Şu an itibari ile Ekmeleddin Bey’e beklediği destek CHP ve MHP’den gelmiş değil. Özellikle sol seçmen Ekmeleddin Bey’in “muhafazakârım, demokratım ve laikim” vurgusunu yadırgıyor. Açıkçası Ekmeleddin Bey bir koltukta birkaç karpuz taşımaya çalışıyor. Başarması bana pek olası gelmiyor. Ekmeleddin Bey’in halk desteği bugün itibari ile % 37-42 hattına oturmuş durumda.

Ekmeleddin Bey ile muhalefetin durumu bana aşağıdaki fıkrayı hatırlattı:

Fıkraya göre, bir gün dönemin Subaşısı’nın (komutan) eşeği kaybolmuş. Subaşı, halkı çağırarak çabuk eşeğimi bulun yoksa karışmam, diye ateş püskürmüş. Halk, çaresiz etrafa dağılıp eşeği ararken Nasreddin Hoca’ya rastlamışlar. Hoca ne yaptıklarını sorunca, Subaşı’nın kaybolan eşeğini aradıklarını söylemişler ve Hoca’dan da aramada kendilerine yardım etmesini istemişler. Yardım etmeyi kabul eden Hoca, hiç acele etmeden türkü söyleyerek yürürken bir yandan da sağa sola bakınıyormuş. Hocayı türkü çağırarak ve sağa sola bakınarak yürürken gören bir Akşehirli böyle ne yaptığını sormuş. Hoca da, Subaşı’nın kaybolan eşeğini aradığını söylemiş. Köylü şaşkınlıkla;

-Hocam hiç böyle türkü çağırarak (söyleyerek) eşek aranır mı? deyince, Hoca cevabı oturtmuş;

-Eeeee! El elin eşeğini türkü çağırarak arar.

Anlayacağın Ekmeleddin Bey, bana öyle geliyor ki, muhalefet partileri de “türkü çağırarak” sana oy istiyorlar. Onlara fazla güvenmesen iyi edersin.

Benden söylemesi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Bektaş Arşivi