İbrahim Bektaş

İbrahim Bektaş

“Beyaz sayfa” için geç kalmadın mı Sayın Dumanlı?

“Beyaz sayfa” için geç kalmadın mı Sayın Dumanlı?

Geçen yıl dershanelerin üzerinden başlayan tartışma nihayet tamamen başka bir mecraya girerek devam ediyor.

Özellikle Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bu konudaki sert tutum ve söylemlerini, dün Başbakanlık koltuğunu devralan Sayın Ahmet Davutoğlu da yaptığı konuşmalarda Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bıraktığı yerden ele alacağını ve öncelikle takip edeceğini açıkça vurguladı. 

Yani, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkışı ile bir rahatlama gelir mi diye beklenti içinde olanların bu umutları şimdilik suya düşmüş görünüyor.

Beklenti içinde olanlardan biri de Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sayın Ekrem Dumanlı olsa gerek ki 25 Ağustos tarihli yazısının başlığını “Yeni bir sayfa açmazsanız” diye belirlemişti. 

Her ne kadar yazıda Sayın Ekrem Dumanlı tehditkâr bir başlık seçmiş ve yine de alttan alta meydan okur bir ima beslemiş ise de, yazının ana temasında “Yeni bir sayfa” açılmasını talep ederek şöyle diyor, “Ne var ki şimdi yeni bir denge kuruluyor siyasette. Makamlar değişiyor, o makamlara yeni gelecek kişiler yılların yıpranmışlığını geride bırakma fırsatına sahip. Dolayısıyla sorumluluk sahibi herkesin yeni bir sayfa açması, Türkiye’deki kötü gidişata bir dur demesi gerekiyor”.

Sayın Dumanlı doğru söylüyor ama ne yazık ki zamansız söylüyor, treni kaçırmış olarak söylüyor.

Sayın Dumanlı’nın, dershaneler tartışması patlak verdiğinden beri yazılarının başlıklarına bir göz attım. Birkaç örnek olarak vermek gerekirse, “Ey İslamcılar İslam’a dönün (18 Ağustos 2014), Ey zalim (21 Temmuz 2014), Maskeli zulüm (19 Şubat 2014) ve Sabıka kabarık olunca (11 Kasım 2013) ve benzerleri.

Daha tartışmaların henüz başlamakta olduğu o günlerde akıl sahipleri bir orta yol bulma umudu ile çırpınırken, sen Sayın Dumanlı hangi gerekçe ile daha ortada fol yok yumurta yokken, diline geleni kalemine döküyordun?

Türkiye’nin en çok satan gazetesinin genel yayın yönetmeni ve bir camianın mensubu olmak, sana hiçbir sorumluluk yüklemiyor muydu?

O zaman “Kaosa kalkan 411 el” diyen zihniyetten senin farkın ne idi?

Ve daha sorular çoğaltılabilir. 

Sen böyle kırıp dökerken, dershaneler tartışmasının daha yeni başladığı günlerde, en az senin kadar keskin ve tahrikkar ifadeler kullanma kabiliyetinde olduğum halde, 27 Kasım 2013 tarihli ve “Sayın Başbakanım, Sayın Gülen Hocam: Bu Size Son Çağrımdır!” başlıklı yazımda hem de Yeni Akit gazetesinin sütunlarından olaya nasıl yaklaştığımı ve taraflara nasıl bir çağrıda bulunduğumu, Ekrem Bey, eğer hâlâ okumadı isen o yazıyı oku ve öğren.

Anlayacağın Ekrem Bey, sen gözlerini gerçeklere kapamış bir halde kılıcını çıkarmış bilinçsizce sağa sola sallarken, ortak akıl sahipleri olarak, bu işin sonunun iyi olmayacağı ve umulmadık şeylere gebe olduğu konusunda ilgili herkes gibi seni de uyarıyorduk. 

Ne yazık ki diğer birçoğu gibi sen de bir türlü o günlerden bugünlerin geleceğini kestiremedin ve küpüne zarar sirke misali akmaya devam ettin. 

Ve sonuçta aka aka beyaz sayfaya gelip dayandın. Kıymeti bilinirse, bu da iyi bir nokta sayılır.

Çünkü ben, velev ki art niyetli bile olsa insanların hata yapabileceğini her zaman kabullenen bir çizginin talebesiyim. 

Şayet bir insan nasıl yapmış olursa olsun hatasının farkına varıyor ve üstelik bir de nedamet duyuyorsa, bunun da büyük bir erdemlilik olduğunu bilenlerin rahlesinde yetiştim.

Gerçi, o günlerden beri köprülerin altından çok sular aktı. 

Anlaşılan o ki sen, o günlerde yapılan hataların farkına daha yeni varıyorsun. Ama olsun zararın neresinden dönülürse kârdır misali, gelinen noktayı salim kafa ile otur değerlendir. Kim ne kazandı, kim ne kaybetti? Kim haklı çıktı ve kim haksızlıkta ısrar etti, iyice düşün.

Eğer ulaştığın sonuç beyaz bir sayfa açılması yönünde ise öncelikle bizim kafamızda karşımızdakine beyaz bir sayfa açmamız gerektiğini aklına getir ve gereğini yap. Sonra da görüşünde ısrar et. 

Geç de olsa aynı çizgide buluşmamıza da ayrıca sevindim.

Bu durumda biz akıl sahiplerine düşen “Bir saat tefekkürün bir sene nafile ibadetten hayırlı olduğunu (H. Ş)” kabul eden bir anlayışın mensupları olarak, yeniden durumu gözden geçirip, varsa hatamızı görmektir.

Eğer idrakinde isek, şimdi hatalar için tövbe ve istiğfar zamanı.

Allah affetsin ve tövbeleri kabul etsin (Âmin). 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
İbrahim Bektaş Arşivi