İbrahim Bekiroğlu

İbrahim Bekiroğlu

Kod Adı Freelance

Kod Adı Freelance

Gazetecilikle ajanlık arasında çok benzerlikler vardır. İki meslekte de haber/istihbarat toplanır. Tek farkları, birisi öğrendiklerini kamuoyu ile paylaşırken diğeri gizli tutar. Gazetecilik hizmeti bazen istihbarattan tehlikeli bir silah olarak kullanılabiliyor. Çünkü elde edilen bilgileri halkın bilgisine sunmak, insanları, kurumları ve devletleri çok zor durumda bırakabilir. Ancak gazetecilere genelde bir şey olmaz. Çünkü onların işlerini yaptığı farz edilir ve basın özgür olmalıdır.

İstihbarat servisleri gazeteciliğin bu özelliğini bildikleri için çok zaman ajanlarını başka ülkelere gazeteci kimliğiyle gönderirler. Ya da hali hazırda gazetecilik yapanları kullanırlar.

İşte gazeteciliğin ötesinde işler (ajanlık) yaptığı kuvvetle muhtemel bir çok gazeteci şu anda Türkiye’de konuşlanmış durumda.  Twitter hesaplarına girdiğinizde kendilerini freelance (serbest) gazeteci olarak tanıtırlar. Serbest gazetecilik yapmanın anormal bir yanı yok.  Ancak Türkiye’deki sayıları yüzlerce adet olunca insan ister istemez şüpheleniyor.  Bir de Diyarbakır’da göstericilere teker yaktırırken yakalanan Almanlar kendilerini serbest gazeteci ve fotoğrafçı olarak tanıtınca şüpheler ister istemez artıyor.

Ayrıca insan sormadan edemiyor;  Ta Kanada’dan, Hollanda’dan, Almanya’dan ya da Amerika’dan  Türkiye’ye neden serbest gazetecilik yapmaya gelinir? Yabancı bir ülkede gazetecilik yapmak masraflı bir iştir. Bu masrafları kim karşılıyor? Neden bir medya organına bağlı çalışmadan haber peşinde koşma gereği duyulur? Ürettikleri haberleri kim yayınlayacak? Eğer haber başına para alıyorlarsa aldıkları para kesinlikle tatmin edici değildir. O zaman geçinmeden nasıl serbest gazetecilik yapılabiliyor?

Sadece bu değil.  Serbest gazetecilerin (ve diğer yabancı gazetecilerin) paylaştıkları twitler ve çeşitli bloglarda yazdığı yazıların tamamı Türkiye aleyhine ve yazılarda başta Cumhurbaşkanı olmak üzere devlet adamlarına hakaret ediliyor.

Mesela Amerika’lı Benjamin “ Diktatörlüklerde hain çoktur” şeklinde yazarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı diktatörlükle itham edip onun “hain” kelimesini çok kullanmasıyla dalga geçiyor.
Hollanda’lı Peter ise “ Türkiye’de şiddet eylemleri polisin barışçıl protestolara müdahalesinden sonra başlar.” diye yazmış.

 “Amed’den yazan tek yabancı gazeteci “ olmasıyla övünen bir diğer Hollanda’lı gazeteci ise “ Bayındırlık Caddesi’nde (Diyarbakır’da) polis uzun namlulu silahlarla nöbet tutuyor” diyerek adeta göstericilere önceden haber veriyor. Aynı gazeteci bir sitede yazdığı köşesinde son olaylarda hayatını kaybedenlerin tamamının güvenlik güçlerince öldürüldüğünü iddia ediyor.

Yabancı gazetelerden birinin yerli muhabiri ise “ Türk uçaklarının Dağlıca’da PKK’lıları bombalaması Kürtleri daha da zayıflatmaya yöneliktir.” şeklinde mesaj atmış.

Tüm serbest ve bağımlı gazetecilerin işledikleri konu Kobani ve Çözüm Süreci. Yani Türk- Kürt ilişkileri. Herhalde fitne için bol malzeme çıkaracakları bir konu olarak görüyorlar.

Freelance gazetecilerin geldikleri ülkeler fazla şaşırtıcı değil. Amerika, Kanada, İngiltere ve Almanya gibi ülkelerden geliyorlar. Ancak çok sayıda Hollanda’lı gazetecinin Türkiye’de bulunması normal gelmiyor. Bugüne kadar uluslararası politikada esamesi okunmayan Hollanda’dan bu kadar çok (serbest) gazetecinin bilhassa Güneydoğu’da bulunmasını çözemedim. Ancak pek hayra alamet değil.

Yabancı gazetecilerle ilgili hala şüpheci ve komplocu olduğumu düşünenler varsa Alman gazeteci Udo Ulfkotte’nin geçen hafta yaptığı itirafları bulup okumalarını tavsiye ederim. Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinin eski editörlerinden Ulfkotte, CIA’nın kendisi dahil bir çok medya çalışanına rüşvet verdiğini söyledi.

“ Yabancı ülkelerde gördüğünüz bir çok gazeteci CIA için çalışır. Eğer gazeteciliğin dışında ajanlık da yaptığı öğrenilirse, CIA bunu inkar eder. Birkaç olayda CIA’ya yardım ettim. Bana defalarca rüşvet teklif edildi.  Amerikalılar gerçeği yazmamam için bana rüşvet verdi.” diyen Ulfkotte, bir çok Alman gazetecinin Amerikan kurumları için çalıştığını ve karşılığında tüm masraflarının söz konusu örgütlerce karşılandığını söylüyor.

Bir çok ülkeden gazetecinin başta CIA olmak üzere istihbarat servisleri için çalıştığını söyleyen Ulfkotte şöyle bir örnek veriyor;”  Bir gün CIA’nın kardeş servisi BND’den  (Alman istihabarat servisi) birileri ofisime geldi. Benden Libya ve Kaddafi hakkında bir yazı yazmamı istediler. Bana gizli bilgiler verdiler. Bilgiler Kaddafi’nin zehirli gaz fabrikası kurmasıyla ilgiliydi. Yazı yazıldı ve yayınlandı. Tüm bilgiler bana ait gibi görünse de yazan CIA idi”.

Gazetecilerin ajanlık yaptığını bizzat bir gazeteci söylüyorsa daha başka delil aramaya gerek yoktur.
Bundan sonrası çift meslekli bu şahısların ortalığı karıştırmasına imkan vermemektir.

MİT göreve.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
12 Yorum
İbrahim Bekiroğlu Arşivi