Laikliğin yaşam tarzına dönüşmesi veya çatışmacı laiklik

Laikliğin yaşam tarzına dönüşmesi veya çatışmacı laiklik

Laikliği bir yaşam tarzı olarak takdim etmek, onu bir çatışma aracı haline getirmektir. Çünkü, yaşam biçimi, adı üstünde, hayata dair her şeyi içine alır.Hayatın her vechesiyle ilgilenir.Yemekten içmeğe, giyimden kuşama,ticaretten eğitime kadar her şey laikliğin konusu olur.
Hayat tarzına dönüşmüş bir laiklik algısı, farklı yaşam biçimlerini kabul etmez. Onları laikliğe aykırı bulduğu için, yasaklamaya,baskı altına çalışır.Sonuçta, toplumdaki farklılıkları uzlaştırmak, onları bir arada yaşatmak için ortaya çıkmış bir prensip,bizzat kendisi çatışmanın aracı olur.
Yaşam biçimi haline getirilmiş bir laiklik anlayışının muhatabı toplumdur. Onun için toplumu-laikleştirmeye çalışır.Halbuki gerçek laikliğin muhatabı devlettir,fert veya toplumun hayat tarzı, inanç biçimi laikliğin ilgi alanına girmez.Kişi neye inanırsa inansın,nasıl yaşarsa yaşasın ,başkalarının –hayat tarzına-müdahale etmemesini ve herkesin bunun ilkesi olan laikliğe bağlı kalmasını ister.
Bizde laiklik, hayat tarzı olarak algılandığı için saldırgan ve çatışmacıdır.Bunu bir çok toplumsal olayda görmek mümkün. İki aydır Modalıların, ellerinde bira şişeleri, içki kadehleriyle İstanbul Büyük şehir belediyesi iştiraklerinden beltur’un çalıştırdığı Şerbetli restoran’da içkisiz hizmet verilmesine dönük protestolarını hatırlayın.Laikliğe vurgu yaparak koparılan gürültü, işte bu yanlış laiklik anlayışının ürettiği bir çatışmadır.laiklik yaşam tarzı olunca, içkisiz bir yaşam tarzı da laikliğe aykırı oluyor!?
Sosyal barış biraz da bu ithal kavramların doğru anlaşılması ve uygulanmasıyla ilgilidir.Laiklik bazılarına sınırsız bir özgürlük verirken, bazılarının hayatını mahpushaneye çevirmez.İnanç veya düşünce biçimleri arasında tercih yapmaz,her hangi bir inancı diğerlerinin sınırlarını çizen konuma getirmez.Laik devlet, tüm vatandaşlarının ihtiyaçlarına cevap vermeye, onlar için yaşam alanları oluşturmaya mecburdur.
Bir ülkede içki içenler kadar içki içmeyenlerin de hakları vardır.Bütün bir vatan sathı sadece içenleri tatmin eder tarzda tanzim edilemez.Ben istediğim yerde içerim, bana yasak konulamaz, başkalarının ihtiyacı beni ilgilendirmez mantığı doğru bir mantık değildir. Böyle bir düşünce biçimi toplumu çözer,ülkeyi bazıları için yaşanmaz hale getirir.Kaldı ki, dünyanın hiçbir yerinde sınırsız özgürlük yoktur. Her şeyin bir sınırı vardır, ve olması da toplum sağlığının bir gereğidir. Dünyanın en özgür ülkelerinde bile, bizdeki baskıcı laiklik anlayışıyla telifi kabil olmayan sınırlamalar vardır. Önceki gün bazı gazetelerin iç sayfalarında küçük bir haber, tam da bu gerçeğe işaret ediyordu;ABD’nin Vero beach kentinde oğlunun 16 yaşındaki arkadaşıyla ilişkiye giren 40 yaşındaki Denise Harvey, 30 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Özgürlüklerin beşiği olarak bilinen bir ülkede, böyle bir suçla yargılanıp ceza almak ilginçti.Böyle bir uygulamanın Türkiye’de yaşandığını düşünün, laiklik elden gidiyor diye kıyamet kopar, taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakılmazdı.Zina arkadaşını alan Kızılay’a koşar, ortalığı birbirine katardı.ABD bir özgürlükler ülkesi ama yargı kararları özgürlüğün sınırsızlık ve edepsizlik olmadığını ortaya koyuyor.
Toplumun huzuru ve ülkenin geleceği için, laikliği hayat tarzı haline getiren bu yanlış anlayıştan kurtulmak zorundayız.Laiklik bir hayat tarzı değil, bir çok hayat tarzının barış içinde bir arada yaşamasını temin eden bir prensiptir. Ve laik bir ülkede herkesin, kendine göre bir hayat ve bu hayatı sürdürebilecek bir sosyal çevre oluşturma hakkı vardır.İsteyen içkili mekanlar oluşturur, isteyen içkisiz…Laikliği bahane ederek kimse buna müdahale edemez. İRFAN SÖNMEZ

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi