Ali Eren

Ali Eren

“Ahlâk”ın ne kötülüğünü gördünüz, niye ille de “etik”?

“Ahlâk”ın ne kötülüğünü gördünüz, niye ille de “etik”?

Türkiye’de kullanılmaya başlanması 15-20 seneyi geçmeyen bir kelimedir “Etik”…

Bendeniz, aslı Yunanca olan bu kelimeyi o seneler ilk defa muhafazakâr Kanal 7’nin “Basında Etik” başlıklı programında duydum. O zaman “etik”in ne demek olduğunu anlayamamıştım. Daha sonra dindar kesimden öğrendim.

Şimdi sel gibi her tarafı “etik” sardı. Etik aşağı etik yukarı. Yazar-çizerimizin kaleminden de, ilâhiyatçımızın dilinden de etik dökülüyor. Artık “ahlâk” yok “etik” var.

Birkaç sene önce Üsküdar’da Altunizade Kültür Merkezi’nde bir konferanstayız. Dinleyicilerin çoğu ilâhiyat profesör, doçent ve doktoru.

Konuşmacı da Dinler Tarihi Profesörü bir ilâhiyatçı…

Bendeniz en ön sıradayım. Profesör,  konuşması içinde “Etik” kelimesini kullandı. Ben de sadece onun duyacağı, arkadakilerin duyamayacağı bir ses tonuyla “Etik ne demek?” dedim. Profesörü bana döndü, “Ahlâk demek” dedi ve konuşmasına devam etti.

Konuşma bittikten sonra yanına vardım. “Hocam, ahlâk kelimesi varken niçin etik diyorsunuz?” dedim. 

“Ben dinleyicilerin anlamaları için öyle söyledim” dedi. Kendisine, “Hocam, şu ilâhiyatçı topluluğu siz ahlâk deyince anlamayacak da etik deyince mi anlayacak?” dedim. Tabii ki sustu. 

Ben de devamla, “Hocam, ahlâk kelimesi dururken niçin etik diyorsunuz? Ahlâkın ne kötülüğünü gördünüz” dedim. Haliyle bozuldu ve cevap veremedi. 

Varsın bozulsun… Güzel dilimizin bozulması yanında, bir kişinin bir anlık bozulması hiç mi hiç mühim değil. Bir kişinin bozulması bir anlık mahcûbiyetse, dilimizin bozulması cinayettir.

Bu satırları yazarken içinde bulunduğum hissi, en iyi yazarımız sevgili D. Mehmet Doğan ve onun gibi kimseler anlar...

“Etik”i güya “ahlâk” kelimesi yerine kullanıyorlar. Ahlâkî kelimesi yerine ne kullanacaklar? Yine etik.

Uyuyor mu? Uyması şart mı? Varsın uymasın. Ben kullandım uydu. 

Aynen şunun gibi:

Baba erenlere sormuşlar: Abdestsiz namaz olur mu? Cevap vermiş. Ben kıldım oldu.   

Mesele gayesizlik, vurdumduymazlık olduktan sonra uysa da uymasa da kullan gitsin… 

Baksana modernistler kullanıyorlar, biz onlardan aşağı mıyız? Biz de kullanırız…

Değerli okuyucular! Dil deyip geçmeyelim, bir kelimeden ne olur deyip geçmeyelim…

Şundan bari ibret alalım. 

Türkiye‘yi terk edip Rusya’ya kaçan, “Beni Stalin yarattı” diyecek kadar inançtan uzak olan ve Rusya’da ölen meşhur komünist Nazım Hikmet ne demiş:

Asâlete karşıyım kelimelerde bile

Şapka çıkarmam senin konuştuğun dile.

Nazım Hikmet hayranları, varsın asâlete karşı olsunlar. Varsın bizim kullandığımız kelimeleri kullanmasınlar. Kendi kelimelerimizi biz kendimiz de mi kullanmayacağız?

Her milletin bir aslı asâleti vardır. Bir millet kendi asliyetini bırakır başka milletleri taklit ederse, kendisi olmaktan çıkıp onlardan olup çıkar.

Asliyette inanç ilk sıradaysa, dil yani konuşma ve yazmada kullanılan kelimeler de ikincisi sıradadır. Çünkü insanlar kelimelerle konuşur kelimelerle düşünürler.

Milletlerin kültürleri konuştukları kelimelerde yüklüdür. Bir millet kendi dilinden ne derece uzaklaşırsa, aslından ve köklerinden de o derece uzaklaşmış demektir.

Osmanlıca’ya karşı çıkanlar acaba neden karşı çıkıyorlar? Onlar Osmanlıca’nın bir lisan değil, dedelerimizin kullandığı harflerle okuyup yazmak demek olduğunu, sadece her gün kullandığımız “Geldim, gittim…” gibi kelimeleri İslam harfleriyle yazmak olduğunu bilmiyorlar mı? 

Bal gibi biliyorlar da kelimelerde bile asâlete karşı oldukları için istemiyorlar.

Bir insanın kötü bir halini işitince “Vay ahlâksız vay!” derdik. Bundan sonra “Vay etiksiz vay!” mı diyeceğiz? “Ne etiksiz adammış” mı diyeceğiz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Ali Eren Arşivi