Recep Garip

Recep Garip

Milli Türk Talebe Birliği Yeniden Doğuş

Milli Türk Talebe Birliği Yeniden Doğuş

1976 yılının Ağustosunda geldim ilk kez İstanbul’a. Cağaloğlu yokuşundan yukarıya doğru çıkarken Burhanettin Kayhan, Mehmet Şevket Eygi, Kadir Mısıroğlu ağabeyleri tanıdım. Onlara uğramadan geçmek elimizden gelmezdi. Uğrar, hürmet ve saygılarımızı arz eder yukarıya doğru tırmanırdık. Babıali denilen bu bölgede İstanbul valiliği o gün de vardı bu gün de var. Babıali, biraz da payitahtı hatırlatsa da Üstat Necip Fazıl’ın eserini de hatırlatır. Duvar dibi kitap sergilerinden çok kitap aldım. Dostlar birbirine bakarak kitap alırlardı. Dostlar değil midir birbirini bir yerden bir başka yere doğru taşıyan. Düşünce de, sanatta, siyasette öyledir. İyilikte kötülükte öyledir. Dostunu söyle kim olduğunu söyleyeyim denilmiş. Cağaloğlu yokuşu benim haftalık çıkıp indiğim bir ödev gibiydi. Her hafta sonu mutlaka Cağaloğlu’nda Büyük Doğu’ya dolayısıyla Necip Fazıl Üstadıma, Diriliş’e yani Sezai Karakoç’a,  MTTB’ye (Milli Türk Talebe Birliği), Türk Edebiyatına, Kubbe Altı Cemiyetine, Yahya Kemal Enstitüsü’ne uğrardım. Yayınevleri buradaydı. Yazarlar, edebiyatçılar, gazeteler ve köşe yazarları, dergiler ve STK’lar buradaydı. Milli Gazete, Yeni Devir Gazetesi de buradaydı ve mutlaka oraya da uğrardım. Necip Fazıl Üstadı her ziyaretimde bir heyecan basardı. Sezi Karakoç üstadıma 1976 yılından bu yana gidip gelmeyi sürdürdüm. Fırsat buldukça yine uğramalarım devam ediyor. Lise dönemlerinde Büyük Doğu, Diriliş ve Edebiyat dergileriyle tanışma fırsatı veren  Rabbime hamdolsun. Ünsiyet böylece Cağaloğlu’na doğru taşındı.

İ lk kez Karaköy’den Eminönü’ne doğru yürüyorum. Galata köprüsünün tam orta yerinde durup “Mavi Marmara”ya doğru bakıp, martıları izlerken birden bire bu şehre daha önce geldiğimi hatırladığımda Mehmet Sandıkçı yanımda olmalıydı. Mehmet, ben bu şehre daha önce geldim dediğimde nasıl yani diye sormuştu da ben de rüyamda görmüş olmalıyım, tam buradan yürüyordum demiştim. O günden sonra İstanbul, benim için aşkın şehri olmuştur. Şiir gibi, tılsımlı, sırlı bir şehirdir İstanbul. “Gecesi sümbül kokan, Türkçesi bülbül kokan İstanbul”.

28 Nisan 2015 Salı günü  Cağaloğlu yokuşunu çıkarken ilk gelişimden bu güne değin kaç kez çıktım bu yokuşu diye düşündüm.  Üsküdar’dan Marmaray’la Sirkeci’ye geçtim. 150 yıllık hasret böylece tamamlanmış oldu. Fatih Sultan Mehmet Han’a, Abdulhamit Han hazretlerine, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a elbette dualarımız var. Marmaray İstanbul’un, Türkiye’nin en önemli projelerinden birisi, asrın projesidir elbette.  İnsan ömrünü bereketlendiriyor. Yine de rüzgâra saçlarını savurarak boğazın serin sularını, martıları, Kız kulesini, gelip giden gemileri, boğazda karşılıklı selamlaşan ilçelerin şiirsel görünümlerini izleyerek vapurla geçmek de elbette mümkün. Bir yandaAvrupa’yı izlemek diğer yanda Asya topraklarını yani Anadolu’yu seyretmek mümkündür. Marmaray’dan sonra daha romantik gezi haline dönüşüyor vapur yolculuğu. Boğaz turları da bu şehrin önemli gezi alanlarından, kültür turları niteliğinde çabalardandır. 

Önce MTTB (Milli Türk Talebe Birliği)’ne sonra da Türkiye Yazarlar birliği İstanbul Şube Başkanlığının bulunduğu Kızlar Ağası Medresesine uğradım.

Milli Türk Talebe Birliği Genel Merkezine (MTTB) 1976 yılında gelmiştim. MTTB ve Akıncılar’a liseli yıllarımdayken Adana’da gidip geliyor ve görevler üstleniyordum. Hayat boyu unutulmayan en etkili çabalar sosyal faaliyet alanlarında ki gayretlerdir. Liseli yıllar, gencin kimlik ve kişilik kazandığı yıllardır. Sivil yapılar içinde yer alan genç hayatı daha dinamik ve şuurlu yaşar. Cağaloğlu’ndaki eski Halk Eğitim Merkezi şimdi yeniden MTTB’ne iade edilmiş. İç tadilatlar sürüyor. Üstat Necip Fazıl’ı burada da dinlemiştim. Bina eski bir yapıdır. Üniversiteli yıllarımızda en çok uğradığımız mekânlardan birisi MTTB’dir. Buradaki etkinliklere, sosyal faaliyetlere katılmak heyecan veriydi. Burası bizim dergâhımızdı. Kültürü, sanatı, şiiri, kitap seçkisini en çok MTTB de öğrendik. Kitaplık kulübünden epey kitaplar aldım. Sinema Kulübü üyesiydim o zamanlar. Sportif faaliyetlerde, öğrencilerin problemlerinin çözülmesinde tek yetkin kurumumuzdu. Ehliyet, o dönemlerde MTTB vasıtasıyla alınırdı. 

Bir defasında üniversite öğrenci yurdumuza polis bizler uykudayken baskın yapmışlardı. O dönemlerde sık sık baskınlar yapardı Polis teşkilatı.  Uykudan korkuyla uyanıp hafızasını kaybeden dostlarımız vardı. Yine öyle baskınlardan bir gece baskınında benim bavulda Kungfu-karate kursuna gittiğimden Nançuki denilen bir spor aletimi buldular ve bu insan öldürme, boğma aracı diyerek beni alıp götürmüşlerdi. İşin şakası filan yok, abartı yok, aynıyla vakidir. Talebe Birliğinin sporcusu olduğuma dair belgeyi MTTB’den getirilinceye kadar gözaltında kalmıştım. Kubbealtı Cemiyetinde Cemil Meriç’e uğramadan, dinlemeden geçmezdim.Türk Edebiyatı Vakfında Ahmet Kabaklı hocama da mutlaka uğrardık. Beyaz Saray Kitap çarşısı, Sahaflar, Beyazıt Meydanı mutlaka uğranılması gereken mekânlardı elbette. Ayrıca Küllük, Koska ve Çınaraltı da unutulmaması gereken mekânlarımızdı. Biz sanatı, şiiri bu mekânlardan devşirdik. Ustaları, buralarda gördük, ülfet ettik, ellerini öptük, kitaplarını alıp okuduk, sohbetlerini, konferanslarını takip ettik. Cemiyet adamı olmak isteyen gençler, mutlaka sosyal hayatın, faaliyetin, sivil toplum kuruluşlarının, dernek ve vakıfların içinde yer almalıdır.  

 MTTB, 1916 tarihinde kurulmuş Türkiye’mizin tek talebe örgütü yani teşkilatıdır. Gençlik geleceğin sahibidir. Memuriyete, hayatın yükünün altına girmeden önce gençlik teşkilatlarının, cemiyete hizmet eden kuruluşların, kültür sanat teşekküllerinin içerisinde yer alınmalıdır. Bir taraftan kültürel eksikliklerini giderirken diğer yandan topluma öncülük ve önderlik yapabilecek bir yol izlemelidir. Ülkemizde ve dünyada olan biten hadiselere dikkat etmeli ve gelecek için planlamalar yapılmalıdır. 

Okullarda öğretilen bilgilerin eksikliğini buralardaki takviyelerle tamamlamalıdır. Maddi ve manevi alanlarda kendisini yetiştirmeli, milli değerlerimiz üzerinde etütler yapılmalıdır.  

MTTB, Türkiye’yi, hem içerde hem de dışarda temsil edebilen bir teşkilattır. Türkiye’nin en önemli gençlik örgütüdür. Yalnızca meslek eğitimiyle meşgul olmamış aynı zamanda dünya meselelerini, coğrafyada var olan problemleri çözmeye yönelik tartışmalar, oturumlar, konferanslar, paneller de gerçekleştirmiştir. Her alanda yetişmiş gence ihtiyacı vardır milletimizin. Bunu bilerek planlanmalar yapmış ve gençliğe hedefler göstermiştir. Ortak şuurun oluşmasında önemli hizmetler vermiştir. Türkiye’nin Yüksek Öğretimdeki en büyük talebe teşkilatıdır  MTTB. Şimdilerde yeniden örgütlenerek yeni alanlar açmaya, ihtiyaç tespitlerini yaparak gençliğin şuurlu yetişmesine katkıda bulunmaya çalışmaktadır. 14 Aralık 1916tarihinde kurulan MTTB, 5 ayrı devre yaşamıştır.

1916-1920 tarihleri arası I. Devredir. Talebe Birliğini, İttihat ve Terakkiciler kurmuştur. Pan Türkizm akımı, içinde yer alırken gençliğin siyasi çekişmeler içinde kaldığını da ifade edelim. 1926-1936 tarihleri arasında kalan zaman II. Devredir.

Turancı çizgide olduğu bir dönemdir. Kozmopolitliğe karşı bir yapı oluşturmuştur.  Gençlik, Cumhuriyetin resmi görüşü doğrultusunda yetiştirilmek istenir. Hatay’ın Türkiye’ye ilhakında izinsiz miting yaptığı için 22 Kasım 1936yılında kapatılır. MTTB yanında pek çok STK da kapatılmıştır. 1946 yılında yeniden kurulur. 1946- 1965 yılları arasında ki dönem sol düşünce içinde kaldığı dönemdir. 1946- 1965 yılları arasını fetret dönemi diye de değerlendirilir.  Bu dönemMTTB’nin III. Dönemidir.

 IV. Dönemi 1965-1980 yılları arasıdır. 1965 ila 1980 yılları arsında ise milliyetçi ve muhafazakâr bir çizgiye yerleşir. “Milli Birlik” düşüncesi öne çıkar. 18 Mart 1965 yılında genle Başkanlığa Rasim Cinisli seçilir. Bu yeni bir dönemdir. Bir bakıma MTTB yeniden dirilişe geçmiştir.  Milli ruh, mili terbiye, milli şuur ve milli irade üzerinde felsefi temellendirmelere yönelinir. Daha sonra İsmail Kahraman Genel Başkan olur. Öğrenci hareketliliği içinde milliyetçi, mukaddesatçı gençlik, sol karşısında ittifak eder bu dönemde. 53. Dönem Genel Başkanlığa Rüştü Ecevit’le birlikte “Bozkurt” yerine kitap amblem olarak tercih edilir. Burada kitap Kurandır ve İslami bir yapıya doğru gençlik hareketi hızlanır.  Daha sonra, Burhaneddin Kayhan, Ömer Öztürk, Cemalettin Tayla, Kasım Yapıcı Genel Başkanlıklar yapar. Benim geldiğim yıllar MTTB’nin artık son dönemleridir.  12 Eylül 1980 askeri darbeyle birlikte IV. Dönemde kapanmış olur.

Yeniden Doğuş diyebileceğimiz V. Devre, 27 Mart 2008 yılından itibaren başlamış olan dönemdir. Bu dönem Yeni Büyük Türkiye dönemidir. “Çatı” bu defa dergi olarak yayınlanmaya başlamıştır.

1916’dan bu yana MTTB’nin büyük tecrübesiyle bir gurup genç idealist dava adamlarınca yeniden kurulmuştur. Kuruluş bildirisinden birkaç cümle şöyledir; “Milli ve Manevi değerlerine bağlı, tarihinin bilincinde, ilme ve projeye önem veren, kültürlü, ufuk sahibi gençlerle, durgunlaşmış medeniyetini yeniden diriltmek, tarihinden aldığı misyonu yarına taşırken çağın medeniyet ve kültür algılayışının da üzerine çıkarak, daha yaşanabilir bir dünya için; irfan sahibi nesillerin yetişmesini sağlamak ve medeniyetinin asıl varlığını ortaya koyabilmektir. Kurucular Kurulu Genel BaşkanıTaha Enes Şener’dir. Şener’in kuruluş sonrasında kullandığı ifadeler kadim anlayışımıza köküyle, gövdesiyle ve özüyle bağlanmanın vurgusunu yapmıştır;

Üniversitelerde okuyan, zamanını zamanlar ötesinde idrak etmiş, bulunduğu mekânın farkına varmış, kendisini kişisel ve mesleki olarak yetiştirmiş, devam eden tarihe yeni kayıtlar düşerek, ülkenin ahlaki ve yönetimsel bozulmalarına karşın “Zaman Bendedir ve Mekân Bana Emanettir” şuurunda, kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin idrakine sahip, bir ayağını bu büyük tarihe ve coğrafyaya basan, diğer ayağını çağın getirdiklerine koyan ve insanlığın sancısını paylaşan bir gençlik hareketini MTTB’yi yeniden kurarak tekrar oluşturmaktayız. Burada esas olan; bağımsız, hiçbir kurum ve kuruluşun sözcüsü olmadan, rüzgârın sürüklediği yere değil, yelkenlerimizi doğrulttuğumuz istikamete yürümektir. Unutulmamalıdır ki; dün ile bugün arasında kavga çıkarırsak, yarınımızı kaybederiz. 

Lâkin bizim kaybedecek tek bir anımızın olmadığı bilinci ile MTTB bugün de eskiden olduğu gibi bir “ÇATI” kuruluş olarak faaliyetlerini sürdürecektir. Bizler bu çalışmalarımızla, büyük bir boşluğu doldurmak gayesiyle ve emin adımlarla ideallerimize doğru koşacağız. Misyonumuz; her yönü ile “Büyük Türkiye” idealine ulaşmaktır. 

Misyonumuza ulaşmanın ana unsurları ise; Birlik, Beraberlik, İnanç, Cesaret ve İstikrardır. Bu süreçte bize yakışmayan üç şey; Korku, Öfke ve Ümitsizlik’tir. Korku içinde yaşayan hür olamaz, öfkeyle dolan huzura ulaşamaz ve ümidini kaybeden yolunu bulamaz. 

Bu prensiple inandığımız idealler doğrultusunda çalışmalarımıza devam etmeliyiz…”

MTTB’nin yeniden kendi merkezinde tarihe tanıklık etmeyi sürdürmesinin mutluluğuyla, Kuran ve sünnet merkezli çalışmalarla, kültürü, sanatı, düşünceyi, felsefeyi önde tutan bir bilinçle, her zaman birlikte, bir ve berberce kıyam halinde olmak için aydınların, irfan sahiplerinin idrakine bırakıyorum vesselam. 

Mübarek olsun.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Recep Garip Arşivi