SİYASETİN TURNOSOL KAĞIDI

SİYASETİN TURNOSOL KAĞIDI

Türk siyasetçisinin en büyük zaafı –siyaseti konuşmaktan ibaret-bir iş zannetmesidir. Herkes konuşuyor, parlak, güzel sözler ediyor ama hiçbir şey değişmiyor. Bunun en son ve en görünür örneği darbe tartışmalarıdır.

Görünürde CHP hariç, herkes darbeye karşı. Sazı alan mangalda kül bırakmıyor. Asalım, keselim, yargılayalım,hesaplaşalım lafları havada uçuşuyor.Konuşanların kahir ekseriyeti bu işi yapma, çözme etme mevkiinde olanlar. Yani konuşmakla değil, yapmakla mükellef olanlar. Bu kadar gürültüye, bu kadar patırtıya rağmen eski tas eski hamam hali devam ediyor.

Önceki gün 12 Eylül’ün 28. yıldönümüydü. Genç siviller, bazı sivil toplum örgütleri, siyasetçiler, televizyonlar –darbelerin- zararları üzerine konuşmalar, yayınlar yaptılar. Herkes darbelerin ne kadar kötü, ne kadar tu kaka bir şey olduğunu anlatmaya çalıştı..Hızını alamayıp darbelerden hesap sormak, darbecilerin yakasına yapışmaktan söz edenler oldu.Hatta –yalancıktan- temsili bir mahkeme kurup Kenan Evren ve avenesi sanık sandalyesine bile oturtuldu..Böylece bizde, darbecileri yargılayan çağdaş ülkeler arasında yerimizi alarak, muasır medeniyet seviyesine ulaşmış olduk..

Hadi, sivil toplum örgütlerinin kimi sembolik eylemleri hoşgörü ve takdir ile karşılanabilir. Çünkü bu örgütlerin hiçbir yaptırım gücü yoktur.Bu tip eylemlerle kamuoyunun dikkat ve ilgisini bir yöne çekmek de büyük başarıdır. Ama bir siyasetçi için bu kadarcık bir eylem veya söylem yeterli midir? Hem darbelere karşı olacak, hem darbecilerin yargılanmasını isteyeceksiniz, hem de mecliste bulunmanıza rağmen bu düşüncenizi gerçekleştirmek için kılınızı bile kıpırdatmayacaksınız.

Burada, konuştuğu zaman mangalda kül bırakmayan, sözün yiğidi, iş ve icraatın ise firarisi, şu an mecliste olan sayısız politikacı ismi sayabilirim. Üstelik bunların içinde 12 Eylül’ün gadrine uğrayan, işkence gören, haysiyetiyle futbol topu gibi oynanan isimler de var.Bu kadar lafa, bu kadar gevezeliğe rağmen -darbeciler- daha hala bu ülkenin en şerefli vatandaşları, ve darbe yapmış olmanın eşsiz itibarıyla aramızda dolaşıyorlarsa oturup ağlamak lazım.

Darbeye karşı olmak soyut bir karşıtlıktan ibaret kalmamalıdır.

Karşıysanız gereğini de yapacaksınız.Meclisi, Yargı’yı, milli vicdanı harekete geçirecek her yerde milletin tokadını darbecilerin suratına patlatacaksınız. Onlara fare deliklerinden başka gidecek yer bırakmayacaksınız.Bunu yapmıyorsanız,konuşmayacaksınız da.

Demirel, 27 Mayıs olmasaydı, 12 Mart olmazdı, 12 mart olmasaydı, 12 Eylül olmazdı diyor.

Yanlış!

Demirel kendini aklıyor.

Doğrusu, 27 Mayıs’ın hesabı sorulsaydı, 12 mart olmazdı, 12 martın hesabı sorulsaydı 12 Eylül olmazdı’dır. Hesap soramaya, soramaya Türkiye’yi darbeciler için iştah kabartan bir ülke haline getirdik.Onların iştahını kesecek olan şey, hesap verme korkusudur. Ama konuşmaktan başka iş ve icraatı olmayan bu siyasetçi tipiyle biz onları ancak –yalancıktan- mahkemelerde yargılayabiliriz.Sahicisinde yargılayabilmek için sahici siyasetçi tipine ihtiyaç var.Sahici ve cesur…..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi