Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

Bir Lahza-i Teahhur

Bir Lahza-i Teahhur

Bir kavmi çiğnemekle bugün eğlenen denî

Bir lahza-i teahhura medyun bu keyfini”

1905 yılının 21 Temmuz günü, Yıldız Câmii Cuma namazı çıkışında Ermenilerin patlattığı bombadan kurtulan 2. Abdülhamid Han için Tevfik Fikret böyle diyordu. Otuz üç yıllık saltanatı boyunca, eğlenmek nedir, keyif nedir bilmeyen Sultan’a, denî, yâni “alçak” diyecek kadar alçalıyordu. 

Şâirin, “Bir lahza-i teahhur” dediği ise Sultan’ın, şeyhülislam ile bir dakika kadar konuşmasıydı. Her şeyi günler öncesinden saniye saniye hesab eden Ermenilerin hesabında olmayan bu ayaküstü konuşma, hem Ermenilerin hem de onları destekleyen dış güçlerin bütün planlarını alt üst etmişti.

Ey darbe-i mübeccele, ey dûd-i müntakim
Kimsin? Nesin?. Bu savlete sâik, sebeb ne, kim?”
(Ey yüce patlama, ey öc alıcı duman, 
Kimsin? Nesin? Bu saldırıya iten ne, sebep ne, kim?)

Tevfik Fikret’in, saldırının sebebini bilmemesi, elbetteki imkânsız. Ancak, pâdişah düşmanlığı gözünü o kadar karartmıştı ki bu hâin saldırıyı “darbe-i mübeccele” diye övüyor ve suikastçi Ermenilere,
“Ey şanlı avcı, dâmını beyhude kurmadın
Attın… Fakat yazık ki, yazıklar ki vurmadın” diye seslenerek hayıflanıyordu.

Kimdi bu bombayı patlatanlar? Neyin öcünü alıyorlardı? Emellerini gerçekleştirmek için katliamdan banka basmaya kadar her şeyi deneyen Ermeni komiteciler, Ulu Hakan’ın ince siyâseti karşısında hezimete uğramışlar; İstanbul’un hamallarından dayak yemeğe kadar her türlü tokadı yemişlerdi. 

“Kurtuldu; haklıdır, alacak şimdi intikam” diyordu Tevfik Fikret, aynı şiirde.

İntikam ve Sultan? 

Sultanın Ermenilerden intikam alması şöyle dursun, suikastten üç sene sonra, Osmanlı Bankası’nı basan komiteciler, baskın esnasında ettikleri yemini, yerli işbirlikçilerin yardımı ile hayata geçirdiler. 26 Ağustos 1896’daki banka baskınında kamuoyuna yaptıkları açıklamada, “Ermenilerin kemiklerine kadar işlemiş olan ihtilâl, insânî haklarımızı almadıkça, son Ermeni hayatta kaldıkça, pâdişahların tahtını tehditte devam edecektir.” demişlerdi. 

Asırlardır askere gitmeyen, Müslüman halk ölürken geride refah içinde yaşayıp ticâret ve sanatla uğraşan, nâzırlığa kadar yükselen Ermeniler, hangi insânî haklardan mahrumdular acaba? 

1905’e gelindiğinde, Ermeni komiteciler, kendilerine geçit vermeyen Sultan’ın tahtını tehdit etmek şöyle dursun, kendisini ortadan kaldırmaya teşebbüs ettiler. Acı olan şuydu ki azınlıkların hâin planlarını göremeyen ittihatçılar da onlardan yanaydı.

1908’de Meşrutiyetin ilanı ile yeniden açılan Meclis’e, Osmanlı Bankası’nı basanların lideri Karakin Pastırmacıyan ve daha bir sürü devlet düşmanı hâin Ermeni, vekil olarak girdi. Bir sonraki sene, Abdülhamid Han’ın ‘hal’ tebliğini bildirmeye giden heyetin içinde Ermeni senatör Aram Efendi de vardı.

Yıldız Câmii önündeki patlamaya yoğunlaşmışken Suruç’taki patlamanın haberi geldi.

Ülkemin birliğine, dirliğine bir bomba daha… Allah yardımcımız olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Kerime Yıldız Arşivi