Ahmet Türk

Ahmet Türk

Kuvvet Atmaktır!

Kuvvet Atmaktır!

Efendimiz (A.S) Enfal 60’ı izah ederken ayette geçen “kuvvet” kavramına, geleceğin askeri üstünlüklerini işaret edecek şekilde bir anlam yüklemiş ve üç kez “Dikkat edin! Kuvvet ancak atmaktır” buyurmuştu. Hatta Efendimizin (A.S) mükerreren yüklediği bu anlama; ‘denizden atan’ ‘karadan atan’ ve ‘havadan atan’ şeklinde zekice ve latif yorum getirenler dahi olmuştur.

“Karşıtlarınızı caydırmak için olanca gücünüzle kuvvet hazırlayın” ilahi emrinin layıkıyla hayata geçirilmesinin üstünlük ve caydırıcılık kazandırdığının, hak ve çıkarların kuvvetle sağlandığı ve korunduğunun açıkça müşahede edildiği bir çağdayız… Bu bağlamda; jeopolitik konumumuz ve güç odaklarının çatışma alanında olmamız hasebiyle algıladığımız jeostratejik tehditler, komşularımızın savunma ve askeri harcamaları, tarihsel hesaplaşmalarla muhatap oluşlarımız göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye’nin bugüne kadar savunma ve saldırı teçhizatı alanında kendi kendine yeterli bir ülke olmayı başarmış olması gerekirdi… 

Düşünebiliyor musunuz? Ses hızından düşük bir hızda seyreden herhangi bir savaş uçağı ile 4 dakikada boydan boya geçilebilen İsrail, dünyada nükleer silah geliştirmiş altıncı ülke! Sürekli geliştirdiği yakın-uzak mesafe aktif koruma ve saldırı teçhizatları ile elektronik harpte ABD’den dahi daha tecrübeli ve batıda önder konumda! 

Sanki Enfal 60’ın gereğini biz değil onlar yapıyor! NATO’ya 60 küsur sene evvel girdik, hâlâ NATO’dan silah talep ediyoruz. Her kriz zamanında NATO’dan patriot sistemi başta olmak üzere savunma ve saldırı sistemleri ödünç istiyoruz. Bir Allah’ın kulu da ‘kardeşim etrafımızdaki coğrafya yangın yerine dönmek üzere. Madem ivedi bir şekilde kendimiz yapamıyoruz neden bu sistemi ya da muadillerini satın almıyoruz?’ demiyor. Yıllardır bugünleri görüp de iç çekişmelerden fırsat bulup sıra füze yapmaya gelemedi. O zaman zarfında Çin bugünkü durumuna geldi, Japonya her şeyini kendi yapar durumda, Hindistan kendini düzeltti nükleer güç oldu, Almanya savaşta kaybettiği toprakları geri aldı. İsrail, Suriye ve İran hayli mesafe aldı. Savaş tehdidiyle alakası olmayan kıta Avrupa’sının bir vilayetimiz ölçeğindeki birçok ülkesi dahi yüksek savunma ve saldırı sistemlerine sahip! 

Günümüz dünyasında bir realite var: Devletler arenasında, devletler güçleri ve ‘zarar verebilme’ potansiyelleri oranında etkinlik sağlayabilmekte ve ülke çıkarlarını koruyabilmektedir. Askerî güç de, bir devletin gücünün en belirgin ve somut öğesidir. Bu açıdan yeterli bir askeri gücün varlığı, çoğu kez fiziksel olarak kullanılmasa bile politik olarak faydalıdır. Ayrıca; bir devletin sahip olduğu askeri gücün, o devletin güvenliğini sağlayacak yeterlilikte olması durumunda ülke, enerji ve kaynaklarının daha büyük bir bölümünü savunma dışı alanlara yoğunlaştırma imkânını bulabilir.

Tamam… Tüm hâl-i pür melâlimizi ortaya koyup kendimizi kamçılıyoruz ama bugün ülkeyi yönetenlerin, her türlü dış tehdide karşı savunmamızı güçlendirmede dışa bağımlılığı azaltma hedefinin olmadığını söylemiyorum. Bu insafsızlık olur. Memleketimizin her türlü güvenlik ve savunmasında gereksinimi duyulan her türlü savunma teçhizatının üretimiyle ve hizmetlerin planlanmasıyla ilgili savunma sanayimizin yeni yeni kendinden söz ettirmeye başlatması sevindirici olsa da, oldukça geç kalmış durumdayız. Şu anda bu teşebbüslerimizin semeresini acil alabilecek zamanımız yok. 

Savaş çığlıklarının atıldığı şu zamanlarda; ‘ödünç alıp kriz bittikten sonra geri verme’ ve ‘ayı ile aynı ine girme’ stratejilerinden vazgeçip en kestirme yolu denemeli, maliyeti ve bedelini düşünmeden arzulanan “gücü satın almalıyız!” 

Hem çoklu jeopolitik açılımlar yapma gayretiyle politikalar üretelim diyoruz, hem de savunma gücüne az bütçe ayırarak ise milli güvenliği tehlikeye sokuyoruz. Milli güvenliğin tehlikeye girdikten sonra ekonominin esamisi okunur mu?

Ülke ve kredi derecelendirme notları, ülke riski göstergeleri gibi saplantılar ‘her şey’ değildir! Türkiye’nin varlığı, istiklali, istikbali ve bir tek insanımızın güvenliği hiç ama ‘hiç bir şeye’ feda edilemez!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Türk Arşivi