Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Halkla İlişkiler Yüksek Şurası

Halkla İlişkiler Yüksek Şurası

1950’lerin en büyük özelliği, DP’nin iktidar olmasından ziyade devlet kapılarını halka açmasıdır. Devletçiliğin katı tutumundan bunalan halk, devrin Şefi İsmet Paşa’yı sandıkta yıkarak yerine on yıl sürecek DP iktidarını kurmuştur.

Halk DP sayesinde 10 yıl rahat nefes aldı, ancak bu nefes alma işine ön ayak olanların da cezaları ağır oldu. İdam sehpaları kuruldu, canlara kıyıldı...

27 Mayıs bu millettin tarihinde utanç vesikasıdır...    

Diğer darbeler de öyle...

Bugün elbette ki durum farklı. Ancak iktidar halkın elinde olsa da anayasa eski hali ile hala yerinde duruyor.“Değişmez, değiştirilmesi de asla teklif edilmez” tabularını bu iktidar da yıkamadı. Laiklik en yıkılmayanlarıdır.  

Öyle ki bu tapınağın izlerini mabetlerde bile görebiliyoruz.

Çokça Maltepe Camii’nde şahit oldum, hiç gereği yokken Mustafa adındaki cami imamının hem hutbede, hem de namaz sonrası dualarında “Kur’an Muhammed’in yazmasıdır” diyenlere cemaati dua ettirmesi anlaşılacak gibi değil.

Demek oluyor ki bu ülkenin imamı bile vahametin farkında değil...

Aynı şekilde terörün mahiyetini de bazı geri kafalılar hala anlayamadılar. Öyledir ki adam hem namaza gider, hem de terör destekli partiye oy verir.

Camilerde Mevla aranır, ancak bazıları belalarını arıyor.

Görev tabi ki yetkililerin. Birincisi terör belasını, ikincisi bu halkın neden istikrara oy vermesi gerektiğini tabana inerek anlatmak lazım.

Birçokları işi “senin partin benim partim” şeklinde anlıyorlar.

Artık bu takıntıdan kurtulalım.

Evet, her insanın bir siyasi görüşü vardır, ancak bugünkü farklı. Ülkemiz bir yandan iç tehlikelerle, diğer yandan dışımızı saran düşmanlarla karşı karşıyadır.

Bu şartlarda koalisyon, dereyi geçerken at değiştirmek demektir.

Yanı risklidir, zamanı değildir.

O yüzden, halkı uyandırmak lazım. 

Geçmişte kurulan “AKIL” heyetlerinin bir fayda sağlamadığını, aksine yöredeki PKK yanlılarından aldıkları bilgileri yetkililere rapor olarak sunduklarını gördük. 

Hem zaman kaybı oldu, hem de süreç sulandırıldı.

O bakımdan devlet, daha bilimsel ve de daha akıllıca yöntemlere başvurmalıdır.

Nasıl olacak bu iş derseniz, plan ve proje gerektiriyor.

En tepede uzmanlardan oluşan yüksek bir şura.

Onun illere, ilçelere dağılan kolları...

Her il ve ilçede halkla ilişkiler şurası.

Halkla ilişkiler dediğimiz projenin ilk başlığı:

 “DAVET VE ZİYARET”.

Devlet halkını ziyaret etmiyor, davet etmiyor...

Aksine kapılar kapalı, telefonlar sekreterlerin elinde ve keyfinde.

Koltuğa oturan halkı unutuyor, ta ki seçim gününe kadar...

Beyaz Saray’a muhtarların davet edilmesi fena fikir değil, bu tip çalışmalar genişletilmeli. Uzmanlar, fikir adamları, kanaat önderleri devreye sokulmalı.

Siyaset salt nutuk işi değildir, eylem işidir... 

Siyaset mi yapıyorsun?

O halde yerinde çakılı kalmayacaksın, gittiğin şehirde ilk uğrayacağın belli isimler olacak. Refah Partisi koca İstanbul’u oturarak değil, gezerek, görüşerek aldı.

Kısacası, ilçelerden, illerden geleceklerle her ay Başkentte büyük bir şura.

Sosyal ve de adil devlet olmak bunu gerektiriyor.

Artık burada parti, zihniyet, cemaat, mezhep diye bir ayrım yok.

İşi bilen bu gönül kervanında görev alacak.

Nush ile uslanmayan terörün hakkı kötektir...

Ancak, yine de halkla yakın ilişkilerle eğitim şart…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi