Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

Hemşerim, Esas Memleket Nire?

Hemşerim, Esas Memleket Nire?

Bedriye Tâhir Gökmen. Nâm-ı diğer Gökmen Bacı. İlk pilot hanımımız.

1932’de, bir yandan memurluk yaparken bir yandan da Vecihi Uçuş Okulu’nda havacılık eğitimine başladı. Sabah erkenden uçuş dersine gider; sonra, mesâisine yetişirdi. 

Havacılık dersi aldığı için çok sıkıntı yaşadı. Aylığı kesildi. İşinden oldu.

1934’te, Vecihi Okulu, brövelerin onayı için öğrencilerin Hava Kuvvetleri Müsteşarlığı tarafından imtihan edilmesini istedi. Ancak, heyet geldiğinde okulun tek uçağı kaza yaptığından imtihan iptal edildi. Heyet, yeniden gelmeyi kabul etmeyince okul kapandı ve Gökmen Bacı pilot olamadı. Sonra işinden kovuldu ve sırra kadem bastı. Nerede doğduğu bilinmediği gibi nerede öldüğü de bilinmiyor.

Peki, devlet, bu kadar hevesli ve cesur bir kadına niçin yardımcı olmadı? Çünkü devletin daha mühim bir işi vardı. Keriman Hâlis’in kâinat güzeli olmasını kutluyordu. “Yaşasın! Müslüman Türk kadınını soyduk.” diye sevindirik olan tamamı Hıristiyan jüri üyeleri, güzelliği için değil, soyunduğu için Keriman Hâlis’i dünya güzeli seçmişti. Oylama yapmadan, oybirliği ile…

Bekir Coşkun, ilk türbanlı bakanımıza bakınca, aklına Keriman Hâlis ve Bedriye Tâhir geliyormuş. Bedriye Tâhir’i izleyen bir İngiliz gazeteci, gazetesine “Türkler, gökyüzüne herkesten önce kadının gücünü gönderiyor.” diye bildirmişmiş. Demek ki İngiliz gazetecinin de Bekir Coşkun’un da Bedriye Tâhir’in meçhul sonundan haberleri yok.

Ayşen Gürcan bakan olalı bir ayı geçti ama, türbanının her dem tâze tutulması gerekiyor anlaşılan.

“O mudur idealimizde olan Türk kadını? Âile işlerinde örnek ise kendisi boşanmış birâder. Boşanmak tabii ki bir kusur ya da suç değil. Ama kendi âile bütünlüğünü koruyabilmiş birisi mi bulunamadı?”

Evet… Keriman Hâlis’i ideal Türk kadını kabul eden adam, geçen Salı günü, köşesinde, bunları soruyor utanmadan. 

Temel’in, her şeyini değiştirip tam bir batılı piyanist oluşunu bilirsiniz. Amma ve lâkin, konsere çıktığında piyanoyu kendisine çekince kimliğini ele vermiş. Bu misal, sen git, bir Fransızla evlen. Cunda Adası’nda yaşa. Pako’ya mektup yaz. Ama sıra boşanma meselesine gelince, “Hemşerim esas memleket nire?” sorusunu sorduracak bir medeniyetsizlik sergile.

Doğulu olduğum için boşanmış kadının ne derece ayıplı kabul edildiğini iyi bilirim. Bekir Coşkun’un Güneydoğusunu hiç düşünemiyorum. Kusura bakmasın; istediği kadar Cunda Adası’nda yaşasın, tarhana çorbası içmesin, keman çalsın, fark etmez. Çocukken yediği çiğ köfteler, gelir, bulur ve tırmalar. 

Coşkun’a göre boşanmış kadın, âile bütünlüğünü koruyamadığı için devletin önemli bir bakanlığını hak etmiyor. İyi, hoş da Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk cumhurreisi Mustafa Kemal de boşanmış değil miydi? Nasıl olur da âile reisi olamamış birisi cumhurreisi olmuştu? Yanlış anlamayın; bu benim aklıma bile gelmez. Bu, bir insanın özel hayatıdır. Ama, Atatürkçü, lâik, medenî bir gazetecinin bakış açısı, bu kadar basit işte. 

ANKARA BAROSU’NA SORU

Ankara Barosu’nun şiddet mağduru kadınlar için “Gelincik” adında bir projesi var. Bekir Coşkun, bu projeyi destekleyenlerden. Bir yazısında şöyle demiş:

“Bir kadın… Ankara Barosu’nun Gelincik Projesi’nde genç avukata derdini anlatırken ağlamamaya çalışıyor ama, yitirdiği yuvasını ve çocuklarını anlatmaya sıra geldiğinde... Yuvarlanıyor dibe”

Bu saatten sonra, bu ağlak ifâdelerin samimi olduğuna kim inanır?

Proje yürütücülerinden Avukat Özlem Günel Tekşen, Bekir Coşkun’un boşanmış kadını aşağılamasına bir tepki vermeyi düşünüyor mu?

Ayşen Gürcan için “âile bütünlüğünü koruyamamış” diyen bir adam, bu projeyi niçin ve nasıl destekliyor çok merak ettim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kerime Yıldız Arşivi