Şimdi gözler kime çevrilecek?
Aktütün Karakolu'na yapılan ve 15 askerimizin şehit edildiği hain saldırının şekli ve zamanlaması akıllarda soru işareti bıraktı.
Burada benim dikkatimi çeken en önemli nokta, aynı karakola benzer saldırıların daha önce 4 defa gerçekleştirilmiş olması.
Bu saldırı kanlı terör örgütünün aynı karakola 5. Saldırısı.
Terör örgütü tarafından sınır birliğine yönelik ilk saldırı 12 Eylül 1992 yılında gerçekleştirilmiş, örgüt tarafından 500 kişilik bir grupla gerçekleştirilen saldırıda 22 askerimiz şehit edilmişti.
Terör örgütü tarafından aynı sınır birliğine 5 Haziran 2007 tarihinde gerçekleştirilen saldırıda ise ölen olmamış. Ancak bu ikinci saldırıdan yaklaşık iki ay sonra 22 Temmuz 2007 günü üçüncüsü yapılmış. Bu saldırıda bir Mehmetçik şehit olmuş.
Sınır birliğine 4. saldırı ise 11 Mayıs 2008 tarihinde yapılarak, 6 askerimiz şehit edilmiş.
Terör örgütü tarafından dün gerçekleştirildiği ortaya çıkan ve bugün açıklanan saldırıda ise 15 Mehmetçik hunharca şehit edildi.
Hiç şüphesiz burada dikkatlerden kaçmayan mevzu içinden geçtiğimiz zaman diliminin önemi.
Peki nedir bu zaman dilimi?
Balıkesir Altınova'da meydana gelen olayları hatırlarsak…
Stratejistler kaç günden beri ortalığı ayağa kaldırıyorlar:
“Altınova'da kendiliğinden gelişen bir olay, bir takım provokatörlerin devreye girmesiyle ilçenin tamamına hatta tüm yurt geneline yayılmak isteniyor. Bu olayda bir takım provokatörlerin devreye girdiği açık. DTP'nin bölgeye giderek olayı tırmandırmaya çalıştıkları da tespit edildi. Türkiye tam bu olayı dindirmeye çalışırken birden bire yapılan bir saldırıyla 15 askerimizin şehit edildiğini görüyoruz.”
İşe bir de DTP'lilerin "dağa çıkacağız" açıklamalarını eklersek bugünlerin anlamı kat be kat artıyor. Gerekli birimlerin teyakkuzda olması gerekmez mi? Anlaşılan su uyumuş, düşman uyumamış!
Gaflet uykusunun hesabını kim verecek?
Gözler kime çevrilecek?
Bu skandalın bedelini kim ödeyecek?
Bu ülkede, sıradan kazalarda, sportif başarısızlıklarda, doğal afetlerde, yağmurda, karda, depremlerde önlem almakta yetersiz kalınca, haklı olarak gözler hemen yerel yöneticilere, genel yöneticilere, genel yöneticilerin atadıkları bürokratlara çevrilmez mi!
Şeften, müdürden, genel müdürden başlayıp, bakana hatta başbakanlara bile hesap sorulmaz mı!
Medya ortalığı ayağa kaldırır, anamuhalefet kendince suçluyu hemen bulmaz mı!
Şimdi bu saldırı bir değil, iki değil, üç değil. Aynı hain saldırı daha önce dört defa tekrarlanmış.
Bu son yapılan beşinci saldırı…
Burada kime hesap sorulacak, gözler kimin üzerinde olacak?
Sivillere, siyasetçilere yıllar yılı hep hesap soruldu.
Gerektiğinde yargılandılar, bedel ödediler. Makamlarından, mevkilerinden oldular.
Doğru olan da buydu.
Ama asıl sorumlular, Dağlıca skandalının hesabını vermeye hiç yanaşmadıkları gibi davul-zurna eşliğinde kadeh kaldırıp göbek attılar.
Bu menfur saldırı da mı hesapsız kalacak?
Böyle adalet olur mu?
Sivil idareler hesap versin, askerî idareler vermesin!
Bu kafayla çok kurban veririz.
Kınalı kuzular yürek yakmaya devam eder.
Acımız büyük. Lakin sorumluların hesap vermesi gerekmez mi?
Adaletin tecelli etmesi için...
Bu, acımızı dindirmez fakat yeni acıların yaşanmasına belki engel olur...