Aktütün baskını ve zaaflar!

Aktütün baskını ve zaaflar!

Terör yine can aldı, Aktütün karakoluna baskın yapan PKK, 15 askerimizi şehit etti. Haber duyulur duyulmaz, PKK’yı lanetleme, askeri ululama seansları da başladı. Herkes terör örgütünün kanlı, kirli yüzüne bir defa daha lanet yağdırdı. Güneydoğu’da kahramanca mücadele eden, başarı üstüne başarı kazanan askerimize methiyeler dizildi. PKK terör örgütünün lanetlenmesi tamam ama, askerle ilgili düşüncelere katılmıyorum. Elbette askerimiz kahraman tabiatlıdır, gözünü budaktan sakınmaz, en zor şartlarda görevini bihakkın yerine getirir, buna kimse bir şey diyemez. Katılmadığım nokta, Bu olaydan sonra askerin iyi yönetildiğine, doğru sevk ve idare edildiğine dair inancımdır.. Aktütün karakolu 1992 den beri teröristlerin saldırısına uğruyor. Bu beşinci saldırı. Verilen şehit sayısı 40’ı geçti. Ama biz hala oturmuş, kahramanlıktan, yiğitlikten dem vuruyor, bir karakolun 16 yılda niçin beş defa saldırıya uğradığını, hangi ihmaller zincirinin buna çanak tuttuğunu konuşmuyoruz. Bir karakolun beş defa saldırıya uğraması, her defasında onlarca şehidin verilmesi, orada bazı ihmal ve zaafların olduğu anlamına geliyor. Ya istihbarat ve eğitim yönünden eksiklikler söz konusu, ya da Karakolun fiziki konumu onu her türlü saldırıya açık hale getiriyor. Bunun başka izahı olamaz. Eğer Karakolun fiziki konumu savunmaya müsait değilse, bunun şimdiye kadar tedbirinin alınması, daha stratejik daha korunaklı bir yere taşınması gerekirdi. PKK saldırmış, Türkiye şehit vermiş ama Karakolun yeri ile ilgili en küçük bir değişiklik yapılmamış... Bu çok ciddi, maliyeti çok ağır bir ihmal değil midir? Hangi bürokrat görevini tam beş defa ihmal edipte görevinde kalabilir? Baskınla ilgili gelen ilk bilgi ve yapılan ilk açıklamalar teröristlerin K. Irak’dan sızdığını ağır ve uzun menzilli silahlarla baskını gerçekleştirdiklerini gösteriyor. Türkiye kısa bir zaman önce ABD ile anlık istihbarat paylaşımı için anlaşmaya varmış, o zamanki genel kurmay başkanının ifadesiyle örgüt kampları BBG evleri gibi olmuştu. Teröristlerin Karakola kadar gelmek için ellerindeki ağır silahlarla uzun ve meşakkatli bir yol kat ettikleri kesin olduğuna göre, ABD uyduları ile Askerin elindeki termal kameraların ne işe yaradığını sormak gerekiyor. Bu kadar körlük, bu kadar istihbarat zaafı olur mu? Kanaatimce, olayın önce güvenlik zaaf ile ilgili yönü tartışılmalı, ilgili zeminlerde bunun hesabı mutlaka sorulmalıdır. Bir karakol beş defa aynı şekilde saldırıya uğruyor her defasında onlarca şehit veriliyorsa kimse kahramanlık, yiğitlik, kararlılık hikayeleri Türk toplumunu avutamaz. Dağlıca baskınında da aynı ihmaller zinciri, fidan gibi gençlerimizin heder olmasına vesile oldu. Bir ülke, gizli-açık bir saldırı ile karşı karşıya ise, şehit de, gazi de verecektir. Bunda yadırganacak bir şey yok. Kimse kayıp veriyoruz diye vatan toprağının parçalanmasına göz yumamaz. Ama askeri yönetenlerin görevi, kendilerine teslim edilen bu çocukların hayatını sonuna kadar korumak, gerekli tedbirleri en ince teferruatına kadar almaktır. Bu olayda yeterli hassasiyetin gösterilmediği, olayın basına yansıyış biçiminden de bellidir. Akşam Televizyonlar önce Aktütün Karakoluna 3 saat taciz ateşi yapıldığını, askerlerin karşılık vermesi üzerine teröristlerin Kuzey Irak’a doğru kaçtığını ve takip edilmekte olduklarını haber verdiler. Sabah ise, haberin mahiyetini değiştirerek, 15 askerimizin şehit olduğunu 23 PKK’lının öldürüldüğünü söylediler. İki haber arasındaki uçurum, bölgeden doğru dürüst bir iletişim ağının bile olmadığını gösteriyor. Ki bu da ayrı bir zaaftır. Bu bakımdan güneydoğu’daki terör mücadelesi mutlaka denetlenmeli, siyasi otorite bu eksikliklerin üzerine giderek, sorumluları hakkında gerekli idari ve cezai işlemi yapmalıdır. Böyle bir denetimin askerin moralini bozarak, terör mücadelesine zarar vereceğini söyleyenler çıkabilir. Bu doğru değildir. Askerin ve milletin moralini bozan her gün Güneydoğu’dan gelen şehit cenazeleridir... Terör mücadelesine asıl zarar veren budur. Diğer yandan eylemin tezkere, yerel seçimler, Altınova provokasyonu ve DTP’nin kapatılması gündemdeyken icra edilmesi, eylemin hedefleri üzerinde kafa yormamızı gerekli kılıyor. Zira, eylemin sadece birkaç askerimizi şehit etmekten ibaret olmadığı, onların üzerinden başka hedefler içerdiği bir hakikattir. Bu hedef tespit edilmeden yapılacak hamleler Türkiye’yi terör örgütünün tuzağına düşürebilir. Ben, terör örgütünün bu eylemle hem Altınova’daki gerilime katkıda bulunmak, hem de AYM’de yakında karara bağlanacak DTP davasına tesir etmek için yapıldığı kanaatindeyim. Böyle bir eylemin, infiale sebebiyet vereceği, Altınova’da başlayıp, gittikçe yaygınlaşan etnik gerilimi tırmandıracağı, DTP’nin kapatılması için gerekli psikolojik zemini sağlayacağı muhakkaktır. Karşı hamlenin terör örgütünün istediği biçimde olması, güneydoğu’da mevzi kaybeden PKK’nın bugüne kadar yürüttüğü 'dışlanan, ötekileştirilen' mazlum halk söylemini güçlendirilecek, Kürt vatandaşlarımıza demokratik yollar kapalı düşüncesini pekiştirecektir. PKK’ya ölümcül darbenin dağda değil, şehirde vurulacağı bir gerçektir. Onun için karşı hamleyi yapmakla mükellef olanların tam da teenni ile hareket etmeleri ve ortak aklı harekete geçirmelerini gerekli kılan bir dönemdeyiz. Karşı hamle akılla, sağduyu ile atılırsa PKK dağda yediğinden daha sert bir tokadı şehirde yemiş olur. Bunu yapmak için biraz akıl, biraz sağduyu, biraz cesaret yeter.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi