Serdar Arseven

Serdar Arseven

VAKİT okuyucularına!..

VAKİT okuyucularına!..

Dünya basın tarihinde, VAKİT’in yaşadıklarından daha güçleriyle karşılaşmış bir gazete var mıdır acaba?..
VAKİT;
“Sistem karşıtı” bir gazete, evet!..
Özellikle,
“Laik-çi-liği” asla ve kat’a benimsemiyor!..
Bu düzenin;
“Balığın kavak ağacına tırmanışından” bahseden “resmi tarihi”nden, “Parayı, malı, ırzdan-namustan bin kat üstün belleyen” Faşist Mussolini kaynaklı “Ceza Kanunu”na kadar;
Aklınıza gelen bütün “olumsuzluklarına” vurgu yapıyor.
Vatandaşın, “şerlere” karşı bilenmesini ve yanlışlara “en azından kalbiyle” karşı çıkacak kıvama gelmesini temine çalışıyor!..
Hali hazırdaki sistemin, Sultan II. Abdülhamid’i deviren “azınlıklar” tarafından kurulduğuna vurgu yaparak; “fuhuş, kumar, alkol” gibi “soydaş belaları” her fırsatta “hedef göstererek” sergiliyor anlayışını.
Dindarların,
bugüne kadarki “ezik” ruh hallerinden sıyrılmadıkça, “aşağılanmaktan-horlanmaktan” kurtulamayacaklarına inanıyor!..
Çevresine sık sık;
“Geri adım attıkça üzerinize gelirler, köpek tıynetidir; korktuğunuzu anladıkları an diş geçirirler!..” mesajını veriyor.
“Başörtüsü” kadın için farz.
İslâm’ın farzlarından birine “yasak” getirmeyi apaçık “Din karşıtlığı” olarak nitelendiren VAKİT, mücadelesini de bu “tespit”ine paralel yürütüyor.
Gazetenin, “akreditasyon” derdi yok;
“Din değiştirmedikçe razı olmazlar!..” hükmünden hareket ediyor.
Bütün bunları ve çok daha fazlasını yaparken bu gazete;
İlm-i Siyaset’i de asla ihmal etmiyor.
Paçayı kaptırmamak için, İlm-i Siyaset’e riayetin ne kadar önemli olduğunu…
En iyi bu gazete biliyor!..
BAŞKA YOLU YOKTU, TABANA YAYILDI!..
Bu gazete, “attığı taşın dönüp kendi kafasını yarmasına” sebebiyet vermemeye çalışmışsa da…
“Ne yapmak istediğinin” farkında olan çevreler boş durmadı elbette…
Mahkeme celbi, icra emri herkesi telaşlandırır değil mi?..
VAKİT, “dava açıldığını müjdeleyen” belgeleri önemsememeyi çoktan öğrendi.
Açılan 1000 davadan 999’unda 100’de 100 haklıydı ama;
1000 davanın ‘999’undan da mahkûmiyet aldı!..

Dağıtım şirketlerine güven olmazdı;
“Tabana yayılmak” gerekiyordu.
Bir yandan gazeteyi döndürmeye diğer yandan da Anadolu’nun her köşesine yerleşmeye çalıştı…
Kimi gazeteler; (farklı kaynaklardan beslenmelerinden dolayı) zararı filan önemsemezler; “iade” oranına aldırmaksızın 10 satarlarsa 50 basarlar…
VAKİT, “iade”leri mümkün olduğunca düşürmek mecburiyetindedir…
Onun için alır eline “satış-iade” rakamlarını, bayi bayi takip eder…
On gazete gönderilmişse bir yere, en az “yedisinin” satılmasını hedefler…
“Kâğıdından mazotuna” kadar her bir “gider” inceden inceye hesap edilir, bu gazetede.
Her şeyin en “hesaplısı” aranır…
İnce pazarlıklar, hep “çarkın” dönebilmesi içindir.
Bu gazeteye ilan almak zordur;
Genel ilan pastasının yüzde 90’ını temsil eden markaların ücretli propagandasını “prensiplerinden dolayı” yapmaz VAKİT.
İlan verenlerin kalan kısmı ise potansiyel olarak öyle kayda değer değildir; kaldı ki onlardan bazıları da “ezik” ruh hallerinin ve küçük hesaplarının etkisiyle reklâm vermemeyi tercih ederler.

VAKİT’in dava dosyalarından bahsetmiştik…
Büyük tazminat cezaları ile karşılaştığında, okuyucular fert fert ve toplu olarak, büyük bağışlarda bulunmayı teklif ettiler…
Bu bağışları “nasılsa o da hayır işidir” düşüncesiyle, mesela “Büyük bir televizyon kanalının” kurulmasında kullanmak işten bile değildi.
Böyle “yanlış yollara” sapmadı VAKİT!..
Gazetenin, devlet imkânlarından faydalanabileceği “dönemler” hiç eksik olmadı ama bu yol da aklın ucundan dahi geçmedi.
“Bak, şunlara, bal tuttular parmak yalıyorlar. Siz hâlâ böyle iki kuruşun hesabını yapın” diyenlere, gülüp geçti!..
Bir yandan “ayakta kalma” diğer yandan “kendi imkânlarıyla büyüme” mücadelesini verirken…
Başından da hiç bela eksik olmadı bu ekibin.
Çatılara keskin nişancılar, kapılara tanklar, panzerler, bahçelere bombalar, keleşler, gözaltılar, işkenceler…
Ne varsa zulümden yana, VAKİT’e uygulandı!..
Kendisiyle uzaktan yakından alâkalı olmayan eylemlerden dolayı, bu gazete hedefe yerleştirildi.
Sahip çıkanı, bir Allah (CC) oldu bir de vefakâr okuyucuları…

Bütün bunları niye yazdım; siz kıymetli okuyucularımla dertleşme ihtiyacını niye duydum;
Tahmin etmişsinizdir.
Bu gazete, hakkındaki iddialardan dolayı gözaltına alındığı gün “yazılarını kestiği” bir yazarının “abuk sabuk” laflarından dolayı hedef alınıyor…
Yayın hayatına atıldığı günden bugüne her türlü “ahlaksızlıkla” savaş halinde bulunan bu ekip;
“Hırsızlık yapan Kızım Fatıma da olsa elini keserim” hükmünden hareket ettiğini ve “Şeriat’ın men ettiği” böyle bir eylemde bulunmakla suçlanan zâtı, iddiaların sübut bulması halinde “en ağır şekilde cezalandıracağını” ilân ettiği halde, olmadık hücumlara muhatap oluyor…
Gazetenin, “Bu konuyla ilgili tavrını” kesin olarak ortaya koyan açıklamaları, “cımbızlama” yöntemiyle “saptırılıyor!..”
VAKİT’in, “sübut bulmuş” olumsuzluklara sahip çıkması düşünülebilir mi?..
Bu gazetenin etrafında toplanmış, isimleri bu gazeteyle özdeşleşmiş bu insanlar için böyle bir “hal” tasavvur edilebilir mi?..
Aslında herkes her şeyi çok iyi biliyor...
Kıymetli VAKİT okuyucuları;
Biz bugüne kadar üzerimize düşeni yapmaya çalıştık…
Verdiğiniz görevi hakkıyla yerine getirmeye gayret ederken, şükürler olsun ki, yüzünüzü öne eğdirecek bir olumsuzluğa bulaşmadık…
Siz de bu süre içinde, eksik olmayın, yürüyüşümüze destek verdiniz.
Şimdi, uzaktan yakından alakalı olmadığımız, hiçbir şekilde kurumsal kimliği bağlamayan birtakım iddialarla vurulmak isteniyoruz!..
Bu saldırı, bugüne kadarkilerin hepsinden ağır!..
Hayatımda hiç bu kadar öfkeli olmamıştım…
Ve öfkemi bastırmak için böylesine mücadele verdiğim bir anım olmadı!..
Eminim ki sizler de aynı hisler içindesiniz.
Hepimiz için son derece sıkıntılı bir dönem.
Allah’ın izniyle, birbirimizden güç alarak üstesinden geleceğiz!..
Bugün her zamankinden çok desteğinize ihtiyacımız var…
Bugün… VAKİT’e… Tazminat cezalarına mahkûm olduğu dönemdekinden daha fazla sahip çıkınız!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi