Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Kriz tellalları kargaşa ve kaos istiyor

Kriz tellalları kargaşa ve kaos istiyor

Bütün dünyayı etkileyeceği söylenen küresel krizin Türkiye’deki tellalları, seslerinin daha güçlü çıkması için bir de PKK’nın siyasi kanadı DTP’lilerin ihanetlerini desteklercesine hareket etmeleri, kargaşa ve kaosa davetiye çıkarmaktan başka bir şey değildir. Allah bunların şerrinden halkımızı ve ülkemizi korusun.
Küresel veya bölgesel krizlerin tarihine baktığımızda karşımıza şu manzara çıkmakta: “Kriz geliyor” diyenlerin de “krizden etkilendik” diyenlerin de sonra “krizden kârlı çıkanların da” hep aynı çevreler olduğu görülüyor ne yazık ki.
Hele bu özellik, Türkiye’de daha net görülüyor. 1980’li yılların ünlü 24 Ocak kararlarından itibaren Türkiye’de ne zaman ekonomik kriz meydana gelmişse, kriz tellallarının hep kârlı çıktıkları ve paralarına para kattıkları aşikâr bir şekilde görülmüştür.
Bugüne kadar ekonomik krize uğrayan firmaların krize uğrama nedenlerine bakıldığında da çok çarpıcı fotoğraflar ortaya çıkmakta. Firmaların zarara uğrama sebepleri arasında kriz en son sırayı bile almıyor. Hep başka gerekçeler öncelikli.
En başta gelen sebeplerden birisi; ortakların birbirleriyle geçimsizlikleri, adaletsiz kâr ve hisse dağılımları. Bunun arkasından yanlış yönetimler ve yönetim kadrosuna ehil olmayan insanların getirilmesi. İş yerlerinin veya fabrikaların başka alanlara taşınma bahanesi ama bu bahanenin hiç gündeme gelmemesi gibi nedenleri görmek mümkün.
Aksi olsa ne olurdu? İşçi haklarından tutun da daha nice problemler ortaya çıkardı. En iyisi krize sığınıp; “Battık anam, yandık anam, iflas ettik anam” türküleriyle “acındırma ve kayırılma” psikozu içerisinde yeniden yapılanmaya giderek daha kârlı çıkmak.
Elbet mazeretler bu kadar değil. Miras paylaşımından tutun da kişisel ya da ailevi sebeplerden dolayı meydana gelen kavgaları, ekonomik kriz vagonlarına yükleyip, kendi taşımaları gereken zararlarını devlete ve vatandaşa taşıtmalara kadar ne numaralar.
Ekonomik kriz denilince ilk akla gelen işçi çıkarmalarla birlikte ya maaşlara daha az zam veya hiç zam yapılmaması akla gelmekte ve geldiği gibi de uygulanmakta. Malum kriz tellakları, kendi rahatlarından ve lüks ihtiyaçlarından hiç taviz vermeden, çalışanların kursağına göz dikerek ekonomik krizden kurtulmaya çalışmakta.
Kriz tellallığı yapanlar arasında “namuslu olduğu halde” geçmişte ve bugün kimler şu ana kadar maddi bir kayba uğramıştır. Haa, “Maddi kayıpları yok demek” yanlış. Yurtiçinde tutmaları gereken paraları, yurtdışındaki bankalara yatırıp, o bankalar da batınca haliyle etkilenmiş olurlar, bu gerçek inkâr edilemez (!) O zaman elbet kriz vardır.
Peki, bu zararı iflas eden bankalar karşılamayacağına göre kim karşılayacak? Tabii ki geçmişte olduğu gibi yine devletin karşılaması istenecektir ve istenmektedir. Oysa dünyanın başka yerinde, parayı kaybeden kişi veya kuruluşlar kendi hatalarını sineye çeker.
Bu iktidara kadar bütün krizlerde böyle olmuştur. Büyüklerin yurtiçinde ve yurtdışındaki bütün zararları, o dönemin hükümetleri tarafından devletin kasasıyla, vatandaşın cüzdanından ödenmiştir. Yine onlar bir elleri yağda bir elleri balda günlerini gün etmiş, namuslu vatandaşlar da iflasçıların borçlarını ödemiştir.
Son günlerde haberleri dikkatli izliyorsanız şuna dikkat etmelisiniz. “Kriz var, her geçen gün de ağırlığını daha çok hissedeceğiz, hükümet önlemini alsın” diye bas bas bağıran belli patronların kanalları, aynı zamanda PKK’nın siyasi kanadının yaptığı terörist eylemlerle de topluma korku salmakta ve bunda da kısmen başarılı olmaktalar.
Amaçları, iktidarı yıpratıp, halkı endişeye sevk ederek, ekonominin ve siyasetin dümenini ellerine geçirmektir. Bunları söylerken Ak Parti iktidarının propagandasını falan yapmıyorum. Geçmiş iktidarların, belli patronlara nasıl teslim oldukları hatırlanabilirse, bugün yapılanların o günden hiç farklı olmadığı görülebilir.
Hiç etkilenmeyecekleri halde, ekonomik kriz çığırtkanlığı ve PKK teröründen medet umarcasına sürekli Başbakanı ve hükümeti kötüleyerek, terörizme prim veren haber ve yorumlar, hükümeti abluka altına almak, halkı da çaresizlik ve umutsuzluğa sevk etmekten başka nasıl bir amaç taşıyabilir?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi