Ergenekon'da çözülmeye doğru

Ergenekon'da çözülmeye doğru

Ergenekon davasının son oturumunda Muzaffer Tekin sorgulandı. Tekin davanın en önemli, en merkezi şahsiyetlerinden biri. Başta Danıştay saldırısı ve Ümraniye’de bulunan bombalar olmak üzere birçok olayla ilgisi olduğu sanılıyor. Yargılama bittikten sonra kimin kimle veya kimin hangi olayla alakası olduğunu daha iyi anlayacağız.

Şimdiden kimseyi suçlu ilan etmek mümkün değil.

Hukukun evrensel ilkelerinden biri de hüküm giyinceye kadar kişinin suçsuz olduğu gerçeğidir.

Bu bakımdan sanıkların konumuna mahkeme karar verecek.

Benim üzerinde durmak istediğim asıl konu, son celseye kadar sorgulanan sanıkların özellikle Veli Küçük’ü tanımamak için gösterdikleri çabadır.

Kamuoyu, Tekin ile Küçük’ü birçok organizasyonda bir arada gördü.

Küçük’lü her resimde Tekin, Tekin’li her karede Küçük vardı. Yapışık ikizler gibi hemen her yerde birlikte göründüler.

Muzaffer Tekin’in Veli Küçük’ün elini öptüğü kare ise bir Ergenekon klasiği olarak zihinlere kazındı.

İşte mitinglerde, Panellerde, Türk Ortadoks kilisesinde, kır toplantılarında görüntülenen bu ikili, istikrarlı bir şekilde beraberliklerini şimdi mahkemede de sürdürüyorlar.

Yani kıvançta ve tasada, iyide ve kötüde, kederde ve sevinçte beraberler.

Amiyane tabirle anca beraber, kanca beraber.

Ama Tekin’in sorgulamasında bir şey dikkatimi çekti. Tekin, bunca resme, bunca görüntüye rağmen Küçük’e çok yakın olmadığını, toplam 4-5 defa karşılaştıklarını söyledi. Daha önce sorgulananlarda, Küçük’ü mayınlı bir arazi gibi gördüklerinden midir nedir, yandan dolanarak geçmişlerdi. Sanki kimse Küçük’ü tanımak istemiyor. Sanıklarda, onu tanır, fazla içli dışlı gözükürsek başımıza bir şey gelir, ceza alırız gibi bir korku var.

Yani Türkçesi Ergenekondan yargılananlar bile onu bir odak gibi görüyorlar, ifadelerinde mümkün olduğu kadar uzağından geçmeye çalışıyorlar.

Bu aslında Küçük’ün daha şimdiden –dava arkadaşları-tarafından satışa getirilmesidir.

Birkaç gün önce Mehmet Eymür de, Küçük’ün hem Mit, hem Jandarma tarafından ikaz edildiğini, bazı sıra dışı ilişkileri yüzünden korumalarının alınıp, lojmandan bile çıkarıldığını söylemişti.

Küçük bu mesajları alıyor, bu şifreleri çözüyor mu acaba.

Bunlar hayra alamet değil.

Bizzat arkadaşları, dostları tarafından göstere, göstere feda ediliyor.

Onu tanımadığını, samimi olmadığını ispat etmeye çalışan –cürümlerinin-hepsi aslında onu satıyor.

Masum bir adamı tanımaktan, onunla dost olmak veya görünmekten kimse korkmaz.

Eğer herkes ondan kaçıyor, tanışıyor olmaktan gocunuyorsa, bu onun idam fermanını imzalamak gibi bir şeydir. Sanki Küçük’ün bileti çok önceden kesilmiş gibi. Hem de omzunda deve tüyü paltosu ile miting meydanlarında dolaşırken bir fotoğrafım yayınlansın diye elini öpmek için sıraya girenler tarafından.

Son duruşmada ki tartışmalar, bazı zanlıların hapis yatmakta zorlandıklarını, bu davanın daha çok su götüreceğini gösteriyor. Kimsenin işine karışmak istemem ama tecrübeli bir mahpusçu olarak arkadaşlara bir tavsiyede bulunabilirim.

Ali, Veli, Selami, koşun.

İtiraf edin. Pişmanlık yasasından yararlanıp, akşam yemeğinizi evinizde yiyin...

Devletin müşfik kollarına sığının.

Aloooo orda kimse kaldı mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi