Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Diyanet para için minberi, kira için minareleri kullanıyor

Diyanet para için minberi, kira için minareleri kullanıyor

Kafanızı kaldırıp minarelere baktığınızda tepelerinde kirli atık sular gibi “çevreye radyasyon yayan” kiralık katil baz istasyonlarını görürsünüz...
İnsanlığa beş vakit sonsuzluk kavramını haykıran bu ulu çınarların içerisine düştüğü hazin durum gerçekten yürekler acısı... Bir tarafta ezan sesleri, diğer tarafta radyasyon dalgaları...
Müslüman’ın coşan ruhunu söndürmek için bir nevi kezzap suyu...
Hem de ülkemizdeki laisizmin ikiyüzlülüğü...
İşin içerisine para girince devlet var, ama kurallar hayata karışınca devlet yok...
Minareler, ağır bir yük altında... Diyanet ise seyirci... Halk şikâyetçi...
O minareleri birileri para karşılığı kiralamış... Ve şimdi onlar istemeyerek düştükleri bataklığın altında vicdan azabından kıvranıyorlar.
“Kurtarın bizi bu ayıptan...” çığlıklarını sabah akşam duymuyor musunuz?..
Minareler böyle mi olmalıydı?
Ne diyor hadis?
“Müslüman elinden, dilinden emin olunan kimsedir.”
Caminin mihrabında böyle söylenir, minarelerinde ise halkın sağlığına zararı olan baz istasyonları... Sayın Bardakoğlu, bu nasıl bir çelişki?
Yoksa paranın kıblesi yok mu? Gelsin de nasıl gelirse öyle gelsin...
O zaman içki satalım mı, domuz eti de satalım mı?!.
Bu kadarla kalsa iyi...
Cuma namazını hangi camide kılarsanız kılın, mutlaka önünüze Diyanet onaylı bir mendil serilir... Devletin anayasal bir kurumu cemaatten sürekli para ister.
Ayetler ve de hadisler ışığında öylesi bir hava oluşur ki, sanki bu yardımları yapınca cennet garanti... Cennet için ille de müftülüklere yardım...
Bazı camilerde naylon torbalarla cemaati bire bir gezerek para topladıklarından aklıma bu geldi... Paralıysan Cuma namazına gel, parasızsan üzülürsün gelme...
Manzara gerçekten ilginç... Her Cuma namazında camilerin minberlerinde yardım talep eden hatipler, cami çıkışındaki merdivenlerde dilenciler...
İçeride kalsan imama, dışarıya çıksan dilencilere yakalanacaksın...
Şimdi ne diyelim? Müslüman’ın cuması para, haccı para, minaresi para mı?
Hani dine karışmayan laiklik? Hani seyahat hürriyeti? Hani anayasal haklar?..
Desen ki karayolundan hac ibadetimi yapmaya gideceğim, gidemezsin, ama İtalya’ya o diğer işler için gitmeye kalkışsan canın hangi yoldan isterse o yoldan git, manisi yok...
Bu nasıl laiklikse? Paris’e hürriyeti var, Mekke’ye hürriyeti yok...
Bir de halkın belleğindeki şu soru...
Toplanan cümle paraların akıbeti hayrola?!.
Hayrola, çünkü mahkemelerde bu konuda görülmekte olan derdest davalar var...
Diyecekler ki camiler, kurslar başka türlü inşa edilemez...
Ben de diyorum ki bu camiler ile Kur’an kurslarını halk yaptı. Halen de yapmaya devam ediyor.
O zaman akıllarda, toplanan paralardan Mehmetçik Vakfı ile cemevi gibi kuruluşlara yapılan bağışlar kalıyor... Camilerden topluyorlar, Mehmetçik Vakfı’na veriyorlar. Mehmetçik Vakfı, bu paralardan Güneydoğu’da şehit düşen erlerimizin ailelerine nakdi yardım yapıyorsa helali hoş olsun.
Daha da yetmezse, üzerini biz tamamlayalım.
Değilse, bir kokteyl, ya da pahalı yemek ziyafetlerinde Müslüman’ın paraları şaraba, rakıya harcanıyorsa bu halka ne cevap verecekler?.. Kurban derileri aynı yollarda işlem görüyorsa ne diyecekler? “Efendim biz lâik bir ülkeyiz, şarap da içeriz, rakı da...”
Git kendi paranla ne yaparsan yap, Müslüman’ın parasına dokunma...
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz... Müslüman mutlaka hayır hasenat yapmalı, ama parası ile derisini kurda kuşa yedirerek değil, bizzat görerek ve de eliyle (temlik usulü ile) yapmalı...
Telaşımı söyleyeyim...
Genleri kendi ellerimizle bozulmuş bir mabet kültürünü miras olarak nesillerimize bırakacağımızdan korkuyorum...
Korkuyorum, bu gidişatla tüm hayırlarımız fesada uğrayacak. Hayır deyince, Müslüman kaçacak delik arayacak... Güven kalkacak, itimatlar sarsılacak...
Öyle ya... Zekatı fesat, kurbanı fesat, fitreleri fesat bir ümmet olursa!..
Ve bir de Çernobil’in ülkemizde bıraktığı ölümcül travmalar unutulmadan “Diyanet kanseri” çıkarsa karşımıza, ona üzülürüm...
Doktorlar teşhisi öyle koyacaklar: Diyanet’in minarelere taktırdığı baz istasyonlarından kaynaklanan kanser türü...
Hani Müslüman deyince, elinden dilinden emin olacaktık?
(*) Emekli Hakim

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi