Sevilay Yükselir'den müthiş itiraflar!

Sevilay Yükselir'den müthiş itiraflar!
Sevilay Yükselir AK Parti’nin korkutuldukları gibi çıkmadığını söyledi ve ekledi:Boşuna korkmuşuz boşuna panik olmuşuz! AK Parti kurulduğu dönemde özgürlük alanlarına müdahale edileceği kanısını taşıyıp hükümeti desteklemediğini, içinde bulundu

NAZİF KARAMAN'IN RÖPORTAJI...

Sevilay Yükselir son zamanların popüler isimlerinden. Sabah gazetesinde haftalık yazılar yazan Yükselir, aynı zamanda iyi bir polemikçi. Özellikle “Ahmet Hakan’ın 28 Şubat döneminde askere gitmemek için dalağını aldırdığı” iddiası üzerine yazdığı yazıların ardından birçok isimle Ahmet Hakan yüzünden polemiğe girmek zorunda kaldı. Dik duruşu ve lafını sakınmayan üslubu ile dikkatleri üzerine çeken Sevilay Yükselir ile söyleşimizin ilk gününde gazeteciliğe nasıl, nerede ve ne zaman başladığını, AK Parti iktidarı göreve geldiğinde neler düşündüğünü ve ne gibi korkuları olduğunu, bu olumsuz düşüncelerinin nasıl değiştiğini, demokratik açılım hakkında ne düşündüğünü konuştuk. Ayrıca Ergenekon soruşturmasından Alevi açılımına bakışına kadar birçok konuyu ele aldık




º Sevilay Yükselir gazeteciliğe ne zaman ve nerede başladı?
- Ailem hukuk okumamı isterdi ama nedense benim hep gazeteciliğe merakım vardı. Bu nedenle üniversitede ilk tercihim olarak gazeteciliği yazdım ve İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde gazetecilik okudum. İlk muhabirlik deneyimim 1989 yılında okulun haber ajansında oldu. Ulusal basın olarak ilk iş tecrübem Hürriyet oldu.

º Kaç yılında Hürriyet’te çalıştınız?
- 1994’tü… Daha evvel Sosyal Demokrat Halk Parti vardı. Bu partinin gençlik kollarında üyeydim. O vesile ile tanıştığım Yalçın Abi (Bayer) aracı olmuştu. O nedenle derim hep üzerimde büyük emeği vardır Yalçın Abi’min. Baba adamdır! Arkadaşı olan yine Hürriyet’te yazan Yıldırım Çavlı’nın asistanlığı için beni önerdi. Yıldırım Bey, cüzi bir maaşı cebinden ödüyordu bana sağ olsun. Allah rahmet eylesin çok dürüst ve iyi bir kalemdi. Bir süre sonra Yıldırım Bey, Senkron Prodüksiyon’da Temiz Eller diye bir program yapmaya başladı. Bana, “Sen de gel” dedi. Orada habercilik yapabileceğimi söyledi. Epeyce bir zaman orada muhabirlik yaptım. Ama bu arada bebeğime hamile kaldım ve doktor bir süre çalışamayacağımı söyledi ve ayrıldım. Doktor ‘Çalışamazsın’ dedi ama ne mümkün! Avcılar’da oturuyorduk ve benim öylece evde yatmam mümkün değildi. Bir dostumuz aracı oldu ve bölgede söz sahibi olan bir yerel gazetede çalışmaya başladım. Oğlumu büyütünce eşime, “Ben ulusal basında şansımı deneyeceğim” deyip, başladım iş aramaya…

º Sonra nasıl döndünüz profesyonel gazeteciliğe?
- O tarihlerde üstad Ufuk Güldemir Habertürk TV’yi kurmuştu. Bangır bangır, “İşsiz gazetecilerin televizyonu” diye yayın yapıyordu. Tek tanıdığım adamın kapısını çaldım yine. Yalçın Bayer! Onun referansı ile 2002 yılında Habertürk’e başladım. Önceleri haftada 1 gün yarım saat, “Kent ve Yaşam” diye bir program yapıyordum. Sonra bir gün tam gazete hazırlığı yaparken Habertürk’te büyük emeği olan Orhan Can’a, beni göstererek, “Orhan! Bu kızı gazeteye istiyorum” dedi. Şaşkına döndüm. Ne diyeceğimi bilemedim. O kadar mutlu olmuştum ki anlatamam. Çünkü nihayetinde gazetecilik benim için her şeyin önünde geliyor. O gün benim için büyük gündü! Ufuk Güldemir gibi bir ustayla tam 4,5 yıl dip dibe çalışmanın keyfini yaşadım. Büyük gazeteciydi! Onu ve haberciliğini tanıyınca, okulda öğrendiklerimizin eksik olduğuna kanaat getirdim. Ama gazeteyi götüremedik. İmkânsızlıklarla boğuştuk. Ufuk Abi tercih yaptı ve gazeteyi kapatıp sadece televizyona ve internete yöneldi. Bana da, “Sen bir yere gitmiyorsun! Televizyonda kalıyorsun!” dedi. Kaldım. Sonra bana iki program verdi. Hafta içi beş gün hem Gülgün Feyman’la 13 Ajansı’nın editörlüğünü yapıyordum, 2 saat sonra da Çapraz Ateş adlı kendi sunduğum programı. İki kişiyi telefona alıp karşılıklı tartıştırıyordum. Çok tutmuştu o program.

UFUK GÜLDEMİR BENİ KOVMADI

º “Ufuk Güldemir Sevilay’ı kovdu” diye yazanlar oldu...
- Ufuk Abi’nin beni ne kadar sevdiğine şahit olan o kadar çok insan var ki! Buna rağmen, hain bazı isimler “Ufuk Güldemir Sevilay’ı kovdu!” diye yazılmasını sağladılar tetikçilere. Çok fena ya! Çok kötü insanlar var şu dünyada! Onun adından hareketle bu yalanları sıralamak ve onun adını bu işlere karıştırmak... Yaşasaydı hiçbirinin bunları yazmasına müsaade etmezdi rahmetli! Adeta ihanet ettiler onu yazdıranlar da, yazanlar da… Çok ayıp!

º Kimler bunu yapanlar?
- Adlarını bile anmaya değmeyecek insanlar! Onların yüzünden gittim ben Habertürk’ten… Çünkü hayatım boyunca onlar kadar faşizan yönetici görmedim. Orada bana yaptıkları zulmü cümle alem gördü. En başta Allah gördü! Baktım ki başa çıkmam mümkün değil. İçimden, “Sizi Allah’a havale ediyorum” deyip, sorgusuz sualsiz 4,5 yılımı bırakıp çıktım! Sonra da oraya buraya Ufuk Güldemir onu kovdu diye yazdırdılar. Oysa o kovmadı… Onlar benim ekmeğimle oynamak için her şeyi yaptılar! Ellerinden gelen bütün kötülüğü! Kaldı ki Ufuk Abi kovsa bile bu şereftir. Keşke onlar gibi adamların eline düşmemiş olsaydım da Ufuk Abi beni kovmuş olsaydı!

º Sonra ne oldu?
- Ee işsiz kaldım tabii. İş aramaya başladım. Tam o arada Fatih Altaylı Sabah’ın başına gelmişti. Bir arkadaşım referans oldu, gittim tanıştım. 5 dakika konuştuktan sonra, “Tamam seni zaten Habertürk’teki işlerinden biliyorum. Özel haber merkezine işe aldım” dedi. Müthiş güzel bir dönemdi benim için. Kariyerimdeki en önemli adımlardandı diyebilirim. Bomba gibi haberler yakalamış ve imzamı basmıştım altına! Tabir-i caizse yer gök inleten!

º Hangi haberleriniz yer gök inletti?
- Çok var tabii… Hepsi benim için ayrı güzellikte… Mesela, milletvekili Sabri Varan’ın yıldırım aşkını ortaya çıkarmıştım… Günlerce yazıldı çizildi… POAŞ’ın CEO’su Jan Nahum’u koltuğundan eden fotoğrafları yakalamıştım… POAŞ’ın 1.2 milyar dolarlık vergi raporunu büyük uğraş verip ortaya çıkarmıştım… Aydın Doğan’ın Hilton arazisi üzerine oynadığı oyunların belgeleri…

º Neden ayrıldınız oradan?
- 1 Nisan 2007’de TMSF el koydu gazeteye. Anlaşmazlıklar yaşadım, mutlu olamadım gelen ekiple ve ayrıldım.

º Ne yaptınız peki?
- O zamanlar Kanal 1’i Ciner almıştı yeniden. Oraya gittim. Biraz takıldık orada hep beraber, o arada Turgay Bey Habertürk’ü satın aldı. 1 sene kadar Fatih Altaylı ile “Olaylar ve Gerçekler” isimli bir programı yaptık. Bu arada yine haberturk.com’a haber filan yapıyordum. İşte biliyorsunuz ama tam gazete çıkarken ben Sabah’a transfer oldum…

ALTAYLI İLE BASİT BİR ANLAŞMAZLIK YÜZÜNDEN ÇALIŞAMADIK

º Fatih beyle bir dönem çok sıkı fıkıydınız. Yollarınız neden ayrıldı?
- Hiç kimseyi ilgilendirmeyecek kadar küçük ve önemsiz bir mesele. Yani velev ki maaşıma istediğim zammı yapmadı veya istediğim konumu vermedi. Her neyse… Tamamen bir müdür ve elemanı arasındaki bir meseleydi bu. Bunun üzerine de bir yığın şey yazıldı çizildi… Ama ben bu konuda konuşmayacağım. Çünkü her ne olursa olsun ben o gruptan ekmek yedim, evimin bir süre onların sayesinde geçimini sağladım. Fatih Abi’ye o dönem kırıldım ama geçti gitti. 

º Sabah’a geçmenizde Çalık ailesi ile hemşehri olmanızın etkisi var diyorlar. Doğru mu?
- Çalık’ın sayesinde geldi oturdu bu köşeye diyorlar anlamıyorum. Ben buraya gazeteci kimliğimle geldim. Hemşehri kimliğimle filan değil!

º Şu anda Sabah’ta mutlu musunuz? Ruh haliniz nedir?
- Şimdi çok mutluyum desem nazar edecekler diye korkuyorum… Tahtaya vurayım önce… Evet gerçekten mutluyum… (Gülerek) Düşmanlara duyurulur… Allah izin verirse emekliliğe kadar buradayım inşallah!

ÖZGÜRLÜK ALANIMIZA GİRİLMEDİ

º “AKP gelince başımızı zorla kapatacak, şeriatı getirecek zannediyorduk ama şimdilerde yanıldığımızı anladım” şeklinde bir açıklamanız oldu. Bu algının değişmesine ne sebep oldu?
- Ben sosyal demokrat, sol kökenli bir insanım. Erdal İnönü’nün genel başkan olduğu dönemde SHP’de gençlik kolları başkanıydım o bölgede. Modern rejimi savunan bir insan olduğum için ülkeye şeriatın geleceği, kadınların başlarının zorla kapanacağı propagandasının kurbanı olduk kanımca. Çok fena korkutulduk ve tahrik edildik! Senaryolar havada uçuşuyordu. Ben değil sadece, birçok insan aynı kaygıyı taşıyordu. ‘Türkiye İran mı olacak?’ sorusu gündeme gelince ürküyor insan. Tabii henüz AKP’nin ne yapacağını bilmediğimiz için de tedirgindik. Vahim bir tablo vardı önümüzde ve ‘Bunlar ülkeyi İran’a çevirecekler’ diye düşünüyorduk.

º Kim salıyor bu korkuyu topluma?
- Yapanlar belli oldu işte. Neye hizmet ettiklerini, ne planlar yaptıklarını Ergenekon davası ile birlikte gördük. Ama halen yapanlar var bunu. Türkiye yeni yeni uyanıyor ve konuşuyor.

º Sizin AK Parti iktidarına yönelik korku senaryosu algınızda ne gibi bir değişim oldu. Net olarak ortaya koyar mısınız?
- Önyargılı tutumların insanı ne kadar büyük felaketlere, kamplaşmalara sürükleyeceğini gördüm. Ama tabii AKP ilk iktidara geldiğinde de önümüze bugün konulan demokratik paket ortada yoktu. Ne Kürt Açılımı, ne de Alevi Açılımı tartışılıyordu. Konuşulan ilk konu başörtüsü ve İmam Hatipler oldu. Olabilirdi de. Ama işte onlar onu konuşmak isterken bazıları da, “Hahh işte. Bunların tek derdi başörtüsü ve imam hatipler! Yandı çıramız. Önce türbanı özgürleştirecekler, sonra da bizim başımıza zorla geçirecekler” filan diye spekülasyon yaptılar. Özetle, özgürlük alanımıza girileceğini düşünmüştüm ama girilmediğini gördüm. Şimdi görüyorum ki boşuna korkmuşuz! Boşuna panik olmuşuz! En tuhafı ise, sol kökenli bir insan olarak yıllarca umut ettiğim, olmasını temenni ettiğim Kürt Açılımı konusunda adım atılması oldu. Ama AKP Demokratik Açılım’ı başlatarak çok tarihsel bir adım attı. 30 yıldır kan davasına dönüşmüş bir kavgayı bitirmek için düğmeye bastı! Hepimizin geleceğe dair sorumluluğu var.

MUMCU CİNAYETİNİN ARKASINDA İRTİCACI GRUPLARIN OLDUĞU KOCA BİR YALANMIŞ

º Ergenekon sürecinde yaşanan gelişmeler, sizin içinde bulunduğunuz camiada bazı isimleri ciddi şekilde rahatsız ediyor. Sizin gelişmelerden herhangi bir rahatsızlığınız var mı?
- Hayır, neden rahatsız olayım. Bakın öğrencilik yıllarımda yağmurda çamurda Uğur Mumcu için eylemlere katılıp slogan attım Ankara’da. Hem de “şeriata hayır!” diye slogan atıyorduk. Çünkü o dönem o cinayeti irticacı grupların şeriat adına yaptığı söyleniyordu. Şimdi görüyoruz ki her şey koca bir yalanmış. Yapanların ne için, kime hizmet amacıyla yaptıkları gün gibi ortada! Ergenekon dolayısıyla ele geçirilen belgelere, kanıtlara bir bakın Allah aşkına! Ne korkunç! Ne beter şeyler var içinde…

º Alevilere yönelik de bir açılım söz konusu. Siz de Alevi kökenlisiniz. Bu açılımı nasıl buluyorsunuz?
- Alevilerin bu projeye inanılmaz ihtiyacı vardı. Yıllar yılı bütün bu konuşulanların kamuoyu nezdinde tartışılıp konuşulmasını beklediler. O nedenle bugün olmasa bile yarın bu atılan adımların hayata geçeceğine inanıyorum. Bugüne kadar bu konuda kibrit çöpü kadar bir iş yapmamış siyasilere de her daim soruyorum: “Siz ne yaptınız Aleviler için?” Dolayısıyla Alevi toplumunun kendini daha iyi ifade edebilmesi, anlatabilmesi yönünde çok olumlu adımlar olarak değerlendiriyorum bu çalışmaları. Onun için de yürekten destekliyorum!

¥ Yarın: Ahmet Hakan mahalle Değiştirmese şimdi askerdeydi

VAKİT

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.