Mehmetçik anlatıyor

Mehmetçik anlatıyor
Sizlerden gelen askerlik anılarını yayınlamaya devam ediyoruz. Bugünkü bölümümüzde de birbirinden ilginç anılar var:

HEMEN ÜZERİNİ ÇIKAR
Ben Y.C.: Askerliğimi astsubay öğretmen olarak yaptım. Burdur' da 18-19 günlük temel eğitimden sonra normal hayatımıza döndük. O süre içinde ilginç bir olaya şahit oldum.Ordayken bizi en çok uyardıkları konu ictimayı kaçırmamaktı.Bir de ağaçlık ve çimenlik alanlarda kene tehlikesi olduğuydu.Hatta bir arkadaş kene tarafından ısırılmıştı. 10-12 gün olmuştu ki bir erin öğle ictimasında olmadığı anlaşıldı .Arkadaşları da nerede olduğunu bilmiyorlardı.Bu eri bulamadılar.Normal bir askerlik dönemi olmadığı için de kimsenin aklına aşırı olasılıklar gelmiyordu.Ama hepimizin düşüncesi bu arkadaşın iyi bir ceza alacağı yönündeydi.Aradan birkaç saat geçti.Bütün bölük kamelyaların veya ağaç gölgelerinin altında boş boş akşam yemeği vaktini beklerken, ben de yasak olmasına rağmen koğuşun önündeki dolabımdan bir şey almak için bölük binasına girmiştim.Babacan bir üstçavuşumuz vardı.Ben dolabın önündeyken dışarıdan çavuşlardan birisi üstçavuşa seslenerek komutanım kayıp askeri bulduk dedi. Ben de arkama döndüm ve içimden şimdi bu adam yandı dedim. Üstçavuş da çavuşu duyunca odasından çıkmış ere doğru yaklaşıyordu. "Neredeymiş" diye sordu. "Ağaçların altında uyuya kalmış" diye cevapladılar.Ben bakalım nasıl azarlayacak diye beklerken beklemediğim bir şey oldu.Üstçavuş , "Hemen" dedi telaşla. "Üzerini çıkart". Arkadaş şaşkın bir şekilde üstündekileri çıkarmaya başladı.Üstçavuş bir şey ararmış gibi "dön, dön, dön, dön" deyip eliyle erin sırtını yokluyordu."Oğlum" dedi. "Orda uyunur mu, manyak mısın, başka bi yer bulamadın mı uyuyacak. Ya kene falan ısırsaydı" dedi.Sonra anladılar ki kene ısırmamış.Arkadaşın uyuduğu yanına kar kaldı. Bizim de pek hayırlı olmayan beklentilerimiz boşa çıktı :D.

YANDIM ANAM
Ramazan K. : Bilecek 2, jandarma er eğitim tugayı mutfak gece sorumlusuyken ahcılardan birisi demir sürahiye yumarta koymuş kaynatıyor o sırada mutfak nöbetçi ast subayı baskın yapıyor ve sürahiye bir tekme vuruyor. Tabi nöbetci astsubayın hesap edemediği bir şey var oda içindeki su çok sıcak ve ahcının yüzüne gideceğini bilemiyor. Tekmeyi yiyen sürahi içindeki kaynar suyu ahcının suratına boca etmesiyle birlikte yandım anam feryatlarıyla ortalık karışıyor. ahcı canının yumurta isteğinin bedelini 1, derecen yanıkla üç aylık hastane tedavisiyle ödüyor.

YA PATLASAYDI
Ahmet B. : Şırnak ili maden mevkiinde bir gece gözetleme yapıyoruz. telsizlerden duyum anonsları gelmektedir, duyum anonsları geldiğinde mevkimizde bulunan 9 tane mevziye (bir mg 3, bir uçak savar, yedi tim mevzisi) tim komutanı olarak gözetleme yaparken telsiz anonslarında duyum alındığı için aydınlatma ve taciz havan mermileri atılacak anonsuyla mevzilerdeki bütün askerler dört gözle gözetlemeye başlamıştır. Görüntü hareketlerinden anlaşıldığı üzere aydınlatma havanları ve normal havan mermileri atılmaya başlandı, bizde bu esnada pür dikkat gözetlemeye devam ediyoruz. 200 metre gerimizden havan takımı sürekli üzerimizden havan mermilerini aşırtarak sayamayacağımız kadar havan mermisi ve aydınlatma atıyordu, çatışmanın şiddetli anında bir çavuş(ben), bir asker, bir de uzman çavuş birden bir metal sesi işittik, pkk lı teröristin mevzilere sızdığını düşündüm, bu gelen metal sesinin mevziye atılmış el bombası olabileceğini düşünerek, birden mevzinin tehlikeli bölgesine atladım, er ve uzman çavuşun dona kalıp olayın şokunu atlatmasına kadar 10-15 saniye geçtikten sonra, patlama sesi, duymadığımız için ben tehlikeli bölgeden tekrar mevzime geçtim olayı aydınlatmak için gelen metal sesinin ne olduğunu araştırdığımızda irtibat hendeğinin içerisinde bir tane patlamamış havan mermisi(aydınlatma mermisi değil) olduğunu gördük incelememizde irtibat hendeğinden mevzi tarafına yığıntı olan kumun tam üzerine düşüp irtibat hendeğine yuvarlandığını gördük, ertesi gün uzmanlar tarafından havan mermisi olduğu yerde patlatılarak etkisiz hale getirildi ve alanda bir metrelik ekstra çukur oluştu, bu olaydan 15 gün önce bölgeye şiddetli bir yağmur yağmıştı, cephanelik toprakta gömülü olduğu için ıslanmış olduğu için devlet envanterindeki bu mermiler duyum bahane edilerek ıslak mermiler elden çıkarılmak istenirken böyle trajikomik bi olayla karşılaştık buda patlayanlardan biri olabilirdi.

NE YAPIYORSUNUZ TEGMENİM ALAYIN DEPOSUNDA?
Muhammet YETER : Askerliğimi 1988 -1989 yıllarında yedek subay olarak İzmit'te 13. Mekanize Alay Komutanlığında yaptım. Teğmen S.A. ve ben Karargâh ve Destek Bölüğündeydik. Aynı bölükte takım komutanı olarak görev yapıyorduk. Teğmen S.A. güzel bir bahar günü öğle sonrası mesainin başlamasına az bir zaman kala yanına kendi takımından üç tane de er alarak kendisi önde, erler arkada uygun adımda Alay Karargâh Bölüğünün deposuna doğru gidiyorlardı. Öğle yemeği sonrasında asteğmenler olarak toplanıp sohbet ettiğimiz parkta oturduğumu görünce üstlüğünü kullanarak beni de çağırdı. Sesinde, sanki beni de ortak etmek istediği bir suça çağrı tonu ve üslubu vardı. Zaten aramız iyi değildi. Birçok kere karşılıklı sesimizi yükselterek birbirimize karşı sert üslupla bağrışmıştık. Çağrıya olumsuz cevap vermem mümkün değildi ve bende gruba katıldım. Kibarca nereye gittiğimizi sordum, işimizin olduğunu söyledi kısaca. Alay Karargâh bölüğünün deposuna vardığımızda erlerden birisini açık alana gözcü olarak yerleştirdi, diğerine ise deponun duvarından tırmanıp tavan arasına geçmesini ve depoya inip içeriden deponun kapısını açmasını söyledi. Teğmen S.A. Alay komutanının kendisine verdiği tel örgüleri tamir etme görevini yerine getirmek için gerekli teli temin etmek amacı ile depodan dikenli tel almak istiyordu. Bunu usulüne uygun şekilde yapmak yerine böyle bir yol seçmişti. Verilen görevi başarıyla tamamlayacak ve takdir bekleyecekti. Deponun kapısı açıldı ve içerideki tellerin bir bölümü dışarıya çıkarılmak üzereydi ki gözcü olarak bırakılan er koşarak geldi, selam verdi ve "Komutanım S. Astsubayım geliyor" dedi. Teğmen S.A. bir anda ne yapacağını şaşırdı ve "Eyvah! Yakalandık anasını s……" dedi. Astsubay S. Teğmen S.A ı fena yakalamıştı.
- Ne yapıyorsunuz teğmenim alayın deposunda?
- Tel lazım olmuştu, onu alıyorduk.
- Tel lazım olduysa bunu almanın uygun bir yolu vardır teğmenim, siz düpedüz hırsızlık yapıyorsunuz.
- Haddini bil astsubayım terbiyesizlik yapma! Benimle böyle konuşamazsın sen!
- Asıl siz terbiyesizlik ve hırsızlık yapmayın.
Teğmen S.A. ile Astsubay Başçavuş S. yüksek seslerle birbirlerine bağırıp çağırarak hakaret ettiler. Teğmen S.A. rütbesine de güvenerek Astsubay S.ı mahkemeye vereceğini de söyleyip erlerle birlikte gitti. Ben de mesaiye başlamak üzere bölük garajına yöneldim. Aradan birkaç gün geçti. Alay komutanlığının mahkemesine ifade vermek üzere çağrıldım. Teğmen S.A. Astsubay S.ı mahkemeye vermiş, olay anında yanında bulunan üç eri de şahit göstermişti. Bende oradaydım ama beni şahit olarak göstermemişti aslında. Erlerle de önceden konuşarak ne söylemeleri gerektiğini sıkı sıkıya tembihlemişti. Ancak erlerden biri ifade esnasında orada kim vardı sorusunu cevaplarken benim bulunduğumu da söyleyince ister istemez ifadem alınmak üzere ben de davaya dâhil olmak durumunda kalmıştım. Mahkeme; biri teğmen, diğeri asteğmen olan iki hâkimden oluşuyordu ve Yüce Türk Milleti adına karar verecekti. Önce doğruyu söyleyeceğime dair yemin ettim ve olayı anlatmaya başladım, olayı aynen anlattım. Hatta en sonra söylediği "Eyvah! Yakalandık anasını s……" dediğini de. Bu son cümleyi söyledikten sonra ifadeyi alan hâkim teğmen bir anda şaşırdı ve bana dönerek:
- Dur bir dakika, gerçekten böylemi söyledi?
- Evet, olayı tanık olduğum şekilde anlatıyorum.
- Diğer şahitler olayı böyle anlatmadılar.
- Diğer şahitlerin olayı nasıl anlattığını bilmiyorum ama olay aynen bu şekilde cereyan etmiştir.
Alayımızın hâkimleri sinli kaflı ifadeyi noktalayarak tutanağa geçirdiler ve İfademi tamamladım. Birkaç gün sonra Astsubay S.ın bana teşekkür için ziyarete geldiğinde öğrendim ki, Alay Komutanı Kurmay Albay A.K. Teğmen S.A.ı yanına çağırıp bir güzel kalaylamış, olayın kapatılmasını ve mahkemenin de iptalini emretmiş.

GÖZLERİMLE GÖRSEM İNANMAM
Ceyhuny: Kısa dönem acemi birliğindeyim. Şansa liseden sınıf arkadaşım asteğmen aynı taburda. Uzun dönemler gelmiş, tuvaletler tıkanmış. İçi taş dolu. Millet afadersiniz taşla silmiş kubura atmış. Şimdi bu insanlar gani askerlikte. Asker ne yapsın, sıfırdan başlayıp öğretiyor herşeyi. Eğitimsizlik kimin suçu?

“TGRT’Yİ DE SATTILAR” DİYEN YÜZBAŞI
2007 yılında askerliğimi Ankara'da yaptım. Görev yaptığım birliklerin isimlerini vermek istemiyorum. Acemilik döneminde bulunduğum birlikte gayet düzenli, kendisini hem askeri hem de insani olarak iyi yetiştirdiği görünümü veren bir yüzbaşımız vardı. Disiplini elden bırakmazdı ama kimseyi de gereksiz yere azarlamazdı.
Disiplinin en yoğun yaşandığı, askerlerin sus-pus olduğu anlarda yaptığı esprilerle askerlerin rahatlamasını sağlardı. O yüzden çok da sevilmeyen birisi değildi. Acemilik döneminin sona ermesine birkaç gün varken, bu yüzbaşımız bizleri yanına toplayarak bir sohbet gerçekleştirdi. "Herkes düşüncesini açıklayabilir, istediği soruyu sorabilir" sözleriyle kimsenin kendisini sınırlamamasını istedi.. İlk bakışta, askeri disiplinden yorulmuş askerlerin az da olsa sivil bir sohbet olarak algılayıp rahatladığı bu durum, yüzbaşımızın "TGRT'yi bile yabancılara sattılar" sözlerini işitince o dönemde Ergenekon-ulusalcı tayfasının yürüttüğü 'ülkeyi satıyorlar' propagandası aklıma geldi. Yüzbaşı "TGRT'yi bile sattılar" derken, hükümete göndermede bulunuyordu. Yüzbaşımız Avrupa'ya ABD'ye laf sokuyordu. Aslında aklı başında bir yüzbaşıydı, ki hala öyle olduğunu tahmin ediyorum, ama nasıl böyle kendisini bıraktığını anlayamadım. Yüzbaşının Avrupa, Amerika karşıtlığına birşey dediğim yok hatta hoşuma da gitmişti ama Ergenekoncu-ulusalcı propagandacıların sürekli kullandığı kelimeleri duyunca yine de bir rahatsızlık duymuştum.
Yüzbaşı konuşurken, askerlerin bir kısmı da artık ordu birliklerinin vazgeçilmezi haline gelen 'olmazsa askerlik olmaz' denilen Amerikan gazlı içeceği Coca-Cola makinesinden kola alıp serinliyordu. Yüzbaşı konuşurken ona "Komutanım ordumuz madem bu kadar anti-Batıcı, anti-Amerikancı o zaman neden Amerikan kültürünü ya da Batı medeniyetini özümsüyor da kendi dini ve kültürel mirasımıza sahip çıkmıyor. Anti-Amerikancı ordumuz neden anti-Amerikancı Erbakan'ı devirdi?" diye sormak istedim.
Komutanın 'herşeyi sorabilirsiniz' sözünden cesaret alarak tam sormak üzereydim ki bir anda "Askerliğim henüz bitmedi. Yerin de komutanın da kulağı ve hafızası var" diyerek vazgeçtim. Bunu anlatmamın sebebi; ordunun siyasete ne kadar bulaştığını sizlerle paylaşmak içindi. Teğmeninden, yüzbaşısına, yarbayından albayına kadar (generalleri zaten biliyoruz) ordumuz maalesef siyaset virüsüne yakalanmış ve tek vazifesi olan askerliği ikinci plana itmiştir. Eğer bir yüzbaşı askerlerine askerlik mesleği üzerine tecrübeleri yerine siyaset konuşuyorsa, o zaman o ordudan mükemmel bir ordu beklemek hayal olur. O yüzbaşının ne Ergenekoncu-ulusalcı tayfayla bir ilgisinin olduğunu düşünmüyorum ama belli ki etkisinde kalmıştı. Oysa bir asker olarak mükemmellik görüntüsü verirken bu mükemmelliğini üzerine vazife olmayan siyasete bulaştırmamalıydı.

KOMUTAN BAŞIMIZDAKİ TAKKEYİ ÇIKARDI VE …
Artvin merkez, 211. hudut alayı, alay karargah bölüğü, muhabere takımı, hatçı tim komutanıyım. Yıl 1995. Aylardan ramazan ayı. Alay karargah bölük komutanımız yüzbaşı Serhat KOŞDERE. Bizler teravih namazı kılmak için bölük yerleşkesinde malzeme depolar bölgesinde mescit olarak ayrılan tek odada ibadetimizi yapıyoruz. Namaza selam vererek ara verdiğimiz sırada nömetçi amirimiz yüzbaşı Serhat KOŞDERE mescit kapısını açarak botları ile mescit içerisine girdi ve arkadaşlarımız arasında dolaşmaya başladı. Tüm arkadaşlarımız esas duruşta mescit çok sessiz sadece komutanımızın ayak sesleri... Aramızda bir müddet dolaştıktan sonra arkadaşımızın bir tanesinin kafasındaki takkeyi alarak verdiği emir, askerin nizami olması şarttır, ya tümünüzde takke olacak veya hiçbirinizde olmayacak. Ortamdaki sessizlik emredersiniz komutanım nidasıyla bozuluyor ve ardından sessizlik. Komutanımız bir müddet askerler arasında dolaşıp yüzlerine bakıyor ve mescitten çıkıyor.Peygamber ocağı ordumuzun içerisindeki bu tutumun yorumunu sizlere bırakıyorum...Saygılarımla, Selahattin GÜRLE

SAHURDA HELVA VE TURŞU
Ben Trabzon'dan HALDUN.1995 YILINDA ASKERLİĞİMİ ETİMESGUT ZIRHLI BİRLİKLER TÜMENİNDE YAPTIM.BİR GÜN ÖĞLE YEMEĞİNDE NÖB.ASTSUBAY YEMEK DUASI YAPTIRIYOR.o tanrımıza hamd olsun diyor bütün asker ALLAH'IMIZA HAMD OLSUN diye bağırıyor.komutaan köpürdü Allah yok(haşa)tanrı diyeceksiniz biz yine ALLAH'ımıza hamdolsun dedik.bu olay dört beş kez tekrarlanınca bizi dışarıya çıkarttı size yemek vermem tanrımıza diyeceksiniz diye.2.alaya yeni tümgeneral geldi.camide namaz kılanlaırn isim listesini aldırdı yani fişletti ve bir tane de binbaşı dahil cuma namazını kıldılar diye askeriye içindeki disipline (diskoya) gönderdi.en sonunda cami görevlisi asker oradaki görevinden alındı ve cami ibadete kapatıldı.komutanın ismini size vereyim yayınlayıp yayınlamamak size kalmış.o zaman ki tümgeneral şimdi halen aktif görevde erdal ceylanoğlu.ALLAH ALLAH denildiğini zannedilen ordu komutanlarının birkaçı.ramazanda oruç tutmayalım diye sahurda helva ve turşu veriliyordu bilinçli olarak.tabi susuzluğa ancak 10 gün dayanabildik ve sonra herkes döküldü ve oruç tutamadık.kimse ekranlara çıkıp hikaye anlatmasın.ordunu büyük çoğunluğu bu kafalardan oluşuyor.Allah diyemezsin.ve ben askerliğim bittikten sonra oğlum olursa askere göndermeyeceğime and içtim.çünkü bu orduya askerlik yapılmaz maalesef.ölse eğitim zaiyatı diye not düşüyorlar.bir delikanlı 20 yılda meydana geliyor.kendi egolarını tatmine ben evladımı göndermem.ayrıcs 28 şubat sürecinde de tanklar bizim tümenden ve alaylardan yürütülmüştü.

MEHMETÇİK ANLATIYOR 1. BÖLÜM - TIKLAYIN

MEHMETÇİK ANLATIYOR 2. BÖLÜM - TIKLAYIN

MEHMETÇİK ANLATIYOR 3. BÖLÜM - TIKLAYIN

Devam edecek

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.