Oray açık açık İsrail'i savundu!

Oray açık açık İsrail'i savundu!
Daha önce "Ben ruhen Yahudiyim" diyen Akşam yazarı Oray Eğin, yardım gemilerine yapılan baskınla ilgili Katil İsrail'i savundu. Eğin, İHH'yı da 'Milli görüşçü ve anti-semitik' dedi...

İŞTE ORAY EĞİN'İN İSRAİL'İ HAKLI GÖSTERMEYE ÇALIŞAN O SKANDAL YAZISI:

Bu ölümlerin hesabını kimden soracağız
Dün sabaha karşı Gazze'ye yardım götürmek amacıyla yola çıkan geminin uluslararası sularda İsrail ordusunun saldırısına uğramasının hiçbir özrü, hiçbir açıklaması, meşru hiçbir nedeni yoktur. Maalesef İsrail tarihinin en sağcı hükümeti yönetimde ve Dışişleri Bakanlığı yetkin olmayan, uluslararası krizleri iyi yönetemeyen ellere emanet. 

Saldırı İsrail açısından uluslararası bir skandal, bir insanlık ayıbıdır. Sivil yardım götüren bir gemiye askerlerle çıkartma yapıp, bıçaklı, sopalı direnişe karşılık mermiyle karşılık vermek orantısız güç kullanımıdır.

Ancak bir gerçeğin de altının çizilmesi gerekiyor: Agresif bir savunma politikası İsrail'in kuruluşundan beri tercihi. Orantısız güç kullanımı, 'meşru müdafaa' adına hukuksuzluğu yer yer tercih edebilen, yer yer kontrolsüz olabilen bir ülke İsrail.

Ayrıca İsrail devleti halen Gazze'de savaş halinde. Ambargolar herkes için hoşnutsuz olmasına rağmen, savaş içinde olan devletlerin başvurmak zorunda oldukları bir yöntem.

Ancak ilkesel olarak yardımlara karşı değil. İsrail, yardım konvoyları için belirli bir prosedür uygulanmasını istiyor. Aynı talebi Milli Görüş'çü ve anti-semitik çizgideki İnsani Yardım Vakfı'na da iletti.

Yardımlar yapılan güvenlik araştırmalarının ardından Gazze'ye ulaştırılıyor. İsrail'in bu güvenlik aramaları en fazla bir gün sürüyor, belli malzemeler bomba yapımına katkıda bulunduğu için ulaştırılmıyor ancak şabatta bile İsrail yardım malzemelerini iletiyor, güvenlik araştırmaları resmi tatil olan cuma günü bile yapılıyor.

Mavi Marmara gemisi ise bu prosedürü takip etmeyip, bir anlamda 'kendi bildiği yolda' ambargoyu delmek için Gazze'ye yanaşmakta ısrar etti.

Dün saldırıya uğrayan gemiden saat 04:00 civarında Aşdod Limanı'na gitmelerini istedi.

İsrail'in açık bir reddine ve tehdidine karşı 'Bu sefer bir şey olmaz' ya da 'Korkarlar vuramazlar' diye bile bile gidilebilir mi?

İsrail'in nasıl bir tavır takınacağı, geçmişte bu gibi durumlarda ne gibi tepkiler vereceği ortadaydı. Yıllardır orantısız güçle kendisini savunan bir devletin bir anda, sadece bir gemi geldi diye tavırlarını değiştirmesini de hiç kimse beklemiyordu.

Ne yazık ki, bu gemideki insanlar bile bile gittiler ölüme. Aynı gemide kendileri için karar veremeyecek kadar küçük yaşta çocukların da anne-babaları tarafından yolculuğa dahil edildiğini unutmayalım.
İsrail'in bu gemiye karşı kullandığı orantısız güç asla bu yardım konvoyunun tartışmalı motivasyonunu ortadan kaldırmıyor. Üstelik, Türkiye'nin Dışişleri Bakanlığı'nın böylesi bir saldırı ihtimalini bilmemesi, öngörememesi de imkansız.


İki soru meşrudur:

- Bu geminin yola çıkmasına seyirci kalanlardan, hatta bilakis destekleyenlerden, uyarmayan ve engellemeyenlerden de hesap sorulması gerekmiyor mu?

- Tüm uyarılarına, hedefteki ülkenin siciline bakmaksızın törenlerle bu geminin uğurlanmasında hiç mi çarpık taraf yok?

Bugün önemli olan, İsrail'e haklı olarak tepki vermek kadar Türkiye'nin dış politikasında zaafiyeti, herhangi bir uluslararası dengeyi gözetmeden kendi bildiğini yapma politikasını, kafasına göre kendine rol biçme modelini de masaya yatırmamız gerekiyor.

Bu soruları yarına, öbür güne, acımız unutulana kadar erteleyemeyiz, bunun hesabını hemen sormalıyız.

Önce Suriye'yle, şimdi Pakistan'la yani terörü destekleyen ülkelerle vize kaldıran Türkiye'nin yeni dış politikası, yere göğe konulamayan, Kissinger muamelesi yapılan, durmaksızın 'gaza getirilen' Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun adımlarını yeniden düşünmesi gerekmiyor mu?
20'ye yakın sivilin ölümüne sebep İsrailli askerlerin kurşunları olduğu kadar, o sivilleri törenlerle, onlara kahramanlık payeleri biçerek, diplomasiyi hiçe sayarak sonu belli yolculuğa uğurlayanlardır da.
Kimse kimseyi kandırmasın, ortada iki başlı bir mesele var: İsrail'in orantısız güç kullanımı ve Türkiye'nin hükümet sorunu.


Tehlike çanları



- Gizli anti-semitizm: Üzerine çarpı atılmış İsrail bayrakları, 'Hitler'i özlüyorum' diye tweet atmalar, YouTube'a Hitler'i yücelten video koyan Türkler... Dün nerede gördüm bilmiyorum ama aklı başında biri Hitler övgülerine karşılık 'Almanya'da Türkleri yakan Neo-Nazi'lerin fikir babası kim' diye yazmıştı...

- Panik ve provokasyon: Yahudi aileler sabahın erken saatlerinden itibaren çocuklarını okullara yollamış İstanbul'da... Tekirdağ'da bir provokatif İsrailli bisikletçilere saldırdı. Yahudi sermayesiyle kurulan Türk şirketlerine protesto, hatta yağmalama ihtimalleri...

- Antalya'da rezervasyonlar iptal: Etrafı Ortadoğu'daki Müslüman ülkelerle çevrili İsrailli aileler için sadece bir buçuk saat uzakta rahatlıkla tatil yapabilecekleri tek ülke Türkiye'ydi... Türkiye için de İsrailli turist önemli bir gelir kaynağıydı. 'Vanminüts' krizinden beri azalan rezervasyonların bu yıl sıfıra ineceği tahmin ediliyor. İsrail televizyonları hemen Türkiye'ye boykot çağrıları başlattı, rezervasyon iptalleri hızlandı.

- Kara bir leke: Tarihimize baktığımızda Yahudilerle ilişkimiz son derece iyi oldu, Avrupa'ya kıyasla hep alnı ak çıktık. Ta ki AKP hükümetine kadar. Bugüne kadar ne İsrail'le, ne Yahudilerle hiçbir temel problemi olmayan Türkiye'nin İsrail'le ilişkisi son dört-beş yılda adım adım iki ülkenin karşılıklı çatışmasına kadar geldi. Bu aşamadan sonra onarılması çok zor, dönülmez bir noktaya geldi ilişkilerimiz ve Ortadoğu'daki çok stratejik bir dostumuzu kaybettik.

İyi ki...
BÜLENT ARINÇ KONUŞTU:
Hükümet adına ilk resmi açıklama Başbakan Erdoğan yurtdışında olduğu için vekili Bülent Arınç'tan geldi. İçinde sert ifadeler içermesine rağmen provokasyondan uzak, sakin, belli bir tonu aşmadan, herhangi bir duygu dalgalanmasına izin vermeyen konuşması kritik bir dönemde devlet adamlığının nasıl olması gerektiğine dair iyi bir örnek oldu...

BAŞBAKAN UZAKTAYDI: Şili'deki Başbakan Erdoğan haklı olarak seyahatini kesip Türkiye'ye dönüyor. Saat farkından da dolayı resmi açıklamalar arasında en sonuncusu ondan geldi. Alışılmışın aksine o da çok sakin konuştu, adeta bu krizde olgun tarafın Türkiye olacağının işaretini verdi. Türkiye'deki Yahudilere sahip çıkması, onları sözle de olsa rahatlatacak güvenceler vermesi olumluydu.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.