Doğan başyazarlarıyla saldırdı

Doğan başyazarlarıyla saldırdı
Dikkat çeken ayrıntı! Osman Can'ın, Anayasa Mahkemesi'nin yetkisi olmamasına rağmen anayasa değişikliği paketi konusunda vereceği iptal kararıyla ilgili açıklamalarından rahatsız olan Doğan, başyazarlarıyla operasyona başladı...

Bugün Doğan gazeteleri başyazarlarda pişti oldu. Doğan'ın üç başyazarı da Osman Can'ı hedef alan yazılar kaleme aldı.

Hürriyet Gazetesi Başyazarı Oktay Ekşi, Can'ın hukuk adına hukuksuzluğu savunduğunu iddia etti.

Vatan Gazetesi Başyazarı Güngör Mengi, Haşim Kılıç'a "Gereğini yap" çağrısında bulundu.

Aydın Doğan'ın sözcüsü Taha Akyol da Milliyet'teki yazısında Osman Can'ı eleştirdi.

HÜRRİYET GAZETESİ BAŞYAZARI OKTAY EKŞİ'NİN YAZISI:

Geriye ne kaldı?


HUKUKUN ırzına geçildiği bir ülkede yaşıyorsanız, su gibi, oksijen gibi her gün, her an ona ihtiyaç duyar hale geliyorsunuz. Öyle ya... Yaşadığınız ülkede, Anayasa hukuku doçenti sıfatını taşıyan, üstelik Anayasa Mahkemesi Raportörü olan biri dahi “hukuk” adına “hukuksuzluğu” savunuyorsa, başka ne yapacaksınız?

Neyse ki dün TBMM Adalet Komisyonu’nda bir yasa tasarısı görüşülürken, muhalefet milletvekilleri Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in ağzından “kerpetenle diş çeker gibi” zorlayarak, bazı laflar alabilmişler.
Anlaşılan, son günlerde hangi taşı kaldırsanız altından çıkıveren Anayasa Mahkemesi Raportörü Osman Can’ın “Anayasa Mahkemesi’nin (önüne gelen Anayasa değişikliği ile ilgili yasayı) iptale karar vermesi durumunda, parlamentonun bu kararı yok saymasını kesinlikle isterim” türü, hukukla, akılla, bilimle bağdaşmayan lafları bardağı taşırmış.
Biliyorsunuz Osman Can isimli muhterem, hukuk literatürüne yeni sayfalar ekleyen buluşlarını sergilerken, sadece “Meclis Anayasa Mahkemesi’nin kararını tanımasın” demekle kalmadı.
“Anayasa Mahkemesi’nin vereceği iptal kararını Başbakanlık Resmi Gazete’ye gönderip yayınlatmasın. Böylece 12 Eylül günü yapılacak referandum sırasında halkın Meclis’ten çıkmış olan metne oy vermesi sağlanmış olur” gibi, ancak aklını peynir ekmekle yemiş birinin söyleyebileceği şeyler de söyledi.
Dahası, kendisinin beğenmediği bir karar vermesi halinde Anayasa Mahkemesi’ni de, verdiği kararı da “yok” sayacağını ifade etti.
Böylece Anayasal sistemi Osman Can beyefendinin arzusuna göre yeniden dizayn etme gerektiğini hepimize anlatmış oldu.
Adalet sisteminin bugünkü hale gelmesinin baş siyasi sorumlusu olan Sadullah Ergin de -bir dönemin notorius (kötülükleriyle tanınmış) Adalet Bakanı Hüseyin Avni Göktürk de öyle idi-, muhalefet milletvekilleri yakasına yapışıp, yargıyı bu tür saldırılardan koruması gerektiğini anımsatınca, kanımızca mecbur kalıp:
“Kimden gelirse gelsin sürmekte olan bir davayı etkileyebilecek mahiyetteki beyanlardan kaçınmalıyız. Elbette mahkemelerin vermiş olduğu kararlar eleştirilebilir. Ama yargılama süreci devam ediyor ise hepimiz buna itina etmeliyiz. Gizli tanıklarla görüşerek, beyanlarla bu davaları etkileyecek tavırlardan hepimizin kaçınması gerekiyor” demiş.
Gördüğünüz gibi, yargıya müdahaleyi önlemeye kararlı bir siyasetçinin üslubuyla değil, o sırada maruz kaldığı eleştirileri savuşturmak isteyen, samimiyetsiz bir politikacı üslubuyla konuşuyor. Çünkü aslında yargıyı etkilemek isteyenlerden farklı düşünmüyor.
Düşünse, “Yargı” erkini siyasi iktidarın dümen suyuna sokacak Anayasa değişikliğini gerçekleştirmek için can havliyle gayret gösteren isim olur muydu?
Gerçekten ilginç bir dönem yaşıyoruz:
Üniversite’den, medya’dan, iş dünyası’ndan, silahlı kuvvetler’den sonra şimdi de Anayasa Mahkemesi’yle, Yargıtay’ıyla, Danıştay’ıyla tüm “yargı”yı çökertmek için ahlak tanımayan bir kampanya sürdürülüyor ama yine de bazılarımız bu rezaleti savunuyoruz.

VATAN GAZETESİ BAŞYAZARI GÜNGÖR MENGİ'NİN KÖŞE YAZISI:

Sayın Başkan Kılıç görevinizi yapın!
Adalet Bakanı dün “herkesi samimi olmaya davet ediyorum” dedi.

Çok güzel..

Ama önce siz buyurun!

Bakan Ergin’in Meclis Adalet Komisyonu’nda Anayasa Mahkemesi hakkında üretilen “deli saçması” önerilere yarım ağızla bile olsa “ayıptır, suçtur” uyarısı yapması ve herkesi yargı kararlarına saygı göstermeye çağırması hiçten iyidir.

Samimiyet konusunda uyanan şüphenin sebebi uyarılması gereken adresler belliyken Adalet Bakanı Ergin’in “Hizaya gel” çağrısını genellemesidir...

Anarşi tahriki gibi

Anayasa Mahkemesi eğer yargıyı iktidar kontrolüne sokacak olan anayasa değişikliklerini iptal ederse bu kararın “yok hükmünde” sayılması aklını veren kişi bellidir:

Yüksek mahkemenin raportörü Osman Can...

Karmaşayı daha içinden çıkılmaz hale getirecek akılları veren ulema da Prof. Ergun Özbudun başta, harıl harıl çalışıyor:

Son öneriler AYM iptal kararının Resmi Gazete’de yayınlatılmaması ve Millet Meclisi’nin yüksek mahkemenin beğenilmeyen kararını veto ederek askıya alması...

Bizim hukukumuzda yeri olmayan sivriliklerdir bunlar. Ancak anarşi çıkarma amacına hizmet edebilir.

Ama bu ulema, durduk yerde karıştırmamışlardır ortalığı. Özendirilmişlerdir.

Anayasa Mahkemesi’ne “Ana muhalefet Mahkemesi” adını takan kim?

Başbakan Erdoğan.

Devlet kurumlarının uyum içinde çalışmasını gözetmekle görevli olduğunu unutup Raportör Osman Can’ın “Anayasa Mahkemesi kararını yok sayın” sözünü kurnaz bir tebessümle dinleyip “Biraz tartışılsın bakalım” diyerek hukuksuzluğu teşvik ve himayesi altına alan?...

O da Cumhurbaşkanı Gül!..

Savunma tedbiri...

Adalet Bakanlığı koltuğunda gerektiği an Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın bile ağızlarının payını verebilecek çapta bir devlet adamı oturuyor olsa farklı düşüneceğim. Ama değil;

Bakan’ın samimiyetinden o nedenle emin olamıyorum.

Yaptığı çağrı sanki bir savunma tedbiridir..

Lider kadronun son demeçleri ile partiyi “hukuk devleti karşıtı eylemlerin odağı” olarak suçlanmaya müstahak hale getirdiklerinden korkmaya başladılarsa, dosyaya böyle bir savunma delili eklemek istemiş olabilirler.

Daha ne bekliyor?

Türkiye geçmişte sokakta yaşadığı anarşiyi şimdi kurumlarda yaşıyor. Tehlike yargı zayıfladıkça artacaktır.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’a sormak istiyoruz:

Kurumunuzun manevi şahsiyeti devamlı tahkir ediliyor mahkemeniz, saldırgan baskıların talep ettiği kararları oluşturmaya sürekli zorlanıyor.

Mahkemeyi toplayıp bu tecavüzcülerin ağızlarının payını verecek bir karar oluşturmak ve “hukuk devletinin asla yok edilemeyeceği” konusunda millette ümit ve güven uyandıran bir duruş sergilemek için daha ne olmasını bekliyorsunuz?

Yeter Sayın Başkan, artık görevinizi yapın!


DOĞAN'IN SÖZCÜSÜ TAHA AKYOL'UN MİLLİYET'TEKİ YAZISI:

Yargı üzerine


OSMAN Can değerli bir hukukçudur. Akademik kalitesinin belgesi, “Anayasa ve Siyasi Partilerin Kapatılması” ve “Özgürlük Düzeni Olarak Anayasa” adlı bilimsel eserleridir.
Yargının anti demokratik olabileceği konusundaki tezi de hukuk kültürümüze önemli bir katkıdır.
Fakat Anayasa Mahkemesi’nin yetkisini aşarak alacağı kararların “yok” sayılması ve Resmi Gazete’de yayımlanmaması yolundaki görüşlerini yanlış buluyorum.
Sadece “kaos çıkar” diye değil, hukuken de yanlış buluyorum.
Bir vali mahkeme gibi yargılama yapıp ceza verse... Yahut Danıştay Ayşe ile Mehmet’in boşanmasına karar verse... Bu kararlar “yok”tur çünkü bu “konu”lar onların yetki alanına girmez.
Hükümetle kavgasını bildiğimiz 10. Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer, 2007’deki Anayasa değişikliğini “yok” saydırmak için Anayasa Mahkemesi’nde dava açmıştı. Sezer’e göre, Meclis’teki oylamanın bir aşamasında gereken sayıya ulaşılamamışsa, Meclis ‘yetkisini aşmış’ demekti, Yüce Mahkeme “yok hükmünde” olduğuna karar vermeliydi.
Anayasa Mahkemesi, Sezer’in talebini oybirliğiyle reddetti!
Çünkü, “Yok” saymak için o alanda yetki sahibi “irade”nin bulunmaması gerekir. Halbuki bir “konu”da Anayasa’da “denetlenebilirlik” yetkisi verilmişse, o yetki aşılarak karar alınmış olsa bile işlem “yok” sayılamaz, ancak iptal edilebilir. (Karar No: 2007 / 68)
Bugün, gündemdeki anayasa değişikliği konusunda Mahkeme’nin şekil dışında iptal kararı veremeyeceğini defalarca yazdım. Buna rağmen iptal kararı verirse ‘yetkisini aşmış’ olur ama o karar “yok hükmünde” olmaz, mahkeme kararı nasılsa referanduma o çerçevede gidilir.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.