Bu yüzde 42'lik 'Hayır' kim?

Bu yüzde 42'lik 'Hayır' kim?
“Kitap-CD-DVD satın alan, sinemaya gidip bilet alan, tiyatrolara giden, festivalleri takip eden, televizyoncuların AB grubu dediği ve reklamverenin hedef kitlesi olan, tüketen, para harcayan, evine gazete-dergi giren bir kesim... Eğitimli... Gelir s

Akşam’dan Oray Eğin, bugünkü yazısında Hayırcıları böyle ele verdi: 

Bu ayrıntılar gözden kaçmasın
l Yüzde 42 azımsanacak bir muhalefet rakamı değil. MHP'nin bütün illerde ters köşeye yattığını, kendi seçmeninin partinin politikasına değil de kendi kafasındaki ezberlere göre oy verdiği anlaşıldığında yüzde 42'yi CHP'nin başarı haznesine yazmak mümkün. CHP'nin olası bir genel seçimde oyları yüzde 42 çıkar mı, tartışılır. Ama şu anki tabloda MHP barajın altında kalacak. Ya da AKP milliyetçileri barajın altında bırakmaya çalışarak Türkiye'yi iki partili 'de facto' başkanlık rejimine sürükleyecek gibi görünüyor.

l Referandum 'maçı' Recep Tayyip Erdoğan'la Kemal Kılıçdaroğlu arasında geçti. Ve bu maçın galibi Erdoğan'dı. Bundan böyle de Erdoğan'la Kılıçdaroğlu'nun başabaş gireceği bütün seçim mücadelelerinden bundan böyle de hep Erdoğan kazançlı çıkacaktır.

l MHP'nin muhafazakar kanadında hala geçerli bir sol korkusu var. CHP'nin kendi seçmeni partinin ne kadar sol olduğunu tartışıyor, solculuğunu sorguluyor ama sadece 'sol' algısı bile milliyetçileri ürkütmeye yetiyor. İkili seçenekte 'Yeter ki sol gelmesin' diye MHP seçmeni yine AKP'ye kayacaktır.

l Daha önce de ortaya çıkmıştı, şimdi iyice tescillendi: 'Sağcılar MHP'ye, solcular CHP'ye oy versin, sandıktan koalisyon çıksın' tezi artık tamamen çöktü. Sağcılar artık tamamen AKP'ye kaydı. Sağın içindeki küçük bir bölüm ise CHP'lileşti: Özellikle kıyı şeridinde yer alan ve geçmişte merkez sağ partilere (ANAP, DYP) oy veren modernist, 'Beyaz Türk' seçmen... Ancak bu çok küçük bir bölüm.

l Başbakan'ın epey tepki toplayan 'Dedelerin yargısı', 'Soy-sop' gibi ırkçılık içerek söylemleri belli ki MHP'de karşılık bulmuş. Ancak ne ilginç ki Habur görüntüleri, Başbakan'ın Ahmet Kaya'ya ağlaması MHP seçmenini hiç etkilememiş. Halbuki Ahmet Kaya'yı linç eden ve Kürtlere karşı nefret söylemini tetikleyen MHP'lilerdi. O zaman anlaşılıyor ki Anadolu'daki seçmen üzerinde din hala en büyük belirleyici... Ne Habur, ne Ahmet Kaya... Dine dayalı siyaset kazanıyor; istedikleri bu...

l Aynı şekilde ekonominin gidişatı, hırsızlık-yolsuzluk iddiaları, Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'havuzlu villa' söylemi de genel geçer seçmen üzerinde etkili olmamış. Yolsuzluğa karşı dini ortaya çıkarınca seçmen 'Dinime sahip çıkıyorum, en azından bizimkiler Müslüman' diye oy veriyor.

l Türkiye'de yıllardır üzeri kapatılan bir ırkçılık ayıbı artık ayyuka çıktı ve önümüzdeki dönemde bununla yüzleşmek zorundayız. Yüzleşilmezse daha da büyük problemler oluşacak: 'Alevifobi' referandumla beraber daha da görünür oldu, tescillendi, en acısı onay buldu. Korkutucu bir süreç kapıda.

l Demokrat Parti'nin hiçbir varlığının olmadığı anlaşıldı. Türkiye'de merkezin kayması tartışmaları bir kez daha netlik kazandı. Türkiye'nin mevcut merkez sağ partisi hiç de merkezde olmayan AKP'dir. 'Ortanın sağı' yok oldu ve artık tanımlar değişerek 'muhafazakar demorat' söylem kabul gördü. Demokrat Parti'de artık Hüsamettin Cindoruk tutmuyor. Merkez sağda 60'ların Demirel'i, 80'lerin Özal'ı gibi -muhafazakar ama modern- bir lider arayışı şart.

l MHP'nin de hızla yeni bir lider arayışına geçmesi elzem. Bahçeli'nin bağırması, ağırlığı, yorgunluğu, 'şamanist' duruşu ve yaşı tükendi. Son kullanma tarihi doldu artık. Bahçeli, MHP'nin tabanı olan Türk-İslam sentezine uygun değil. Partinin Türkeş çizgisine dönmesi gerekiyor; 1969 Adana Kongresi'nde partiyi Türkçüler'den temizleyip İslamlaştırarak başarıya ulaştı. Bu dönemecin sonucunda Nihal Atsız'la Türkeş'in yolları ayrıldı. Türkçü Atsız sonunda marjinalleşti, İslam'ı öne çıkaran Türkeş ise Türkiye'de gün geçtikçe etkili bir siyasi hareket oluşturdu.

l Gözden kaçırılmaması gereken analiz şudur: Tüm bu etkenlere rağmen Türkiye'deki 80'lere dayanan muhafazakar oy bugün yüzde 58'e inmiştir.
Hangi 'evetçiler' kaybetti
Bu seçimin galibi Recep Tayyip Erdoğan, orası kesin. Ancak bu seçimin sonucu bütün 'Evet' diyenlerin kazandıkları anlamına gelmiyor.

Bakın kimler kaybetti...
l Bir süredir hep kaybeden Hasan Cemal iyice kaybetti...
l Sezen Aksu kaybetti...
l Orhan Pamuk ve Adalet Ağaoğlu kaybetti...
l Mehmet Ali Birand kaybetti...
Bu listeyi daha uzatabiliriz, ama resim aşağı yukarı belli. Gelin bu tablonun analizini yapalım...

Bu yüzde 42'lik 'Hayır' kim...
Kitap-CD-DVD satın alan, sinemaya gidip bilet alan, tiyatrolara giden, festivalleri takip eden, televizyoncuların AB grubu dediği ve reklamverenin hedef kitlesi olan, tüketen, para harcayan, evine gazete-dergi giren bir kesim... Eğitimli... Gelir sahibi... Beyaz yakalılar...
Yani 'pazardan açık deterjan almayan' kitle... Bunca senedir Orhan Pamuk kitapları bu insanlara satıyordu, Sezen Aksu'nun konserlerine bu insanlar geliyordu, Kanal D'yi bu insanlar izliyordu...
Şimdi bu insanların tahammülleri kalmadı bu isimlere... Bu yüzden Hasan Cemal'in son kitabı hiç satmadı... Bu yüzden Uğur Dündar, rating'le dövdü Birand'ı... Bu yüzden Oral Çalışlar'ın karısının kitabı da satmadı... Ve bu yüzden Radikal battı...

Bakın satış rakamlarına... Sözcü, Hasan Cemal'in gazetesi Milliyet'i geçti... Hanefi Avcı'nın kitabı ve 'Takunyalı Führer' toplam bir milyon sattı...
'Serbest piyasada kaybettik ama siyasi düşüncede kazandık' diyebilirler... Bu da onların düşünceleri... Ne yazık ki o kadar idealist olduklarını hiç sanmıyorum, kusura bakmasınlar. Neo-liberal övgüsünde sınır tanımayanlar, piyasayla imaj edinenler pazara sırtlarını dönemezler. Kimse kimseyi kandırmasın...

Hani faşistti
Demediğinizi bırakmadınız... Her türlü hakareti ettiniz... Kafatasçı dediniz, ırkçı dediniz, faşist dediniz... Patronlara çağrıda bulundunuz, hedef gösterdiniz, kellesini istediniz...

Peki böyle bir faşist olur mu?
Milli formayı giyen, Türk bayrağının göklere çekilmesini sağlayan, Türkiye'de her görüşten insana mutluluklar yaşatan, dünya ikincisi olan Basketbol Milli Takımımız'ın arkasında bir transseksüelin olduğunu yazdı...
Üstelik onu övgülere boğdu... Alkışladı... Gurur duydu...

Dünyada hangi faşist eşcinseli över ki? Böyle kafatasçılık olur mu?
Ellerine sağlık Yılmaz Özdil.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.