PKK'lıya Milliyet Şefkati
Milliyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş, aylardır peşindeymiş. Kimin mi? Buyrun hep birlikte Aydıntaşbaş'ın dilinden dinleyelim: "Aylardır Zübeyir Aydar’ın peşindeyim. “Neden?” diyeceksiniz. 1994’te DEP davasından sonra yurtdışına gidip 16 yıldır dönemeyen eski Siirt milletvekili, halen PKK’nın Avrupa’daki en üst düzey yöneticilerinden..."
Şimdi gel de o ilginç manşeti hatırlama. 'Katil Ağca'ya TRT şefkati' manşetleriyle günlerce TRT'ye demediklerini bırakmayan 'merkez medya'nın iki yüzlülüğünü çok net ortaya koymakta.. Senin katilin kanlı, benim katilim habercilik!!!!
...
Aslı Aydıntaşbaş'ın PKK'nın Avrupa para kasası Zübeyir Aydar ile yaptığı söyleşiden bölümler
'Merak etme sen’ edebiyatıyla olmaz
Hükümetin eksiği kamuoyunu yeterince hazırlamamış olması. Ciddi proje olmadığı için kamuoyu hazırlanmadı. Kamuoyu anlayabilecek durumda fakat ortada çok ciddi proje yok.
Bir diyalog var ama hep, “bize güven biz yaparız” deniyor. “Merak etme sen” edebiyatıyla bu olmaz. Merak etme Müslüm Baba’nın (Ferdi Tayfur’un) şarkısı var ya “Merak etme sen...”
Ama henüz siz de silahlı mücadeleyi bırakmış değilsiniz...
Ama biz kendimizi savunmak durumundayız. Ama bakın neler yaptık? Tümden silahları susturduk (eylemsizlikten söz ediyor), bu konuda kitlelerimizi, kadrolarımızı eğitiyoruz. Bir yol haritası yapıp verdik devlete. Ama henüz devletin yol haritasını görmedik. Keşke olsa. Fakat tabii şimdiye kadar olanları da küçümsemiyoruz. Şu anda diyalog havasında olması, başkanımıza heyetlerin gidip görüşmesi çok önemli ve bunları küçümsemiyoruz. Fakat henüz tam bir müzakere aşaması, “bu işten artık geri dönüşü yok” gibi anlatabileceğimiz bir durumda değiliz.
SİLAH BIRAKSAK KİMSE DİNLEMEZ
İmralı ve Abdullah Öcalan tarafından, Osman Baydemir’in ‘silahlar sussun’ lafına büyük tepki gösterildi. Neden?
Kürt tarafı siyasi bir çözüme hazır. Ama Türkiye’de “silahlı mücadele dönemi geçti” diye bir atmosfer yaratılmaya çalışılıyor.
Baydemir haksız mı? Silahlı mücadele dönemi geçmedi mi?
Hayır silahlı mücadele dönemi geçmedi. Silah bizde bir savunma arac. Bu çözümde son madde olarak ele alınacak şey.
Silahlar sussa PKK’ya destek veren kitle mutlu olmaz mı?
Temel talepler karşılanmazsa hayır. İnsanlara kabul ettiremeyiz. Hepimiz yönetim olarak, “Biz bu işten vazgeçtik silahı bıraktık” desek, karşılığında bir şey yoksa kimse dinlemez. Dağdaki adam der ki, ben o zaman dağa niye çıktım? Cezaevindeki der ki, ben o zaman neden bu kadar yıl cezaevinde yattım. Halk der ki, ben neden bu kadar acı çektim, bunun karşılığı böyle miydi? Biz ancak temel meselelerde taviz vermemek koşuluyla barışı kitlemize anlatabiliriz. Ama devlet diyor ki, ateşi kesin, silahlı güçler dışarı çıksın, silahı bırakın gelin, bize güvenin; böyle bir şey hiçbir yerde mümkün değil.
Silahsızlanmanın detayları yol haritasında var mı?
Var. Silah ve af son aşamadır. Türkiye bunu getirip en önde tartışmaya çalışıyor. Bu arabayı atın önüne koymaktır. O yol haritasında silahlı güçlerin ne zaman, nasıl hangi konuma geçeceği ve silahın son şeyinin ne olacağı yönünde bütün detaylarıyla var. .
KUZEY IRAK’A ÇEKİLMEDİK
Basında Kuzey Irak’a çekildiğiniz yazıldı...
Doğru değil. Bizim önümüze gelen bir öneri değil. Devlet geri çekilmemizi tabii her zaman ister. Ama bu konuda Sayın Öcalan’ın da bir önerisi olmadı. Net söylüyorum, yazabilirisiniz. Bunlar zaten devletle müzakere edilecek konular bunlar.
Nasıl olur geri silahsızlanma müzakereleri?
Olay silahlı güçler konumuna gelince bizimle devlet arasında karşılıklı mutabakat lazım. Şekli çok önemli değil. Yani silahlı güçler bir yerde mi toplanır, dışarıya mı çıkar, şekil çok önemli değil. O bir anlaşma maddesi çerçevesinde devletle konuşarak, tartışarak mutabakata bağlanması gereken bir madde. .....................
HER TARAFTAN GÖRÜŞ ALDIK
Yol haritası neden yazıldı?
Direk Başkanımız, “Ben bir yol haritası hazırlayacağım” demedi. Devlet tarafından kendisinden istendi. “Ne istiyorsunuz?” diye soruldu. Biz de bu yüzden her tarafta toplantılar yaptık. Her taraftan görüş aldık, örgüt görüşünü iletti, Türkiye’de aydınlardan, değişik kesimlerde, hatta Talabani ve Barzani’den de görüş alındı. Bunlar avukatlar aracılığıyla başkanımıza iletildi. 156 sayfalık bir sentez hazırladı ve 20 Ağustos 2009’da devlete verdi. Biz eylül ayında elimize geçmesini bekliyorduk ama söz de verilmiş olmasına rağmen maalesef bize verilmedi.
Ama içeriğinden haberdarsınız.
Bize içeriği çeşitli vesilelerle söylendi. Bu devleti çok da zorlayan bir belge değil.
Peki o zaman soralım. Temel siyasi talepleriniz nedir?
Temel talepler, kabul edilmesi gereken şey, “Bu ülkede Kürtler diye bir halk var, ayrı bir millettir.” Bunun kabul edilmesi gerekir. Anayasa etnisiteye nötr olmalı. Ayrıca anadilde eğitim, kamuda hizmet alma ve verme ve idari değişim (demokratik özerklik)...
Anayasa’da Türk ve Kürt ifadelerinin geçmesini mi istiyorsunuz?
Hayır. Anayasa’da bir etnisite olacaksa, hepsi olsun. Yoksa bütün kimliklere nötr bir Anayasa olsun. anayasa temel hakları ele alan, kısa, özgürlükçü, demokratik ve sade bir metin olmalı. Yani devletin işleyişini kolaylaştıran, önünü açan bir metin olmalı. Anayasa bir etnik kimliğe göre hazırlanmamalı.
DEVLETLE MODEL KONUŞTUK
Devletle yapılan görüşmelerde demokratik özerklik ya da ciddi olarak “Bask” gibi model konusu konuşuldu mu?
Devletle tabii ki yapılan görüşmelerde bunlar konuşuldu.
Son süreçte mi?
Diyalogun başladığı süreçten bu yana hep konuşuldu.
İmralı’nın tavsiyesini tam olarak kabul etmeyen bir karar alma şansı var mı üst yönetimin...
Şimdiye kadar öyle bir şey olmadı. Varsayımlar üzerinde de durmayalım.
Öcalan’la devam eden görüşmelerin içeriğinden söz eder misiniz?
Başkanımız ‘bir nevi müzakereye geçtik ama henüz tam müzakere değil’ diyor. Amacımız bu işi müzakere seviyesinde tek tek tartışarak sonuçlandırabilmek. Bu konuda örgütte bir netlik var, başkan, dağ kadrosu, ova kadrosu, Avrupa kadrosu hepimiz böyle bir barışa çevrilmesi için elimizden geleni sarf edeceğiz.
Ama mevcut hükümet nasılsa seçimlere kadar eylemsizlik sözü aldım. Zaman kazandım, sonrası Allah kerim, yaklaşımında da olmamalı. Karşı taraftan beklentimiz, bu işe ciddiyetle yaklaşılması. Önerilerimiz Türkiye’yi küçültmüyor, büyütüyor. Kimsenin sofrasından bir şey almıyor, hatta eksik olanı tamamlıyor. O zaman o ülkede herkes daha rahat birbiriyle kucaklaşır.
ÖCALAN KARAYILAN’A MEKTUBUNDA NE DEDİ?
Öcalan, Murat Karayılan’a bir mektup yazıp anlattı görüşmelerin içeriğini. Mektup önce size mi geldi?
Mektup örgüte geldi diyelim. (Duruyor) Yalnız şunu söyleyebilirim: Avukatlar üzeri değil. Bunlar büyük işler, yalnız avukatların işi değil. Hayati meseleler. Bu açıdan tabii ki herkes konuşurken de söylerken de, dilimize dikkat etmek durumundayız. Ben de buna dikkat ediyorum.
Mektupta fazla detay yok. Başkanımızın özellikle belirttiği, iki tane komisyonun kurulması: Bir hakikatler ve uzlaşı komisyonun oluşturulması, diğeri de siyasi konuları ele alan Anayasal komisyonun oluşturulması. Bunları gelen heyetle tartıştığını söylüyor. Heyetle ortak dili biraz daha iyi yakaladığını söylüyor. Uzun görüşmelerden sonra birbirimizi daha iyi anlıyoruz, diyor. Mektup hem bize, hem devlet yetkililerine perspektif veriyor. 2011’e kadar görüşmelerin sürmesi lazım, beklemek olmaz. Seçimlere kadar bu işin perde arkası altyapısının hazırlanıp, seçimlerden sonra bunların pratikleştirilmesi lazım.
Ama gerçekçi olmak gerekirse 2011 seçim ortamında bu konuda herhangi bir adım atılması zor.
Aslında kamuoyu biraz yanlış okunuyor. Herkes “Türkiye kamuoyu çok milliyetçi” iddiasında. Yanlış analiz. Kamuoyu aslında barışa onay veriyor. Referandum öncesinde MHP söylemini “AKP, PKK ile görüşüyor, bunlar bu ülkeyi bölüyorlar” diye kurdu ama sonuçlara bakın, AKP değil, MHP zararlı çıktı.
AKP PROJEYE CHP VE MHP’Yİ ORTAK EDEBİLİR
O zaman her şey güllük gülistanlık, yakında el sıkışıp memlekete döneceksiniz demektir. Sıkıntı ne peki?
Hayır. Bir diyalog var. Ama hep, “bize güven biz yaparız” deniyor. Bu böyle olmaz. Yani “Merak etme sen” edebiyatıyla bu olmaz. Müslüm babanın şarkısı var ya “Merak etme sen” (Not: Orijinali Ferdi Tayfur bestesi) Kamuoyunda hükümete güven var. Hükümetler kamuoyunu olumlu veya olumsuz etkileyebilirler. AKP rahatlıkla CHP ile oturup onları bu projeye ortak edebilir, MHP ile oturup onları bu projeye ortak edebilir, sivil toplum örgütleriyle oturup ortak edebilir. Kamuoyu böyle hazırlanır. Bu iş hükümete düşüyor.
Peki kamuoyu bir yana, devletteki muhataplarınınız psikolojik olarak yıllarca mücadele ettikleri bir güçle el sıkışmaya hazır mı?
Sorun bu. Başkanımızın son tespiti, devlet bürokrasisinin hükümetten, siyasi erkten daha sağlıklı yaklaştığını söylüyor. Devlet hükümetten daha hazır.
“Devlet” derken askeri mi kastediyor?...
Tek başına asker değil. Güvenlik bürokrasisi. Kendisiyle görüşen kesimler. O gerçeği görüyor, öbürü teorik yaklaşıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.