Cumhuriyet’ten tehdit gibi açıklama

Cumhuriyet’ten tehdit gibi açıklama
İlhan Selçuk’un telefon kayıtları medyaya yansıyınca, Selçuk’un imtiyaz sahibi olduğu Cumhuriyet gazetesi tehdit gibi bir açıklama yaptı.

İşte o açıklama:

İlhan Selçuk'un serbest bırakılmasının ardından, bazı basın yayın organlarında ve kimi köşe yazarlarının sütunlarında, belli odaklar tarafından servis edilen bilgi ve belgeler gündeme getirilerek soruşturma ve yargı süreci yönlendirilmeye, kamuoyu belli bir yönde oluşturulmaya çalışılmaktadır. Ağır sağlık sorunlarıyla uğraşırken bir yandan da, kendisiyle ilgili bu çirkin oyunu izleyen başyazarımızın en kısa zamanda sağlığına kavuşarak, bu art niyetli yazı ve yorumlara bizzat yanıt vereceğini biliyoruz.

Ancak, yapılan suçlama ve çarpıtmalar, eleştiri sınırlarını zorlayarak kabul edilemez boyutlara ulaştığından ve gizli olması gereken soruşturmaya ilişkin bazı bilgilerin, basına kasıtlı olarak sızdırılması nedeniyle bunların kamuoyu ile paylaşılması zorunlu hale gelmiştir. Nitekim, 14 gün önce gazetemiz avukatları tarafından soruşturmayı yürüten savcılara verilen bir dilekçede, bu hususlar aynen belirtilerek, gizli olması gereken bilgilerin maksatlı olarak ve bağlamından koparılmış, anlamı değiştirilmiş şekilde bazı gazetelere ve gazetecilere servis edilmesi şikâyet edilmiştir. Bu hukuksuzluğun ve saldırıların devam etmesi halinde, gazetemiz tarafından bugüne kadar ısrarlı olarak sürdürülen soruşturmanın gizliliği ilkesine uyma yönündeki tavrımızın artık devam edemeyeceği, ettirilemeyeceği, kamuoyu karşısında gerçekleri açıklamanın hakkımız olduğu belirtilmiştir.

Başyazarımız ve gazetemizle ilgili yayınlar ve çarpıtılmış bilgilere dayalı suçlamalar soruşturmanın gizliliği ihlal edilerek yoğun bir şekilde devam ettirilmektedir.

İşte gerçekler...
İlhan Selçuk'a Emniyet'teki ifadesi sırasında özgeçmişi ve telefon görüşmeleri ile ilgili sorular sorulmuştur. Bu sorulardan bazıları basında yer almıştır. Kendisine sorulan sorulardan ilk yedi tanesi kişisel haline ilişkindir (özgeçmişi, geçimini nasıl temin ettiği, daha önce ceza alıp almadığı, yakalanıp yakalan ği, daha önce ceza alıp almadığı, yakalanıp yakalan madığı, adına kayıtlı cep telefonu olup olmadığı, lakabı ya da takma adı olup olmadığı, yazmış olduğu kitaplar ve bunların isimleri ile içeriğinde nelerden bahsedildiği, üyesi olduğu dernek, parti, vakıf olup olmadığı, varsa isimlerinin ne olduğu). Sonraki yedi soru, Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan kişilerden isimleri tek tek okunup, ifade metnine yazılan 71 kişiyi tanıyıp tanımadığına ilişkindir. İlhan Selçuk bu 71 kişiden 4'ünü tanıdığını (Kemal Alemdaroğlu, Doğu Perinçek, Ferit İlsever, Emin Gürses), Veli Küçük ismini de basından bildiğini, diğer isimleri ise duymadığını, tanımadığını bildirmiştir. İfadenin bundan sonraki bölümlerinde, İlhan Selçuk'un 07 Şubat 2008 ile 17 Mart 2008 tarihleri arasında yaptığı telefon görüşmelerinin tapesi okunarak, bu görüşmelerin içeriğini anlatması, izah etmesi istenilmiştir.
 
Soruşturmayla ilgili olup olmadığına bakılmaksızın, konuşmaların bütünü ifade metnine aynen monte edilmiştir. Bununla amaçlananın, ifadelerin basına sızdırılarak, İlhan Selçuk'un soruşturmayla ilgisi olmayan tüm özel yaşamının göz önüne serilmesi, kamuoyu nezdinde küçük düşürülmeye çalışılması, belli kişilerin -özellikle işadamlarının- isimlerine yer verilerek onlara da gözdağı verilmesi olduğu bugün apaçık ortaya çıkmıştır. Peki, İlhan Selçuk'tan içeriği birebir okunarak izahı istenen telefon görüşmeleri kimlerle yapılan görüşmelerdir? İma edildiği gibi darbecilerle (!) ya da soruşturma kapsamında olan kişilerle mi? İşte telefon görüşmesi yaptığı kişilerin tam listesi:
İbrahim Yıldız (altı kez): Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Mustafa Balbay (iki kez): Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi
Alev Coşkun (iki kez): Cumhuriyet Vakfı Başkan Yardımcısı
Emre Kongar (bir kez): Cumhuriyet Gazetesi Yayın Kurulu Başkan Yardımcısı
Akın Atalay (bir kez): Cumhuriyet Gazetesi Hukuk Müşaviri, Cumhuriyet Vakfı Genel Sekreteri
Server Tanilli (bir kez): Cumhuriyet Gazetesi Yazarı, Anayasa Hukuku Profesörü
Ezgi Top (bir kez): Gazetedeki sekreteri
Mehmet Benli (iki kez): Kuzeni (halasının oğlu)
Bülent Tanla (bir kez): Arkadaşı, eski CHP Genel Başkan Yardımcısı
Dr. Gürbüz Barlas ve eşi (bir kez): Arkadaşı, aile dostu
Perihan Kutlar (bir kez): Arkadaşı, aile dostu, (Dr. Gürbüz Barlas'ın baldızı)
Murteza çelikel (bir kez): Arkadaşı, işadamı

Gazetemiz avukatlarının; telefon kayıtları içinde yer alan İlhan Selçuk'un kuzeni ve avukatı ile yaptığı görüşmelerin hiçbir şekilde dinlenemeyeceği, bu kişilerle yapılan görüşmelerin yanlışlıkla dinlenmesi halinde ise derhal imha edileceği şeklindeki yasa hükmüne dayanarak yaptığı yazılı itirazın ardından, derhal bir tutanakla yok edilmesi gereken bu kayıtlardan, özellikle kuzeni ile yaptığı konuşmanın bazı bölümleri bağlamından, bütünlüğünden koparılarak belli gazetelere ve gazetecilere sızdırılmış ve bazı gazeteciler tarafından karalama, suçlama amacıyla yayımlanmıştır. Yasaya aykırı bu dinlemelerin hesabını kim verecektir merak ediyoruz!.. Yasa gereği imha edilecek olan bu konuşmaları aktaran, kendilerini "andıç" düşmanı olarak tanımlayan bu gazeteciler, şimdi yeni bir andıçlamanın aleti durumuna düşmeyi nasıl açıklayacaklar merak ediyoruz!.. Soruşturma ile ilgisi bulunmayan konuşma içeriklerinin dosyada saklanmasının (nasıl saklandığı ortada) hesabını kim verecek merak ediyoruz!..
 
Belli güç odaklarının yönlendirmesi ile bazı gazetelerde yayımlanan ve "AKP'nin kapatılmasına ilişkin iddianamenin yazılmasında İlhan Selçuk'un da bilgisi ve hatta yönlendirmesi olduğu, iddianamenin dava açılmadan çok daha önceden İlhan Selçuk tarafından bilindiği" şeklindeki iddia ve ithamlar tamamen gerçek dışıdır. Bu yöndeki iddialara, özellikle İlhan Selçuk'un 23 Ocak 2008 tarihli köşe yazısı dayanak gösterilmektedir. Nitekim, emniyette de bu yazı kendisine aynı iddiayla sorulmuştur. Oysa, İlhan Selçuk'un bu yazısından tam 6 gün önce, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, kamuoyuna yazılı bir açıklama yapmış ve türbanın üniversitelerde serbest bırakılmasına yönelik anayasa değişikliği girişiminin anayasadaki laiklik ilkesi ile çeliştiğini söyleyerek, siyasal partilerin bunun sonucunu iyi düşünmeleri gerektiğini hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde açıkça ifade etmişti. İlhan Selçuk'un 23 Ocak tarihli yazısını, AKP hakkındaki iddianameyi önceden bildiğinin kanıtı olarak kullananlara söylenecek tek söz var: Başta kendi yazdıkları gazeteler olmak üzere, Türkiye'deki bütün gazetelerin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın açıklamasını nasıl verdiğini, nasıl yorumladıklarını görmek için 18-19-20-21 Ocak 2008 tarihli gazetelere baksınlar. Hatta, bu açıklamayı "kapatma tehdidi", "kapatma uyarısı" olarak yorumlayan ve -eleştirmekle birlikte- olması gerektiği gibi doğru okuyan meslektaşlarının yazılarına baksınlar. Herkesin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın mesajını doğru okuduğu bir dönemde, bu mesajı tam altı gün sonra köşesine aktaran İlhan Selçuk'a, sanki mesajı ilk aktaran oymuş gibi suçlama yöneltilmesi akıl ve mantık dışı bir durumdur. Bu iddianın sahiplerinin, akıllarınca İlhan Selçuk'u Ergenekon operasyonuna dahil edip, onun üstünden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nı da AKP'ye yönelik bir darbe senaryosunun içine yerleştirmeye çalışması, ne derecede bir akıl tutulmasına yakalandıklarının somut kanıtıdır.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.