Yeni Şafak yazarından ilginç öneri!

Yeni Şafak yazarından ilginç öneri!
Yeni Şafak Yazarı Kürşat Bumin “milli” sözcüğünün kullanımdan kaldırılması gerektiğini savundu.

HABERVAKTİM.COM

RTÜK'ün ilgili kanun maddesinin "yayınların toplumun milli ve manevi değerlerine aykırı olmaması” ilkesini ihlalden Muhteşem Yüzyıl adlı diziyi uyarmasını değerlendiren Yeni Şafak yazarı Kürşat Bumin, “milli” sözcüğünün problemli olduğunu ve mevzuattan çıkarılması gerektiğini savundu. 

BUMİN'DEN GARİP YORUM

"İleri demokrasi"nin bu konuda ulaştığı nokta, "milli" sözcüğünün giderek kullanımdan kaldırılması yönündedir" iddiasında bulunan Bumin, "milli"nin, tarihin kritik ve çoğul okunmasına izin vermediğini dolayısıyla itibar görmediğini ileri sürdü.

Bumin, Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun geçenlerde Sarıkamış'ta büyükelçilere hitaben  "Gerekirse bugün de 90 bin, 900 bin kişi benzer şekilde hayatını vermeye hazırdır!" mealindeki coşkulu sözlerini de eleştirdi.

Yeni Şafak Yazarı Kürşat Bumin’in “RTÜK Kanunu'nu değiştirmekle başlayalım” başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:

“Açıklamada belirtildiği gibi RTÜK Kanunu'nun 4. Maddesinin (e) bendinde yer alan bu ifade de çok problemlidir. Bu ifadede "manevi değerler" ile "milli değerler" ("el çabukluğu" ile diyelim!) bir araya getirilmiştir. Oysa biliyoruz ki bu iki "değerler" alanı RTÜK Kanunu'nda söylenenin aksine "ikiz kardeşler" değildir. Bir dizinin, bir filmin, bir metnin "manevi değerler"e "aykırı" olması ile bu ürünlerin "milli değerler"e aykırı olmasının tartışılmasının birbirinden çok farklı biçimde yapıldığını bilmiyor muyuz? "Manevi değerler"in "milli değerler" ile kıyaslanmayacak derecede koruma altında olduklarını söyleyebiliriz. Böyle olması gerekiyor, çünkü bu değerlerin ilki şu ya da bu nitelikte bir "aşkınlık"a gönderirken, ikincisi "seküler" dünyanın –bugün var yarın yok- bir ürünüdür. "Milli" ile "manevi"ye kanunda yer aldığı gibi aynı bent içinde yer verilmiş olması bir an önce düzeltilmesi gereken büyük bir yanlıştır. (Ancak ne yazık ki, Anayasa Komisyonu tarafından kabul edilen yeni RTÜK Kanun Tasarısı'nda da bu büyük yanlışa olduğu gibi yer (8. Maddenin (f) bendi) verilmiştir.

Günümüzde "milli değerler" denilince "milliyetçi değerler"in anlaşıldığını hatırlatmaya gerek yok herhalde. Nitekim "ileri demokrasi"nin bu konuda ulaştığı nokta, "milli" sözcüğünün giderek kullanımdan kaldırılması yönündedir.

Özellikle de bugüne kadar "milli" kavramıyla birlikte en sık anılan"Tarih"ten başlayarak. Çünkü bugünkü "Tarih" çalışmaları açısından "milli", tarihin kritik ve çoğul okunmasına izin vermediği için itibar edilmeyen bir kavramdır. Dominique Schnapper, tarih öğretimini değerlendirdiği bir yazısında Fransa'dan örneklerle "eski tarih"in "milli" üzerinde ısrar ederek nasıl siyasal-toplumsal bir rol ile donatıldığını çok güzel açıklıyordu. (Yeri gelmişken: Bu açıdan bakacak olursak, Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun geçenlerde Sarıkamış'ta (hem de büyükelçilerin huzurunda) "Gerekirse bugün de 90 bin, 900 bin kişi benzer şekilde hayatını vermeye hazırdır!" mealindeki coşkulu sözleri çok büyük ölçüde "eski tarih"in izlerini taşımaktadır.)

RTÜK açıklamasına ve RTÜK Kanunu'na dönecek olursak:
RTÜK gibi bir kurumun "milli ve manevi değerler" koruyuculuğu rolünü üstlenmeye kalkışması bu kurumun kanununun ciddi biçimde gözden geçirilmesi gerektiğini –bir kere daha- zorunlu kılmıştır. RTÜK Kanunu, gerçekten "toplama-derleme" bir kanundur, varmış gibi görünse de ciddi bir tutarlılıktan yoksundur. Bir tür "torba kanun" niteliğindedir, özellikle yayın ilkeleri-amaçları gibi fasıllar sanki "bu da bulunsun" denerek torbaya atılmıştır. Söz konusu kanuna yarınki yazıda biraz daha yakından bakalım.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.