Habertürk TV'de neler oluyor?
Yayınlanma:
Habertürk TV’nin Ankara Temsilciliği’ne Ali Can Türkoğlu’nun atanmasının arka planında “gazetecilik” dışında ne ararsanız var.
Enerji gibi kritik alanlarda aşık atan Ciner Grubu’nun yolu hayli sıklıkla Danıştay’a düşmekte.
Son göçük olayı tuzu biberi ama öncesinde ve yakın gelecekte de Ciner Grubu’nun Danıştay’da hayli okkalı işleri mevcut.
Peki bunların temsilci değişikliğiyle ne alakası var?
Şöyle ki; Ünsal Ünlü’nün adeta hayatından bıktırılarak temsilcilikten istifa ettirilmesi ve yerine daha mesleğe yeni adım atmış, 1,5 yıllık gazetecilik geçmişi olan sarı basın kartını bile almamış Ali Can Türkoğlu’nun temsilci yapılmasında Danıştay çok önemli bir faktör.
Ali Can Türkoğlu’nun annesi Suna Türkoğlu Danıştay’da çok kilit bir konumda bulunuyor. (Danıştay baskını sırasında kapalı olan kameralar dahil binanın güvenliği ve idari işlerden sorumluydu. Baskından kısa süre sonra apar topar HSYK’ya üye seçildi. Anayasa Referandumu’ndan sonra istifa edip tekrar Danıştay’a döndü)
Danıştay’da HSYK’ya seçilecek kadar etkili olan Suna Türkoğlu, Danıştay’a dönünce aynı etkinliğini kaldığı yerden sürdürüyor.
Dolayısıyla Ciner Grubu için Suna Türkoğlu kilit bir konumda ve haber yazmayı yeni öğrenen Ali Can Türkoğlu’nun temsilci yapılmasında herhangi bir sıkıntı yok!
Alan memnun veren memnun olayı!
Peki bu kimin projesi?
Tabi ki, Muharrem Sarıkaya’nın...
Sarıkaya bu projesini yönetime kabul ettirdikten sonra geriye kalan tek şey; Ünsal Ünlü’nün yok edilmesiydi. Bu da Muharrem Sarıkaya’nın uzmanlık alanıdır.
Sabah Gazetesi Temsilcisi olduğu dönemde benzer bir yok etme sürecini yine Ciner için yapmıştı. Gazetede tazminatı yüksek personeli adeta doğramıştı.
Kimler yoktu ki; Emin Özgönül, Şamil Tayyar, Erhan Seven, Mehmet Çetingüleç…
Bu ağır topların yanında onlarca muhabir de Muhrarem Sarıkaya tarafından Diyarbakır, Batman gibi yerlere 20 gün 1 aylık görevlendirmelerle gönderilmiş, sonra bu görevlendirmeler uzatıla uzatıla personel pes ettirilmiş ve hepsi istifa ettirilmişti.
Bu örnek hatıralarda olduğu için, Ünsal Ünlü’yü istifa ettirmek kolaydı. Sonuçta bir kişiydi ama önemli bir handikap vardı. Ünsal Ünlü büro içinde seviliyordu ve zaten zayıf olan Habertürk Ankara Bürosu’ndan tepki istifalarından korkuluyordu. Burada da “Mezhepsel Faktör” devreye girdi.
Muharrem Sarıkaya, Ünsal Ünlü’yü küçük şeyleri büyüterek bıktırma yoluna gitti. Her gün yeni bir küçük konu buluyor, bunu devlet meselesi haline getirerek Ünsal Ünlü’yü çalışamaz hale getiriyordu. Sonunda Ünlü istifa noktasına geldi ve istifa etti.
Ama burada Ünlü’nün yaptığı bir taktik hata vardı. Muharrem Sarıkaya süreç içinde hem gazeteye hem de televizyona yeni personeller alırken hep “kendi mezhebinden” insanları tercih etmişti. Ünlü bunu fark edememişti.
Ünlü’nün ardından başta Haber Müdürü Selahattin Bostan’ın istifası bekleniyordu. Ama Sarıkaya, “mezhep dayanışmasıyla” Selahattin Bostan’ı İngilizce tabiriyle “handle” yaptı. Yani kontrollü biçimde elinde tuttu.
Diğer personel de aynı hassasiyetle işe alındığı için beklenen istifalar gelmedi. (Habertürk gazetesi için de durum aynı. Gazetenin ilk yapısını Çiğdem Toker kurmuştu. Toker gönderilip yerine Sarıkaya gelince, her gönderilen personelin yerine aynı “mezhepsel seçicilik”le personel alınmaya başlandı)
Sarıkaya, bu şekilde Habertürk TV Ankara Bürosu’ndaki operasyonunu tamamladı.
Ünsal Ünlü küçük şeylerin devlet meselesi haline getirildiği bir süreçle işinden edildi ve yerine “şirketin ali menfaatleri için köprü eleman” olmaktan öteye gidemeyecek, adam temsilci oldu…
1,5 yıllık birinin Ankara Temsilcisi olmasının başarı öyküsü olarak sunulmasına elbette inanan yok, tıpkı Muharrem Sarıkaya’nın köşesinden etik dersleri vermesine inanan olmadığı gibi.
Yiğit Doğaner / Habervaktim.com
Medya
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.