CHP ile ilgili en ilginç yorum
Atıcı’nın ibretle okunacak yazısı şiyle:
“Ergenekon Çetesi ile ilgili soruşturma ve araştırmalar derinleştikçe, bazı çevrelerde çıkan itiraz çığlıkları giderek dozunu artırıyor.
Ne bu telaş beyler… Böyle durumlarda, manzarayı en iyi şu deyimle ifade ederler: “Ateş düştüğü yeri yakar.” Bu ifadeden yola çıkarsak; bu feryatların sahipleri, ateşin kendilerine çok yaklaştığını, açıkça ifade etmeye cesaret edemeseler de, içerisinde bulundukları paranoyak durum, bize bu çevrelerin ateşle burun buruna geldikleri mesajını vermektedir.
Konunun uzmanları, “Ergenekon” diye adlandırılan çetenin, oluşumunun 56 yıllık bir süreye yayıldığını ve şu ana kadar bilinenlerin ise, buz dağının sadece görünen yüzü olduğunu söylüyorlar. Ayrıca 56 yıldan bu tarafa icra-i faaliyet gösteren çetenin, çok çeşitli ayaklarının olduğunu ifade ediyorlar.
Bu ayaklardan bazıları şunlar: Bir elleri yağda-bir elleri balda olan emekli askerler, emekli hukukçular, emekli istihbaratçılar, muvazzaf subaylar, iş adamları, sendikacılar, siyasetçiler, medya patronları, bazı kalemşorlar, “Ordu göreve” diye bağıran kara cübbeliler ve onların hortumcu ortakları…
Bu grup içerisinde bulunan hemen herkes; padişahlığın kalktığı ülkemizde, birer padişah gibi yaşadılar ve ilelebet yaşamaya da devam etmek istiyorlar. Kendilerine göre hak ettikleri bu saltanatın, babadan oğula sürüp gitmesi için kanlarının son damlasına kadar da devam edeceğe benziyorlar. Fakat son zamanlarda, altlarında bulunan saltanat teknesinin, altlarından kaymaya başladığını anlayınca da cayırtıları bir kat daha arttı.
Kendilerini büyük hukukçu ve kıdemli muhalefet lideri olarak takdim edenler, emir buyuruyorlar; “Ergenekon soruşturmasını yürüten savcı, şunu yapar-bunu yapamaz.” Meşhur 367 mucitleri, sizler ve sizden önceki ağa-babalarınız, hukuk adına bu ülkede öyle garip şeylerin altına imza attınız ki, dünyanın en geri kalmış ve en faşist diktatörler tarafından yönetilen ülkelerinde dahi kabul görmesi mümkün değildir. Örnek istiyorsanız, yaşanmış yüzlercesinden sadece iki örnek vereyim: Birincisi; İstiklâl Mahkemesi hakimleriniz, hüküm verirken; “Sanığın idamına, şahitlerin bilahare dinlenmesine…” şeklinde karar veriyorlardı. Bir başka örnek ise, Refah Partisi kapatma davasını açan, büyük hukukçularınızdan Vural Savaş, “Siyasi Partiler Kanunu’nun …… maddesi yürürlükteyken biz bu partiyi kapatamayız.” diyor ve arkasından, Anayasa Mahkemesi kendisini TBMM’nin yerine koyarak, söz konusu maddeyi iptal ediyor ve daha sonra da partiyi kapatıyordu.
367’nin mucidi çıkmış; “Darbe plânlamak, darbeye teşebbüs etmek, bunun için çete kurmak hukukî açıdan suç değildir. İnsanlar bir araya gelip fikir alışverişinde bulunabilirler. Ortada düşünceyi ve fikirleri eyleme döken bir icraat yok. Dolayısıyla bunu suç sayamazsınız.” Emriniz olur efendim… Bekleyelim Hükûmeti yıksınlar. CHP dışındaki siyasi partileri kapatsınlar. Başbakanı ve bazı bakanları da Sultanahmet Meydanı’nda sallasınlar… Siz o zaman herhalde, “Suç icra edilmiştir.” diyerek soruşturma açılmasına müsaade edersiniz ama, “ay bacayı geçmiş” olmaz mı? Ya da güneş batarken “günaydın” olmaz mı?
Eğer bu millet; darbeden sonra darbecileri, çeteleri ve onların tetikçilerini yargılayabiliyorsa, sen hukukun en tepe noktalarında yıllarca görev yaptın. O zaman adama sormazlar mı? “Neden 27 Mayıs’ı, 12 Mart’ı, 12 Eylül’ü, 28 Şubat’ı ve 27 Nisan’ı yargılamadın?” Yoksa sen, o tarihlerde kısa pantolon mu giyiyordun? Kusura bakmayın ama, sizler; bu ülkede hiçbir zaman darbeleri, çeteleri, mafyaları, hortumları, soygunları yargılamadınız ve yargılayamazsınız. Darbecilerden brifing alan sizin gibi hukukçular; ancak ezanı, Kur’an’ı, başörtüsünü, dünyaya hükmeden Osmanlı’yı veya iki dilim baklava çalan çocukları yargılarsınız.
Bırakın resmî ideolojinin ve onun partisinin tetikçiliğini. Çıkarın artık gözlerinizdeki o at gözlüklerini de biraz dünyaya bakın, çevrenize bakın. Biraz olsun gerçekleri görün. O diriltmeye çalıştığınız ideoloji, çırpındıkça batıyor. 1920’li-30’lu yıllara saplanıp kalmışsınız. “Atatürkçülük ve lâiklik” diyorsunuz, başka bir şey demiyorsunuz. Muhteremler; sizin lügatinizde, bu iki kelimeden başka bir şey yok mu? Acaba Atatürk yaşasaydı, sizler gibi mi yapacaktı? Yani; “Ben ne yapmışsam 1923’le 1938 arasında yapmışım. Artık başka bir şeye gerek yok. Yaptığım hiçbir şeye dokunamazsınız.” mı diyecekti? Sizler, “Atatürkçülük” ten bunu mu anlıyorsunuz.
“Ben Ergenekon’un avukatıyım.” diyen Bay BAYKAL; “terör örgütü” diye nitelendirilen bir örgütün gizli toplantılarına katılan, milletvekillerinin durumunu nasıl izah edecek? BAYKAL, şunun muhasebesini hiç yapmıyor mu acaba? CHP, 1950 seçimleriyle birlikte saltanatını kaybedince; çeşitli kurumları etkisi altına alarak, demokrasi ve hukuk dışı kurallarla yeniden iktidara gelmenin yollarını aradı. Fakat 1973-1977 seçimleri hariç, hiçbir zaman birinci parti olamadı. O seçimlerdeki başarısını da, Sayın Ecevit’in; 12 Mart 1971’de yapılan, müdahaleye karşı çıkmasına borçludur. 1960’tan bu yana, “Ordu + CHP = iktidar” şeklinde söylenegelen slogan, bugünlerde; “CHP + ordu + yargı + medya + çeteler” şekline dönüştü.
Yeniçeri Ocağı’nın, yapılan her yeniliğe karşı; “İSTEMEZÜK” şeklinde tepki gösterdiği gibi, her şeye karşı çıkıyorsunuz. Sonra da kalkıp; “Biz çağdaşız, aydınız, ilericiyiz ve demokratız.” diyorsunuz. Beyler, bindiğiniz dalı kesiyorsunuz. Üzerinde bulunduğunuz gemide delik açıyorsunuz. Fakat bu fiillerinizin, bu milleti ve ülkeyi nerelere götüreceğinin ya farkında değilsiniz, ya da, “Batarsa batsın…” şeklinde bir duygunun içindesiniz. Ne diyeyim… ALLAH (cc) gafletten uyandırsın.”
habervaktim.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.