Sıra Çıplaklar Yarışmasında
Şimdiye kadar Türkiye'yi hiçbir şekilde temsil etmeyen, sadece Türkiye'deki yüzde ikilik mutlu azınlığı temsil eden ve sözde sanatçı olan dört baldırı çıplağın sahnede tepinmeleri Türk insanın değerlerine yapılmış en büyük saldırı idi.
1975 yılından beri Türkiye bu yarışmaya katılıyormuş. Bir kez birinci olmuş. Böyle bir yarışmaya katılmak utanılacak bir şey olduğu hâlde kendilerini muhafazakâr olarak görenlerin çoğu birinci olmaya seviniyorlar veya tam tersine elendiklerinde üzülüyorlarmış.
Dikkât edin! Yukarıda bahsettiğim olay Müslümanların dönüşümünde bir mihenk noktasıdır. Bundan dolayı Türkiye'deki Müslümanları "itikat Müslümanları" ve "kültür Müslümanları" olarak ikiye ayırabiliriz. Şunu unutmamak gerekir ki, "yüzde doksan dokuzu Müslüman" tanımlaması" kültür Müslümanı" tamımlamasıdır. İslam'ın öngördüğü ise, itikat Müslümanlığıdır.
Gelelim yapılması gereken diğer hayırlı icraata!
Cumhuriyet'in ilk yıllarından beri Türkiye'nin katıldığı bir güzellik yarışması var. Aslında buna çirkinlik yarışması demek lâzım. Çünkü bedenini teşhir eden güzel değil, olsa olsa çirkin olur.
Haçlılar Keriman Halis'i soyup seyretmişler ve "Osmanlının torununu bu hâle düşürdük. Teşvik olması için onu birinci yapalım!" demişlerdi. Oysa Keriman Halis Osmanlı torunu filan değildi. Zımmîlerin torunu idi. Fakat Haçlıların algısı onu Osmanlı olarak görmüştü.
Tamam, Türkiye devlet olarak bu yarışmalara katılmıyor, fakat Miss Turkey Organizasyonlarına destek oluyor. Bu destek kaldırılmalı ve özel kuruluşların da, millî değerlere aykırı olan bu tür yarışmalar tertip etmelerinin önü alınmalıdır.
Katılacak olan varsa kendi adına katılsın. Müslümanların remzi olan ay yıldızlı bayrağı oraya götürmesin. Türkiye'nin namusunu iki paralık etmesin. Bu fikirlerime katılmayıp da yarışmaya mutlaka katılmanın gerektiğini söyleyenler kadın ise kendileri katılsın, erkek ise karıları katılsın?
Sözde güzellik yarışmaları özde çirkinlik yarışmaları olan bu rezalette Türkiye adının anılması, Müslüman halkıma en büyük ihanettir. Lütfen ses verin!..
BÜLENT ARINÇ'IN DAĞA ÇIKMASI OLAYI
Bülent Arınç, Kışanak'ın cezaevinde gördüğü işkencelerle ilgili "Ben de aklıma gelse dağa çıkardım." demişti ya..
Bu sözlerinden dolayı bütün solcular Arınç'ı tebrik ederken, eleştirilmekten korkanlar ses çıkarmazken bir kısım Müslümanlar da bu sözlere tepki göstermişti. Arınç daha önce de Diyarbakır Emniyet Müdürünün aynı mânâya gelen sözlerine Başbakan'a rağmen, destek vermişti.
Sayın Arınç'a sormak istiyorum: Dindarların iktidarda olduğu bu dönemde dahi, hâlâ, suçsuz yere, hücrede psikolojik işkence gören Salih Mirzabeyoğlu da şayet bu işkenceden kurtulursa dağa mı çıkmalıdır?
Ömründe eline silah almamış birisi olan Metin Kaplan Hoca da çeşitli işkenceler altında hücrede tutuluyor. Şayet adalet yerini bulur da o da özgür kalırsa dağa mı çıkması mı lâzım gelir?
Bediüzzaman Said Nursî de ölümden beter işkencelere maruz kalmıştı. Arınç'ın mantığına göre, dağa çıkmamakla hata mı etmiş oldu?
Müslüman olduğu için idam edilen İskilipli Atıf Hoca da idamdan önce dağa mı çıkmalıydı?
Şimdiye kadar hangi Müslüman, Kemalist rejiminin işkencesinden dolayı dağa çıktı? 28 Şubat'ta zulüm görenler dağa mı çıksaydı? Bir Müslüman dağa çıkabilir mi?
Bülent Arınç, son çıkışları ile Müslümanlar arasında azalan popülaritesini büsbütün yitirmek üzeredir. Benden söylemesi!..
Mustafa Durdu \Habervaktim.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.