Kaplan Arabuluculuğa Soyundu

Kaplan Arabuluculuğa Soyundu
PKK paravanı DPI adlı Londra merkezli örgütün basına kapalı toplantılarına katılan isimlerden Yeni Şafak Yazarı Hilal Kaplan, İmralı görüşmelerinin sekteye uğramadan sürmesi adına, Cemaat ile teröristbaşı arasında arabuluculuğa soyundu.

Basına sızan İmralı tutanaklarında teröristbaşı, Cemaat ve Fethullah Gülen hakkında ağır ithamlarda bulunuyordu. Bu ithamlara Cemaat’e yakın isimlerden büyük tepki gelmişti.

“Gülen Cemaati ve İmralı sızıntısı” başlıklı yazısında Kaplan, teröristbaşının sözlerine tepki gösterirken, İmralı görüşmelerini sorgulayan Cemaat’e yakın yazarları, Gülen’in “Sulhta hayır vardır” sözüyle ikna etmeye çalıştı.


Kaplan’ın yazısından bazı bölümler şöyle:

“İlk İmralı ziyaretinin ardından Gülen Cemaati'ne yakın olduğu düşünülen bazı kâlemler, kuşku ve kötümserlik aşılayan yorumlarda bulunmaya başlamıştı ki Fethullah Gülen Hocaefendi'nin tarihî 'Sulhta hayır vardır' açıklaması geldi. Kuşku ve kötümserlik bulutları dağılmaya yüz tuttu, kategorik karşıtlık yerini şartlı desteğe bıraktı.

Ne var ki, sızdırılan İmralı notlarıyla beraber, rüzgâr yine ters yönden esmeye başladı. Komplocu kişiliğiyle bilinen Öcalan, sıfatın hakkını verecek şekilde Hocaefendi ve hareketi hakkında, Yalçın Küçük'ü solda sıfır bırakan açıklamalar yapmıştı. Fakat bu açıklamaları, BDP heyetiyle ve kendi tabanıyla aralarında kalacak şekilde yaptığını düşünmesi de tüm politik doğruculukları bir yana koyup konuşmasına el vermiş olsa gerek. Yoksa aynı Öcalan, iki yıl önce Gülen Cemaati hakkında şu sözleri sarf etmezdi:

'Biz hiçbir zaman kendilerinin (Gülen cemaatinin) varlığını inkar etmedik, onlardan da bizi inkar etmemelerini bekleriz. Hem kendileri hem biz, gerek Türkiye'de gerek Ortadoğu'da önemli aktörleriz. Kendileri Türkiye'nin hatta Ortadoğu'nun demokratikleşmesinde rol alabilirler, önemli bir güçleri var. Ben, kendilerini bir tarikat-cemaat olarak görmüyorum. Biraz sivil toplum örgütü hatta bir siyasi parti işlevine sahip olduğunu düşünüyorum. Rolü önemlidir. Hatta Ortadoğu'nun bir siyasi partisi gibiler. Oldukça dinamik güçleri var, biz de dinamik bir gücüz. Bu iki dinamik gücün karşılıklı anlayış göstermesi ve dayanışma halinde olması durumunda Türkiye'de birçok temel sorun çözülecektir. Bu dayanışma sadece Türkiye'yi değil Ortadoğu'yu da etkileyecektir. Türkiye'de statükonun aşılması ve demokratikleşme süreci için herkes birlikte çalışabilir. Ortak zemin demokrasi olmalıdır.'

Ardından Gülen Cemaati'nin önemli isimlerinden Hüseyin Gülerce ile, Öcalan'ın avukatlarının yaptığı görüşme geldi. Her ne kadar, bu görüşme, bazı Cemaat mensupları tarafından tepkiyle karşılanmış olsa da bir eşiğin aşılmasına vesile olmuştu.

Geldiğimiz noktadaysa, Gülen Cemaati'ne kötücül bir gözle bakan, Hocaefendi'den 'ajan'mış gibi bahseden bir Öcalan var. Bu tablo karşısında, cemaate yakın kâlemler, haklı olarak öfke dozu yüksek yazılar yazdılar. Ancak aynı zamanda, sürece karşı olumsuz bakışlarına geri döndüklerini de gözlemlemek mümkün. Bu açıdan, sızdırılan notların, toplumsal destek bağlamında özellikle Gülen Cemaati'ni menfî yönde etkilediğini söylesek yeridir.

Bu noktada, Gülen Cemaati mensubu dostların, sürece ilk başta neden destek verdiklerini hatırlamaları, sızıntının amacına ulaşmaması için elzem. Öyle ya, Öcalan, hâlâ bildiğimiz Öcalan. O'nun 'megaloman, narsist ve ırkçı' söylemleri olduğu, yıllardır yayınlanan avukat görüşme notlarını takip eden herkesin malumu. Sürece 'Öcalan'ın hatırı' için de destek verilmediğine göre, 'gâvura kızıp oruç bozmak' çelişki değil midir?”

Habervaktim.com


 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum