ABD'de Irkçılık Gerilimi

ABD'de Irkçılık Gerilimi
Afro-Amerikan toplumundan birçok kişi, siyahi genç Martin'i öldüren beyaz-Hispanik Zimmerman'ın suçsuz bulunması kararını "ırkçılığa" bağlıyor.

ABD'de siyahi genç Trayvon Martin'i öldüren beyaz-Hispanik George
Zimmerman'ın suçsuz bulunması kararının ardından, ülke genelinde
özellikle Afro-Amerikalılar hayal kırıklığı yaşıyor. Tepkilerini
protesto gösterileriyle dile getiren çok sayıda öfkeli Amerikalı,
Zimmerman'ın suçsuz bulunmasını "ırkçılığa" bağlıyor. Gelişmelerin yeni
bir sivil haklar mücadelesine dönüp dönmeyeceği tartışılıyor.

Geçen yıl şubat ayında, beyaz-Hispanik kökenli Zimmerman (29) tarafından
öldürülen siyahi Martin (17) ile ilgili vakanın neden olduğu
tartışmalar, mahkeme kararının ardından büyüyor. Zimmerman, cumartesi
gecesi Florida mahkemesi tarafından "meşru müdafaa" gerekçesiyle
"suçsuz" bulunmuştu.

Mahalle bekçisi Zimmerman, o gün silahsız olan, kafasına tişörtünün
kapşonunu geçirmiş şekilde ve elindeki poşette şeker ve içecekle
babasının nişanlısının evine giden Martin'i, polise şüpheli olarak
bildirmişti. Polisin Zimmerman'dan Martin'i takip etmemesini istemesine
rağmen, arabasına binerek Martin'in arkasından gitmişti. Daha sonra
Martin ve Zimmerman arasında fiziksel münakaşa başlamış ve Zimmerman,
yanındaki silahla Martin'i kalbinden vurmuştu. Olayın tam olarak nasıl
gerçekleştiği konusunda kesin kanıtlar veya herhangi bir görgü tanığı
bulunmuyor. Ancak komşulardan birinin aradığı 911'in telefon
kayıtlarında, arkadan bir kişinin yardım için bağırdığı duyuluyor.
Mahkemede her iki aile de sesin kendi oğullarına ait olduğunu savunmuştu.

"Kendini savunma" hakkı tartışmaya açıldı

Florida eyalet jürisinin önünde "ikinci derecede cinayet" ve "masumiyet"
gibi iki seçenek bulunurken, mahkeme yargıcı jüriye son dakikada üçüncü
bir seçenek daha sundu: "Kasıtsız ödam öldürme". Ancak jüri kararında,
"masumiyet"i seçti.

Jürinin görüşü Zimmerman'ın "meşru müdafaa" yaptığı yönünde. Adalet
sistemi, Zimmarman'a, sadece ciddi anlamda yaralandığı veya ölümle
yüzleştiği anda değil, böylesine bir hisse kapıldığı anda bile öldürücü
güç kullanma hakkı tanıyor. Jürinin kararının altında da bu madde
gerekçe olarak yatıyor.

Ancak, karara karşı çıkanlarda rahatsızlıklara neden olan konulardan
biri, Zimmerman'ın polisin uyarısına rağmen Martin'in peşine takılmış
olması ve olayın böylece vuku bulması. Dolayısıyla, karara tepki
gösterenlerin çoğunluğu Martin'i takip edenin Zimmerman olması nedeniyle
öldürme eyleminin meşru müdafaa olamayacağını savunuyor. Bu da ülkede
"meşru müdafaa"nın nerede başladığına ve son bulduğuna yönelik kanun
maddeleri ve algıya yönelik tartışmalara sebep oluyor.

"Yerini koru" kanunu da sorgulanıyor

Bu noktada, bazı eyaletlerde uygulanan "Yerini koru" (stand your ground)
kanunu da tartışmaların odak noktalarından. Zimmerman'a "meşru müdafaa"
hakkını veren yasaya göre, kişi yasalara aykırı bir tehdit olduğuna dair
makul bir hisse kapılmışsa, kendini savunmak için güç kullanabiliyor.
Ancak bu yasanın sadece kişilerin mülkünü veya araçlarını mı kapsadığı
yoksa yasalarca uygun tüm alanları mı kapsadığı konusu eyalet ve
durumlara göre değişiyor.

Zimmerman, bu kanuna dayanarak, Martin'i ilk öldürdüğünde polis
tarafından hemen serbest bırakılmış ve hakkında işlem yapılmamış ancak
haberin ülke genelinde geniş yankı uyandırmasının ardından
tutuklanmıştı. Sivil haklar savunucuları bu kanun maddesinin istismara
açıklık sağladığı ve öldürme olgusunu meşrulaştırdığı görüşünde.

Mahkeme kararıyla ilgili diğer bir eleştiri ise, tümü kadın olan 6 jüri
üyesinin 5'inin beyaz Amerikalı olması, diğerinin de Zimmerman ile aynı
etnik kökenden Hispanik Amerikalı olması.

Afro-Amerikalılara göre Martin davası ırkçılığı yansıtıyor

Afro-Amerikalı birçok kişiye göre mahkemenin kararı, "sistemin
çöktüğünün" göstergesi. Ülkede birçok Afro-Amerikalı konuya "ırkçılık"
açısından yaklaşıyor. Afro-Amerikalıların genel düşüncesi, davada
Zimmerman ve Martin birbirinin yerinde olsaydı, mahkemenin kararının tam
tersine olacağı yönünde. Bunun yanında, Martin'in o gece kapüşonlu
tişört giyiyor olması ve ülkede kapüşonlu tişörtle dolaşan siyahilerin
"tehlikeli" görülmesine yönelik önyargı da bu kesimleri kızdıran
konulardan.

Bu nedenle, mahkemenin kararına isyan edenlerin bazılarının Twitter
sayfalarında kapüşonlu bir siyahi fotoğrafı koyduğu veya kapüşonlu
tişört giyerek protestolara katıldığı görülüyor. Hatta, dün New York'ta
Martin'in anıldığı Pazar ayininde pek çok kişi kiliseye kapüşonlu tişört
giyerek geldi. Florida'da bir rahip de Martin'in anıldığı Pazar ayininde
"Genç siyahilerin birey olarak değil, problem olarak görülmesi nedeniyle
Martin öldü" dedi.

Afro-Amerikalılar, özellikle "ayrımcılığa" tepki gösteriyor.

Kapüşon giyerek protestoya gelen Asantua, ataları ABD'ye köle olarak
gelen son koloniden olduğunu söyledi. Asantua, "Zimmerman'ın, silahsız
genç bir siyahi genci öldürmesine tepkimizi koymak için buraya geldik,
şaşırmadım ama kızgınım" dedi. Asantua, karar nedeniyle yapılabilecek
ilk şeylerden birinin, turizmde önemli bir gelir kaynağı olan Florida
eyaletini protesto etmek olduğunu ifade ederek, "Eğer adaleti bir
şekilde alamıyorsak, başka şekilde sağlamaya çalışmalıyız. Organize
olmalıyız, bu siyasi bir konu" diye konuştu. Asantua, bu davanın
ırkçılık konusundaki binlerce örnekten birini oluşturduğunu dile
getirerek, Martin'in hiçbir şey yapmayıp sadece şeker ve buzlu çay
taşırken öldürülmesinin kabul edilemez olduğunu, tersi yaşansaydı
Martin'in çoktan suçlu bulunacağını kaydetti. Asantua, Zimmerman'ın
kendini kanun yerine koyarak hareket ettiğini, bu nedenle asıl suçlunun
Zimmerman olduğu görüşünü dile getirdi.

Clay Harris adlı bir başka Afro-Amerikalı da "Kararı duyunca deliye
döndüm, oturup söylenmekten öte, bir şeyler yapmamız gerektiğini
düşündüm, o nedenle protestolara katılıyorum. Önce biz burada insan
haklarını çözmeliyiz, ondan sonra diğer ülkelerden bunu yapmasını
istemeliyiz" dedi. ABD'de ayrımcılık olduğunu tartışmaya bile gerek
olmadığını belirten Harris, "İki taraf da bunu kabul ediyor ama ne
yapılması gerektiğine karar vermiş değiliz ve artık bir şeyler
yapmalıyız" dedi. Harris, bu yaşanan olayın da zaten bu noktada kendi
kendini anlattığını kaydetti.

Howard Üniversitesi öğrencisi Taylor Davis de "Tepkimizi siyasi arenada
aktif olarak göstermeliyiz. Burası bir demokrasi, siyasete daha çok
katılmalıyız. Mesajımız 'Trayvon'ı hatırlayın ama siyasette aktif olmak
için oyunuzu kullanın'" dedi.

Anita isimli diğer bir Amerikalı da "Karardan çok üzgünüm. Bu karar kötü
bir örnek oluşturdu. Bu kararın benim için mantıklı bir açıklaması yok,
Martin silahlı bir adama karşı mücadele etti, bu adamı serbest bırakmak
adalet dışı. Martin'in ailesine sivil hakları iade edilmeli" diye konuştu.

Ülke genelinde protestolar

Facebook ve diğer sosyal paylaşım ağları üzerinden dün ve bugün "Ulusal
Karanlık Günü" ilan edilerek, ülke genelinde yerel saatle 18.00'da
protesto gösterileri yapılması çağrısında bulunuldu. Bugün de eyleme
katılanlardan iş yerlerine gitmemeleri, gitmeleri gerekiyorsa da
kollarına siyah bandaj takmaları, siyahi olmayan işletlemeri boykot
etmeleri çağrısı yapıldı. New York'tan Los Angeles'a dün birçok kentte
protestolar görüldü.

Açıktan belirtilmese de büyüyen kızgınlığın, ülkede daha büyük
protestolara yol açmasından endişe ediliyor. ABD Başkanı Barack Obama
bile konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada, Amerikalılardan Martin'in
ailesinin çağrısına uyarak, serinkanlı olmalarını istedi.

Los Angeles isyan etmişti

Bu endişenin altında yatan nedenlerden biri, benzer bir konunun Los
Angeles'ta 1992 yılında isyana neden olması. Ülkenin Afro-Amerikalılar
ve sivil haklar konusunda yakın geçmişindeki olaylar da herkesin malumu.

California eyaletinin Los Angeles kentinde beyaz polislerin
Afro-Amerikan Rodney King'i takibinin ardından dövdüğü görülen video
kayıtlarına rağmen, eyalet mahkemesi şiddet kullanan polis memurlarını
beraat ettirmişti. Bunun üzerine "Los Angeles İsyanı/ Rodney King
İsyanı" denilen isyanlar başlamış ve Los Angeles bölgesinde 6 gün
boyunca devam etmişti. Birçok yağma, kundakçılık, saldırının yaşandığı,
toplamda 53 kişinin öldüğü ve binlerce kişinin yaralandığı isyanın maddi
hasarı ise bir milyar doları geçmişti. İsyan, Amerikan askerinin olaya
müdahale etmesi üzerine bastırılmıştı. İsyanın ardından olaya karışan
polislerin yeniden yargılanması, polis şeflerinin istifası ve aşırı güç
kullanımı ile isyana teşvik eden ekonomik ve siyasi atmosfer dahil dahil
geniş çaplı inceleme ve araştırmalar yapılmıştı.

Ancak iki davayı birbirinden ayıran fark, Los Angeles'taki dava doğrudan
"ırkçılık" üzerine iken, bu davanın cinayet üzerine kurulu olması.
Florida'daki mahkemede de ırkçılık konusu hiç gündeme gelmezken,
Zimmerman'ın ırkçılık temelli hareket ettiğine yönelik de herhangi bir
görüş bildirilmedi.

Dolayısıyla, Adalet Bakanlığı, Zimmerman davasının "sivil hakları" ihlal
edip etmediğini araştırıyor ama bazı uzmanlara göre, davada ırkçılığa
yönelik hiçbir atıf bulunmadığından bakanlığın bu yönde dava açması pek
mümkün görünmüyor. Ancak, halk, özellikle de Afro-Amerikalı toplumu
düzeyinde dava "ırkçılık" bağlamında değerlendiriliyor. Bu nedenle,
önümüzdeki günlerde protestoların devam edip etmemesi, olayların davanın
ötesine geçip geçmeyeceğini gösterecek.

Silahlarla ilgili kısıtlama tekrar gündemde

Öte yandan, Trayvon Martin davası, ülkedeki silahların kısıtlanması
konusunda üzerine "ölü toprağı" serpilen tartışmayı tekrar başlattı.

Obama, özellikle 20 çocuğun öldürülmesine neden olan Newtown katliamının
ardından ülkede silah elde edilmesinin sınırlanması yönünde ciddi
çabalar başlatmıştı. Ancak, bu çabalar silah lobisi ve Kongre'deki
Cumhuriyetçilerin engelleriyle karşılaşmış ve Kongre'ye sunulan
silahların sınırlandırılması tasarısı reddedilmişti.

Zimmerman'ın silah sahipliği ve Martin'in öldürülmesine neden olması,
Obama'nın davayla ilgili yazılı açıklamasına da yansıdı. Obama, "Bu
ülkede her gün çok sayıda can alan silah şiddeti dalgasının önüne geçmek
için elimizden gelen herşeyi yapıp yapmadığımızı kendimize sormalıyız.
Bireyler ve toplumlar olarak bunun gibi trajedileri gelecekte nasıl
önleyebileceğimizi kendimize sormalıyız. Vatandaşlar olarak bu hepimize
düşen bir görev. Trayvon Martin'i onurlandırmanın yolu budur" sözleriyle
konuyu yeniden gündeme taşıdı ve Amerikalıları doğru adım atmaya çağırdı.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum