Basın Konseyi, ahlakı ihlal ederse!..
İşte Karahasanoğlu'nun 'Basın Konseyi, ahlakı ihlal ederse!..' başlıklı yazısı:
Basın Konseyi’nde basın ahlakı olmazsa, BasınKonseyi’nin denetleyeceği gazetecilerde ahlak aranır mı?
Aranmaz tabii ki!
Gazetemiz muhabirleri, yazarları defalarca şiddete, sözlü tacizlere muhatap oldu.. Haksız gözaltılara, maksatlı soruşturmalara maruz kaldı..
Basın Konseyi’nin âdetidir, bu tür haksızlıklarda bir gerekçe bulup, Vakit’in yazarları ve muhabirleri için sergilenen hukuka aykırılıkları görmezden gelir!
Ama herhangi bir kişi, Vakit ile ilgili bir şikayette bulundu ise, bu sefer de allem eder, kallem eder, Vakit’in aleyhine açıklama yapmak için bir gerekçe bulup, “kınama”sını yapar!
Bizim de umurumuzda imiş gibi!
Umurumuzda değil ama; umurumuzda olmamasının haklılığını da gerekçelendirmemiz gerekir ki, tavrımızın haklılığı anlaşılsın!
Benim prensibimdir, bu illegal kuruluşa müracaat etmeyi aklımın köşesinden bile geçirmem.. Ama bazı muhabirlerimiz, iyi niyetle müracaat ederler, “Biz şikayetimizi bir bildirelim. Eğer onlar önyargılı davranırlarsa, tarihe not düşülmüş olur hiç mi olmasın” derler..
Şikayetlerini yaparlar.. Basın Konseyi’nin de klasik prosedürüdür; hemen sorarlar: “İddianızı tevsik eden karakol kayıtları var mı?”
Bizim iyi niyetli muhabirlerimiz de zannederler ki, Basın Konseyi ciddi bir araştırma yapacak, onun için karakol kayıtlarını istiyorlar!
Hemen, yapılan şikayetle ilgili karakol kayıt numaralarını verirler.
Verirler ve BasınKonseyi’nin klasik red kararının gerekçesini de, kendi elleriyle hazırlamış olurlar: “Konu yargıya intikal etmiş olduğundan, yargı bağımsızlığını zedelememe açısından yapılacak bir işlem olmadığına, yargı kararının beklenmesine..”
Nasıl; dört dörtlük bir oyun değil mi?
Tam da başındaki ihtiyar hukukçunun akıl edeceği bir uyanıklık!
Yargı kararını beklemeye kalkarsanız, artık siz de olayı unutursunuz, şikayet edilen de, Basın Konseyi de!
Onların istedikleri de bu zaten!
Peki, BasınKonseyi, tüm şikayetlerde hep böyle mi karar alıyor?
Öyle yapsa, biz niye eleştirelim ki?
Vakit’in muhabirine “Konu yargıya intikal etmiş, biz açıklama yapamayız” dediği gibi, Hürriyet’in muhabirine de aynı gerekçe ile cevap verse, kimin ne itirazı olabilir ki?
Bizim istediğimiz, bize torpil yapılması değil ki!
Eşit davranılması..
“Basın ahlakı” diyorlar ya, işte o ahlaka uygun hareket edilmesi..
Peki var mı farklı bir örnek?
Çookk.
Son örneği verelim.. Lig TV’nin kameramanları, Çevik Kuvvet polisleri ile tartışmışlar. Sonuçta tatsız olaylar yaşanmış. O tarafı veya bu tarafı tuttuğumdan değil, sadece olayın fotoğrafını size aktarabilmek için anlatıyorum.. Konu karakola intikal etmiş. Arkasından savcılığa.. Arkasından mahkemeye.. Ve anlaşılan hızlı yargılama usulü ile kameramana küçük bir ceza verilerek olay sonuçlandırılmış.
Peki yargıya intikal eden, henüz itirazı mümkün olan bu karara karşı, Basın Konseyi’nin bir yorum yapma imkanı var mı?
Vakit’in şikayetlerinde uygulanan usul kurallarına göre yok.
Çevik Kuvvet polisleri ile tartışan Vakit’in muhabirleri olsa idi, gerekçe hazır idi: “Konu yargıya intikal ettiğinden, yapılacak işlem bulunmamaktadır. Yargı kararının beklenmesine.”
Ama şimdi müşteki olan Vakit’in muhabirleri değil,Lig TV kameramanları!.. O zaman usul kuralları A’dan Z’ye hemen değişiyor. Alıyorlar sazı ellerine, hemen kınama açıklamasını yapıyorlar: “Şiddeti önlemekle görevli polisin, görevini yapan gazeteciye şiddet uygulaması, kınanması gereken bir olaydır. Olayın adliyeye intikal ettiği açıklanmıştır. Basın Konseyi olarak adalete güveniyoruz ancak sonucun kısa zamanda alınması isteğimizi de bir kez daha yineliyoruz.”
Nasıl, mağdurun kimliğine göre uygulanan farklı prosedürleri gördünüz değil mi?
Basın ahlakını koruma adına yola çıkanların, nasıl çifte standartlara imza attıklarını, birebir gördünüz değil mi?
Şimdi bunların, basın ahlakını korumak için kurulduklarını kim söyleyebilir?
Yaptıkları açıklamalarda önyargılı olmadıklarını kim iddia edebilir?
Olay ortada..
Mağdur Vakit muhabiri ise, “Yargı kararının beklenilmesine...”
Mağdur kendi kafalarından ise, “Şiddet uygulayanların kınanmasına.”
Nasıl, “basın ahlakı”nı hayata geçiriyorlar değil mi?
Hem de harfiyyen!?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.