Şehitlik Talan Edildi Dergah Gazino Yapıldı

Şehitlik Talan Edildi Dergah Gazino Yapıldı
Ankara’da şehitlik talan edildi. Dergah gazino yapıldı. Kurtuluş Savaşı’nda vatan uğruna can verenlerin kemikleri sızlatıldı.

Başkent'te şehitlik talan edildi. Dergah gazinoya çevrildi. Kurtuluş Savaşı'nda vatan uğruna can verenlerin kemikleri sızlatıldı.

Ankara Şehir Tarihçisi ve Araştırmacı-Yazar Abdülkerim Erdoğan, CHP diktasının imza attığı cami, mescid, türbe, dergah ve mezarlık talanını Habervaktim’e anlattı. Cumhuriyetin ilanından sonra Ankara’daki dini yapıların parayla satıldığını belirten Erdoğan, mezarlıkların dahi satıldığını, buraları satın alanlar içerisinde o dönemde milletvekilliği yapan şahısların da bulunduğunu söyledi.

KURTULUŞ SAVAŞI’NDA ŞEHİT DÜŞTÜLER AMA…

Vicdanları sızlatan talanı örneklerle aktaran Erdoğan, “Namazgah Tepemiz var. Milli Mücadele yıllarında 6 bine yakın şehidin defnedildiği mezarlık. Bunun üzerine Ankara Etnografya Müzesi’ni yapmışız, Ankara Radyo Evi’ni yapmışız, okullar yapmışız, binalar yapmışız. Nerede kaldı hani vatan, millet, Sakarya? Kemiklerin nereye gittiği belli değil. Yani öyle bir talan yaşanmış ki, herkes rant peşinde koşmuş” dedi.

GAZİNO YAPIP EĞLENDİLER

Çok sayıda dergahın bulunduğu Ankara’da bugün sadece Taceddin Veli Dergahı’nın kaldığını dile getiren Abdülkerim Erdoğan, “Nakşibendi dergahı yıkılmış. Daha sonra gazino yapmışız. Esenpark Gazinosu. Eğlenmişiz türbenin üzerinde” diye konuştu.

erol1.jpg

OSMANLI DÜŞMANLIĞI

Ankara Şehir Tarihçisi ve Araştırmacı-Yazar Abdülkerim Erdoğan’la Ankara özelinde yapılan tarihi ve dini eser kıyımını konuştuk. Erdoğan, tek parti diktasının cami, mescid, türbe, dergah ve mezarlık talanını çarpıcı örneklerle aktardı. Nakşi dergahı gazinoya çevrilirken, diğer ayrıntılar da şöyle..

Yıllardır Ankara özelinde yapılan tarih kıyımıyla ilgili araştırmalar yapıyorsunuz. Tek parti dönemine baktığımızda neler yaptılar İslami sembollerle ilgili?

Konuyu şöyle ele almak lazım: Birinci yanlış, Ankara Cumhuriyet şehri olarak tanıtıldı ve halen de tanıtılıyor. Halbuki Ankara kadim bir şehir. Nasıl bir kadim şehir? Şu anda Hacı Bayram Camii’nin bulunduğu yerdeyiz. Antik çağlar diye tabir ettiğimiz Frigler ve Roma’nın da önemli bir şehri. Anadolu Selçuklusu’nun “Melik”, Osmanlı’nın da “Beylerbeyliği” yani eyalet merkezi. Daha sonra Yozgat, Kayseri, Kırşehir ve Çorum sancaklarının bağlı olduğu “Vilâyet” merkezi.

Manevi yönü?

İslam’dan önceki dinleri de ele aldığımız zaman yine dini bir merkez Ankara. Bugün Hacı Bayram Camii’nin yanında bulunan Ogüst mabedi bir tapınak. Daha sonra kilise olarak kullanılmış. Osmanlı’da ise medrese olarak kullanılmış. Hacı Bayram-ı Veli de burayı özellikle seçmiş. Batı medeniyetine önder olma, İstanbul’un fethini burada müjdelemiş. Sayılarını tam bilemediğimiz velilerin kutlu mekanı olmuş. Cumhuriyetin ilanından sonra ise Ankara’da çok sayıda cami, mescid, türbe ve dergah parayla satılıyor.

Kimlere satılıyor?

Bunların bir kısmı resmi kurumlara, bir kısmı da özel şahıslara satılıyor.

Mesela Edirne’de birçok camiyi Musevi işadamlarına satmışlar?

Ulus’ta bulunan Selçuklu eseri Kızıl Bey Camii, medresesi ve türbesi Ziraat Bankası’na satılıyor.

Yıkıyorlar mı?

Tabii, yıkıldıktan sonra üzerine bina yapıyorlar.

Bir ecdat düşmanlığı var değil mi?

Bir Osmanlı düşmanlığını ele almamız gerekiyor. Osmanlı düşmanlığı, Osmanlı’da İttihat ve Terakki, daha sonra belli bir müddet Tek Parti’de yapılanmışlar. Ama günümüzde de değişik fraksiyonlar adı altında devam ediyor. Halen devam ediyor bir Osmanlı düşmanlığı. Bunun sebebi de bence Osmanlı’yı sevenlerin, Osmanlı’yı tanımamasından kaynaklanıyor. Bu çok önemli.

Nasıl yani?

Bugün Ankara’da “Kızıl Bey kimdir?” diye kime sorarsan sor, cevap alamayacaksın. Halbuki herkes der ki; ben Osmanlı’yı seviyorum. “Yeğen Bey kimdir?” dersek, yine bir cevap alamayacağız. Sadece sözde bir miras gibi, sloganvari, duygusuz bir Osmanlı sevgisidir bu. Bugün Yeğen Bey’i tanımazsak, Kızıl Bey’i tanımazsak, diğer Ankara’da yetişen edebi şahsiyetleri, tarihi şahsiyetleri tanımadıktan sonra bir Osmanlı sevgisinin içi dolmuyor.

Osmanlı’yı kötüleme yarışı var ne yazık ki?

Osmanlıyı kötüleme yarışı var da, şimdi Osmanlı’yı sevenlerin de biraz Osmanlı’yı tanıması gerekiyor. Osmanlı’nın eserlerine sahip çıkması gerekiyor.


“EĞLENMİŞİZ TÜRBENİN ÜZERİNDE”

Ankara’daki tarihi tekrar kıyıma gelirsek?

Şimdi Ankara’nın bir kalesi var. Şu anda gördüğümüz Ankara Kalesi. Bir Hacı Bayram Camii var. Halbuki Cumhuriyet’in ilan edildiği tarihte Ankara’da 90 küsur camii vardı. Osmanlı ve Selçuklu eseri.

Ne oldu bunlara?

Bir kısmı satıldı, bir kısmı yıkıldı, bir kısmı da istimlak edildi.

Buna mezar ve türbeleri de kattığımızda?

Mezralıklar da dahil. Ankara’da mesela bugün Merkez Bankası, Ziraat Bankası, Ankara Palas Oteli, Yüzüncü Yıl Çarşısı, Stad Oteli’nin olduğu yerde Kızıl Bey mezarlığı vardı. İttihat ve Terakki’nin idari kontrolünden sonra bu mezarlığı yavaş yavaş kaldırmaya başlamışız. Daha sonra da satmışız. Burayı satın alanlar içerisinde o dönemde milletvekilliği yapan şahıslar da var.

 Öyle mi, Osmanlı’nın torunlarıyız diyenler?

İçini doldurmadıktan sonra kuru kuru Osmanlı torunu olmak işi yetmiyor. Bunun yanında Namazgah Tepemiz var. Milli Mücadele yıllarında 6 bine yakın şehidin defnedildiği mezarlık. Bunun üzerine Ankara Etnografya Müzesi’ni yapmışız, Ankara Radyo Evi’ni yapmışız, okullar yapmışız, binalar yapmışız. Nerede kaldı hani vatan, millet, Sakarya?

İstimlak da etmişler?

İstimlak veyahut satış, önemli olan orada mezarlığın bulunmaması. Bugün Hacettepe Hastanesi’nin içerisinde var. Mesela Hacettepe, tren yoluna yakın mezarlık, otopark olarak kullanılıyor. Arslanhane Camii’nin yanında Ahiler Mezarlığı var. Bugün otopark olarak kullanılıyor. Şimdi Hacı Bayram Camii’nin şu alt kısmı, gördüğümüz kısım Ahiler Mezarlığı. Sadece Gül Baba diye bilinen bir mezar kalmış. Seccade Sultan Mezarlığı yok. Hamamönü’nün olduğu yerde, Karacabey Hamamı’nın ön tarafı mezarlıktı, yok. Ankara Hapishanesi’nin olduğu yer mezarlıktı, yok. Hiçbir mezar yok. Bugün Altındağ Belediyesi’nin olduğu bina var. O büyük yapı garibesi. Orası da Nakşibendi Dergahı.

Altındağ Belediyesi’nin olduğu kompleks?

Tabii kompleks. Ne yapılmış? Bu Nakşibendi dergahı yıkılmış. Daha sonra gazino yapmışız. Esenpark Gazinosu. Eğlenmişiz türbenin üzerinde. Daha sonra işyerleri yapılmış. Şimdi de Altındağ Belediyesi binası yapılmış. Aynı şekilde burada Nerdübanlı Camii vardı. Kırtasiye dükkanı olarak kullanıldı yıllarca. Kuyulu Camii var. Yol açma bahanesiyle yıkılmış. Otuza yakın cami yıkılmış, satılmış veya istimlak edilmiş.

Bir o kadar türbe?

Bugün Ankara’da kim var diyoruz, bir Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri var. Halbuki Evliya Çelebi o kadar anlatıyor ki, vakıf kayıtlarına da baktığımız zaman Ankara’da çok sayıda dergah var. Bu dergahlardan sadece hangisi kalmış? Taceddin Veli Dergahı kalmış. O da dergah evi kalmış. Rahmetli Mehmet Akif Ersoy da orada İstiklal Marşı’nı yazmış misafir kaldığı için. Hani Hacı Bayram-ı Veli Dergahı? Halbuki burası “pir evi”dir. Yani Bayramiliğin ana merkezi burasıdır. Pir evi var caminin yanında. Şu anda yok. Cumhuriyetin ilanından sonra yıkılmış buralarda. Şu Hacı Bayram Camii’nin çevresi hazireydi (özel mezarlık). Önemli şahısların mezarları vardı. Hiçbir mezar yok bak şu anda. Nereye nakledilmiş? Götürülmüş mezar taşları Taceddin Dergahı’na. Kemiklerin nereye gittiği belli değil. Yani öyle bir talan yaşanmış ki, bu da Ankara’nın başkent olmasıyla, dışarıdan gelen nüfusun Ankara’yı sahiplenmemesindendir. Herkes rant peşinde koşmuş. Tarihi dokuyu tamamen kaybettirmişler.

Evet…

Mesela Ankara Valiliği’nin yanında İğneli Cami vardı, yok şu anda. Hemen şu yakınımızda Akşemsettin Camii vardı, yok. Tabakhane Camii’nin yanında Yusuf İsfahani Mescidi, 80 yıldır kapalıydı. Allah razı olsun Başbakanımız sayesinde ibadete açıldı. Herkes türbe diye orada dua ediyordu. Cami olduğunu bilmiyordu. Bunları tek tek ele alıp, ayrı ayrı sınıflandırmak lazım. Bunlar vakıflarda kayıtlıdır. Bu camilerin bir kısmı resmi kurumlara satılmış, bir kısmı özel şahıslara satılmış. Bunlar tek tek çıkacak yani. Çünkü vakıf malı satılamaz, başkasına hibe edilemez, başka amaçla kullanılamaz. Bedduası da var vakıfların. Ama buna rağmen satılmış, başka amaçlarla kullanılmış. Vakıf malları özel şahısların ellerine geçmiş. Bugün Atatürk Orman Çiftliği diyoruz. Atatürk Orman Çiftliği’nin olduğu yerde orman köyü var. Orman köyü Şeyh Yağmur’un vakıf köyüydü. Köyden eser yok.

 Bir de korumayı bekleyen eserler var?

Evet. Şimdi tabii korunması gereken Selçuklu ve Osmanlı eserleri var. Ankara’da var, Ankara’nın ilçelerinde, köylerinde var. Mesela Hacı Baba Tuğrul türbesi vardı, yeni restore edildi. Dağın başındaydı. Fatma Bacı aynı şekilde. Bunlar tamir ediliyor. Buna da seviniyorum. Son 10 yılda Ankara’da çok sayıda eser restore edildi. Restore edilmeye devam ediyor. Ama tamir edilen eserlerin de içini doldurmak lazım. Yani bir ruh vermek lazım. Hangi amaçla yapıldıysa o amaçla kullanılması gerekiyor.

 Müze mantığı olmaması lazım?

Konuşan bir mekan olması lazım. Mesela camiyi siz müze yaparsanız olmaz. Cami ibadet mekanı, türbe ziyaret için. Türbenin çevresinde bir aşevi yapılması lazım, sohbethane yapılması lazım. Dergahlar önceden bir halk mektebiydi. Tekkeler ve dergahlar insanlara güzel ahlakı öğretiyordu. Bugün Ankara’da var mı böyle sohbet yapılan dergah ve tekke? Yok. Ondan sonra da diyoruz ki bu nesil niye böyle? Ya neslin kabahati yok. Kabahat bizde.

Sonra bu boşluğu doldurmaya çalışanlar çıkıyor?

Dış mihraklı güçler dolduruyor bu boşluğu. Yok vakıflar adı altında, bilmem ne adı altında bunlar yaşadığımız şeyler zaten.

Erol Metin / Habervaktim.com

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum