Batı’da ve Amerika’da Kölelik

Batı’da ve Amerika’da Kölelik
Ortaçağ Fransa’sında “Loi Salique Kanunu” yürürlüktedir. Bu kanun, özgür vatandaşlarla köleler arasına ciddi engeller koymuştur.

Bir kere iki sınıf arasında evlilik kesinlikle mümkün değildir. Hür biri köle bir kadına aşık olup evlenirse, hem kendisi, hem de doğacak çocukları köle durumuna düşer.

Kölelerin hiçbir hakkı yoktur. Durumları Arap cahiliyesine benzemektedir.

Yine Fransa’da yürürlükte bulunan “Karalar Kanunu”, kölenin efendisine karşı en küçük bir saygısızlığı, yargısız infazla sonuçlanmakta, ne ceza vereceği tamamen efendinin vicdanına kalmaktadır.

Bu yüzden Paris, gözleri oyulan, vücudunun en hassas noktaları dağlanan, burnu ve kulakları kesilen kölelerle doludur.

Aynı dönemde İngiltere’de de bir “Karalar Kanunu” yürürlüktedir. Bizzat İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth en büyük “köle tüccarı”ydı. Kendisine bağlı ticaret gemileri tek seferde 47 binden fazla köleyi Afrika’dan İngiltere’ye getirtmişti.

Kaçmaya çalışan kölelerin ya ayakları kesilir ya da ömür boyu pranga ile (ayaklara bağlanan ağır zincir) yaşamaya mahkûm edilirdi.

“Sanayi Devrimi”nin önce İngiltere’de gerçekleşmesinin temel sebebi köle ticaretindeki üstünlüğüdür. Afrika’dan köle taşıyan gemi sayısı giderek de artmıştır. 1730’larda Liverpool Limanı’na kayıtlı 15 “köle gemisi” varken, bu sayı 1792’de 132’ye çıkmıştır.

1807’de köle ticaretini güya yasaklayan İngiltere, 20. Yüzyıla kadar bu işe devam etmiş, “Ekonomi ancak kölelerin sırtında gelişir” anlayışı içinde hareket ederek, alttan alta köle ticaretini sürdürmüştür.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.