Dindar Kesimin Siyasetle İmtihanı
Müslümanlar siyasetle, siyaset Müslümanlarla imtihan oluyor. Cumhuriyetle birlikte Kemalizm üzerine inşa edilmeye çalışılan siyaset, uzun yıllar adeta dindar kesime kan kusturdu. Dindar kesime rağmen iktidar olamayacağını anlayan bu anlayış, ‘’ya tutarsa’’ kabilinden alavere dalavere açılımlarla bu kesimi yanına çekmeye çalışmış olsa da ‘’göl maya tutmadı’’. Diğer taraftan inancının gereğini yaşamaya çalışan dindarların da iktidar olma adına önce söylemlerinde sonra eylemlerinde bir yozlaşma yaşandı. Ve bu yozlaşma, İslami şahsiyetleri ve camiaları iyiden iyiye sarmış durumda.
İslami değerleri korumak için siyasete girenler; zamanla bu değerleri, kazandıkları siyasi itibarı kaybetmemek yada daha fazla siyasi kazanım elde etmek için kurban vermeye başladı. İslami camialar iktidarın nimetlerinden faydalanayım derken, kurum ve kuruluşlarıyla siyasetin birer figüranı haline geldi. Rant devşirme, pragmatist anlayış, güç elde etme eğilimi araç olması gereken siyaseti, gözümüzde ve gönlümüzde amaç haline getirdi. CHP’nin ‘’dindarlaşmasını’’ konuşup; İslami camiaların ‘’liberalleşmelerini’’ göremeyecek kadar bir ‘’körlük içerisindeyiz’’ desek abartı olmaz.
İslami camiaların elbette siyasi bir duruşu olmalı. Elbette İslami camialar, muhafazakar partilere desteğini sunmalı. Fakat bu desteğin, siyasetin sınır tanımazlığına ve insafına teslim edilmemesi gerekir. Siyasi konum belirlemedeki aşırılıklar, İslami kesime pahalıya mal oluyor gibi. Müslümanların ‘’parti mitinglerine’’ gösterdiği ilgi ile bir ‘’Gazze mitingine’’ gösterdiği ilgi kıyaslanamayacak durumda. Bu durumdan şu anlaşılıyor: ‘’ya siyaset İslami camialardan rol çalmış; yada İslami camialar siyasallaşınca bu rolünü kaybetmiş’’. Bence bu hazin hali görmek ve göstermek lazım. Siyaset, üzerine düşeni yaparken ona destek olunmalı ama destek olunurken velayetimizi de teslim edecek boyutta olmamalı.
Geçmişte oturduğu ortamlarda İslami daveti yapan davetçiler, şu an yer, zaman ve kişi ayırımına gitmeden siyasi kavgalar veriyorsa davası ile insanların arasına ‘’siyaset duvarını’’ örüyor demektir. İslami şahsiyetler, iktidarı hikmetle savunma ile doğru yanlış demeden iktidarın yanında olma savaşını ayırt edebilmeli. İktidarı elimizden kaçırmayalım endişesiyle, iktidar karşıtı her eleştiriyi, iktidar karşıtı her hareketi fevri çıkışlarla karşılamak; ‘’İslami kimliğimizi’’ zedeleyen bir sonuçtan başka bir şey ortaya çıkarmaz.
Müslümanlar sahip oldukları İslami inanç ve anlayış sayesinde; yıllarca iç ve dış müdahalelere, komplolara, kaoslara, tehdit ve tecride maruz kalmasına rağmen ayakta durdu. Geçmişte, İslami inanç ve anlayıştan dolayı ayakta kaldığına inananlar bugün; ‘’siyaset sayesinde ayakta durabilirim’’ yanlışlığına düşmektedir.
Siyasetin kamusal ve özel alanda sağlamış olduğu imkanlar, Müslümanları rehavete değil; Allah’a daha iyi kul olmaya götürmelidir. İktidarların pastasından pay kapma uğruna, İslami anlayışından taviz veren ‘’paralel yapıyı’’ hepimiz gördük. Zamanla öyle bir hal aldılar ki; ellerinde ne camianın İslamiliği kaldı, ne de siyasetin pastası. Geçmiş yıllarda ‘’Demirelin doğru yolu’’na gönül verip cemaat olmaktan uzaklaşanlardan da ders almak gerekir. Durum bu ahval üzere devam ederse İslami camiaların çoğu, cemaatten dönme siyasetçiler haline gelecek.
Son olarak şunu söyleyeyim: Siyasi yönümüz olsun ama siyaset yönümüzü belirlemesin. Siyaset ile hizmet edelim ama hizmetimizi siyasete kurban etmeyelim. Siyasetin kurdu olalım ama siyasetin kurt olup içimize girmesine izin vermeyelim. Siyasetin gücünden faydalanalım ama gücümüzü siyasetten almayalım. Siyasetin merkezinde olalım ama siyasetin bizim merkezimizde olmasına göz yummayalım. Siyasi oyunları bilip öğrenelim ama camialarımıza ‘’Ali Cengiz oyunu’’ yapmayalım.
Konuk Yazar: Yahya Sözükeskin
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.